Çınar Yayınları‘nın resimli kitaplar listesinden özgün ve nitelikli bir kitap daha bize göz kırpıyor.
Kitap kapağı okuyuculara günlük hayat sıradanlığını ve bu sıradanlıktan değişime giden bir hikâyenin işaretlerini veriyor. İç kapaktaki tasarım ise bu durumu güçlendiriyor. Çevirmen Nilüfer Uğur Dalay’ın çevirisi ve güzel Türkçesi kitabın tadını damağımızda bırakıyor. Ödüllü İtalyan yazar Marco Viale bize görsellerle ve yazı karakterleriyle hikâyenin birbirini tamamladığı harika bir eser sunuyor.
Her şey kırmızı bir kurdun, kırmızı bisikletiyle mavi kurtlar kentine gelmesiyle başlamış. Üstelik kırmızı kurt ıslık çalıyormuş. Bu durum karşısında “kent aniden durmuş” O sabah büyük bir şaşkınlık yaşamışlar. Çünkü “mavi kurtlar çok düzenliymiş ve sürprizlerden hoşlanmazmışlar.” Mavi kurtların hayatlarında maviden başka renk ve günlük alışkanlıklarının dışında yaptıkları hiçbir şey yokmuş. Kalemleri, yazıları, masaları ve çay bardakları bile maviymiş. Mavi kurtlar her gün aynı saatte kalkıp, mavi kravatlarını takıp aynı yolda, aynı hızla arabalarını kullanarak işe giderlermiş.
O sabah kentte sıra dışı bir olay yaşanmış.” Bugüne dek böylesine kırmızılık, böylesine düzensizlik hiç görülmemiş.” Bütün yöneticiler çaresiz, bütün kanunlar ve yönetmelikler yetersiz kalmış.
Kırmızı kurt “yalnızca kırmızıymış” Bir de ıslık çalıyormuş. “Oysa mavi kurtlar ıslık çalmasını bilmezlermiş.” Saklambaç oynamayı, ağaçlara tırmanmayı, hayal kurmayı hatta taş sektirmeyi bilmezlermiş.” Çünkü mavi kurtların boş zamanları olmazmış.”
Kitap; ödevler, sınavlar, veliler ve öğretmenler tarafından kuşatılan çocukların tek düze hayatlarını göz önüne seriyor. Bütün bu koşuşturma sırasında çocukluğunu yaşayamayan, her anı planlanan ve düzenlenen çocukların gönlünde yatan istekleri bize fark ettiriyor.
Doğduğu günden itibaren ebeveynlerin istekleri ve beklentileri ile yetişen çocuklar, okulda da öğretmenlerin, müfredatın ve kuralların kıskacında büyüyorlar. Çocukluklarını yaşamak için gereken “boş zamanı” ancak kısa yaz tatillerinde bulabiliyorlar.
Yetişkinlerin hoşuna gitmeyen veya işe yaramazmış gibi görünen şeyler çocuğun dünyasında önemli bir yer tutar. Tek ayakla zıplamak, ıslık çalmayı öğrenmek, suda taş sektirebilmek onun için önemli becerilerdir. Hava kararana kadar sokakta oyun oynayan ve acıktığını bile hissetmeyen çocukların ihtiyaçlarını, isteklerini görmezden gelemeyiz. Kentin yüksek binaları arasına sıkışan, oyun alanı bulamayan, sınavlar ve ödevlerden başını kaldıramayan mutsuz çocuklar günümüzün çarpıcı bir gerçeğidir.
Kitap aynı zamanda günümüz yönetim sistemlerinin dayattığı tek tip insan, tek tip toplum yaratarak, farklılıkları ötekileştirmek ve değişik renkleri bastırmak isteğini ortaya koyuyor. Ancak insanın ve toplumun değişimine hiçbir şey engel olamayacaktır. Çünkü değişim hayatın kendisidir.
Bizler eğitimciler olarak sınıflarımızdaki çocukların oyun ve değişim ihtiyaçlarını dikkate almalıyız. Derslerimizi bu doğrultuda planlamalı ve onlara çocukluklarını yaşayabilecek fırsatlar sunmalıyız. Baskıcı ve otoriter tutumlar çocuğun gelişimine katkı sunmayacağı gibi sınıftaki demokratik katılımı da engellemektedir. Daha yaşanılır bir dünya için değişim ihtiyacına yanıt veren, farklılıklara saygı gösteren uygulamalar yapmalıyız.
Kitap bizleri, kalıpları kırmaya ezberlerini bozmaya ve rengarenk bir yaşama davet ediyor.
Saklambaç oynayan, ağaçlara tırmanan, hayal kuran, suda taş sektiren tüm çocuklara ve hala bunları yapabilen yetişkinlere sevgilerimle…
edebiyathaber.net (1 Haziran 2021)