Abdülhak Şinasi Hisar’ın ilk kitabı “Fahim Bey ve Biz”, olaylardan ziyade karaktere odaklanmasıyla öne çıkan eseridir. Osmanlı’nın geç döneminde yaşanan değişime ayak uydurma çabasındaki babasının arkadaşı Fahim Bey’i hem kendi hem de çevresindekilerin gözünden aktaran anlatıcı sayesinde okur, Şinasi Hisar’ın kafasındaki “cemiyete” dahil olur ve buradaki “insanî” tavırların “zamansızlığına” yakından şahitlik eder.
“Fahim Bey! Siz hiç hastalanmaz mısınız? Yani, her günkü hayatınızla zehirlenip bazı günler her şeyin rağmına olarak yatağınızda kalmak istemez misiniz? Bazı geceler her günkü yatağınızın hatıralarına artık tahammül edemediğinizi duyup da başınızı almaz ve içinde bir tek hatıranız bulunmayan bir bâkir daya vararak içinde hiçbir rüya görmemiş olduğunuz bir yatakta uyumak ve yepyeni rüyaların kucağına sığınmak istemez misiniz? Vapurların, trenlerin, otel odalarının verdikleri rüyaların ihtiyacını hiç duymaz mısınız? Bu kadar yürüyorsunuz da hâlâ bir inkılaba, bir infilaka varmadınız mı? Yahut, hâlâ kendinizi arıyorsunuz da, kendinizi hâlâ bulamadınız mı?” “…Fahim Bey! Münzevinin daimî düşüncelerinde her zaman eriştiği yüksek kabiliyetle ve kendi ikliminde geçen şeyleri sezmekte her zaman gösterdiği maharetiyle siz bir karar vermiş ve bir hayalden ibaret olan emelinizi intihap etmiş misiniz? Siz, bu hayal ülkesine varırken, bizi hayata bağlayan ve makbulümüz olduğu için kabul ettiğimiz rabıtalardan hiçbiri gönlünüzü geri çekmiyor, topraktan gelen hiçbir musikinin davetini duymak size artık müyesser olmuyor mu? Hülasa, semanızdan yere inmeniz için lazım gelen büyük sarsıntılardan hiçbiri sizi hâlâ uyandırmadı mı?” Bahsi geçen Fahim Bey’in bu sorulara ve ithamlara karşı vereceği cevap kuşkusuz kocaman bir, “Hayır,” olacaktır ama o bunun doğruluğunun ne kadar farkındadır, orası şüpheli işte. Zira Abdülhak Şinasi Hisar’ın Everest Yayınları’ndan üçüncü baskısı çıkan ilk ve en önemli romanı “Fahim Bey ve Biz” müteveffa karakteri Fahim Bey’in, kitabın anlatıcısı tarafından maruz kaldığı bu serzeniş, esasında Şinasi Hisar’ın romanının kaynağını oluşturan, Heraklitos’un, “Değişmeyen tek şey değişimdir” sözünün uzun bir özeti. Her ne kadar anlatıcı, Fahim Bey’le babasının ahbaplığı sayesinde tanışmış olup vakit ve sayfalar ilerledikçe ona karşı bazen sevgi bazen yukarıdaki alıntıdaki gibi hınç duysa da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanla ilgili söylediği, “…Abdülhak Şinasi’nin hülyası gelir. Bugünkü edebiyatı yakından takip edenler, bu hülyayı ve onun ömrün büyük hakikatlerinin çok defa herkes için boş duran tasını zaman zaman dolduran lezzetli ve büyülü içkisini gayet iyi bilirler,” sözünü katiyetle yalanlamaz. Ya da Cevdet Kudret’in şu sözlerinin aksini iddia edemez: “Eserde, tek bir gerçeği herkesin başka başka gördüğü düşüncesi üzerinde durulmuştur. Nitekim, Fahim Bey, ortada bir gerçektir, fakat bunu herkes kendisine göre görmektedir.”
“Fahim Bey ve Biz”, Bursa eşrafından bir aileye mensup saf, temiz kalpli, içine kapanık Fahim Bey’in bir türlü dikiş tutturamadığı “değişim”e karşı verdiği “mücadeleyi” anlatıyor. Fahim Bey, Galatasaray Lisesi’ni bitirip babasına verdiği, “Hariciyeye gireceğim, size yük olmayacağım,” sözüne istinaden Babıali’de maaşsız olarak işe başlar. Babası onu ziyarete geldiğinde perişan halini görmesin diye kocaman bir konak kiralar ancak koyacak tek bir eşyası dahi yoktur. Gün gelir, Londra elçiliğine katip olarak atanır. Kendince “büyük” bir işte çalışacağından terziye bir ömür boyu yetecek kıyafet siparişi verir ve o ömrü bu kıyafetlerin parasını ödemekle geçirir. Yurda dönünce mangalda kahvesi ve elinden düşürmediği sigarası hariç herhangi bir kötü huyu olmayan Saffet Hanım’la evlenir. Bursa’da pamuk ticaretine girmek ister. Ama onunla iş yapacak kişi Fahim Bey’e karşı tavrını yekten koyarak Fahim Bey’in iyi bir insan olduğunu ancak iyi bir iş adamı olmadığını söyler. Bunun üzerine de Fahim Bey kolları sıvayıp pamuk işini kendi halletmeye girişir. Galata’da bir yazıhane tutar. Ancak orada da bütün gününü uyuyarak geçirir. Rüyalarda yaşar, gerçekler hep lafta kalır. Sonrası için “malum” diyelim…
“Fahim Bey ve Biz”, Abdülhak Şinasi Hisar’ın olayın ya da olayların değil karakterin üzerine düştüğü eseridir. Kitaptaki anlatıcı, türlü insandan Fahim Bey hakkında “görüş alırken”, aynı insanların da ayrı birer portresini çizer. Karakterler üzerinden değişime, dönüşüme “içsel” bir vurgu yapan Abdülhak Şinasi Hisar’ın eserine gelecekten baktığı gibi biz de “Fahim Bey ve Biz”e bakarsak, “Aynı tas aynı hamam”dan ileriye gidemeyeceğimiz gerçeğiyle karşılaşırız…
edebiyathaber.net (17 Şubat 2023)