
Söyleşi: Nilgün Çelik
Eksik Parça Yayınları editörü Demet Çaltepe ile Yörüngede Dans kitabı üzerine konuştuk.
1. Bilimkurgu Kulübü ile bu projeye nasıl karar verdiniz?
Bilimkurgu Kulübü’nün edebiyat dünyamızdaki üretkenliği ve seçki hazırlama konusundaki deneyimi, yayınevimizin ise tür odaklı editöryal yaklaşımı bu projede kesişti. Kadın yazarların bilimkurgu alanındaki seslerini daha görünür kılmak ortak niyetimizdi. “Yörüngede Dans” bu buluşmanın doğal sonucu oldu diyebilirim. Projenin gelişimi boyunca türün imkânlarını tartıştık, kadın bakış açısının bilimkurgu evrenine katkısını konuştuk, ortak hayaller kurduk. Seçkideki her öykü bu kolektif hayalin bir parçası.
2. Neden bilimkurgu önemli sizin için?
Çünkü bilimkurgu, gerçekliğe başka bir pencereden bakma gücü verir. Geçmişle bağını koparmadan geleceği tahayyül eder. Bu da hem editör hem yazar kimliğimle beni cezbediyor. Bilimkurgu; insanlığın, doğanın, teknolojinin, hatta zamanın kendisiyle kurduğu ilişkileri sorgulama cesareti verir. Geçmişin birikimini içselleştirerek geleceği yazmak isteyenler için eşsiz bir alan.
3. Kadın yazar tercihi yayınevinizin politikası olarak da değerlendirilebilir mi?
Evet, bu tercih sadece bu kitap özelinde değil, genel yayın politikamızla da örtüşüyor. Kadınların sesini ve temsilini artırmak, yayınevi olarak önceliklerimiz arasında. “Yörüngede Dans”, Bilimkurgu Kulübü’nün kadın yazarları bir araya getirme fikriyle başladı ama bu fikri desteklemek, edebiyat alanındaki toplumsal eşitsizliklere karşı duruşumuzun da bir ifadesiydi.

4. Arka kapakta “bilimkurgu edebiyatında yeni bir hareket başlatıyor” diyorsunuz. Bu yenilik nedir?
Bu seçki, kadınların bilimkurguya getirdiği çokkatmanlı, duygusal ve eleştirel bakışı merkezine alıyor. Bu, temsilde bir yenilik. Ama daha derin bir düzeyde, öyküler yapısal olarak da türün sınırlarını zorluyor. Alışılagelmiş anlatı formlarının dışına çıkan metinler var. Yeni bir bilimkurgu dili, hatta belki bir “iç bakış” evreni öneriyoruz. Robotlar, yapay zekâlar, distopyalar… ama hepsinde insana dair derin bir sorgulama mevcut.
5. Öyküleri seçerken en çok nelere dikkat ettiniz?
Öncelikle metnin tür içi özgünlüğüne, anlatı gücüne ve kurduğu evrenin inandırıcılığına baktık. Ama daha da önemlisi, öykünün bir “yara” taşıyıp taşımadığıydı. Bilimkurgunun geleceğe dair anlattığı şeylerin, bugünkü gerçeklikten ne tür bir sızıyla koptuğu önemliydi bizim için.
6. Sizin öykünüz “Kapılar”, seçkideki robot temalarından farklı bir dünyaya açılıyor. Gerçek olabilir mi bu kapılar?
Edebiyatın en büyülü tarafı da bu zaten: Hayal etmediğimizi hayal edebilmek. “Kapılar” içe bakan bir bilimkurgu öyküsü. Dış dünyaya değil, insanın bilinçaltına, bastırdığı varoluşsal sorulara bir geçiş öneriyor. Bu kapıların bir gün açılması, dünyayı daha mutlu bir yer yapar mı bilmiyorum; ama birey olarak kendimizle yüzleşmemiz, gezegensel barıştan çok önce gelen bir ihtiyaç. Belki de robotlar değil, bu kapılar bizi dönüştürecek.
7. Sevin Okyay’la bu süreçte nasıl bir etkileşiminiz oldu?
Sevin Okyay gibi edebiyatımızın usta bir çevirmen ve yazarının seçkiye önsöz yazması bizim için büyük onurdu. Fikir alışverişlerimiz oldu, özellikle önsözde vurguladığı türler arası geçişkenlik, kadın yazarların görünürlüğü gibi konularda çok benzer düşünüyoruz. Bilimkurgunun edebi niteliği konusunda da oldukça heyecan verici bir yaklaşımı var.
8. Editörlük… Bir yazardan dosyasını size teslim ederken neler bekliyorsunuz?
Her şeyden önce yazdığı metnin dünyasını içselleştirmiş, metinle çalışmaya açık ve eleştiriye hazır bir yazar bekliyorum. Editör-yazar ilişkisi güven üzerine kurulu bir süreçtir. Netlik, tevazu ve emek… Bunlar varsa her dosya dönüştürülebilir. Bir öneri olarak: Yazarlar, dosyayı teslim etmeden önce metinlerini yüksek sesle okusunlar. Kulak, gözün kaçırdığı hataları yakalar. Bir de yazarken değil, dinlenirken düzeltmeler yapsınlar. Metinle mesafe kurmak kıymetli.
edebiyathaber.net (11 Nisan 2025)