“Dünyanın Tenine Dokunuş”, Mühür Kitaplığı Yayınları tarafından basıma hazırlanan deneme tadında bir gezi kitabı. Hatta zaman zaman, masalsı anlatımıyla dikkat çekiyor. Demet Kurt’un kaleme aldığı kitapta 20 adet gezi yazısı var. Peki, gezi yazısı nedir? Eskiden gezi yazılarına seyahatname (seyahat yazıları), gezip gören insana da seyyah denirdi. Bugün gezen gören kimseye gezgin, gezip gördükleri yerleri anlattıkları yazılara da gezi yazıları deniyor. Bu tür yazılar tarih, coğrafya, sosyoloji gibi bilim dalları içinde önemli bir kaynak. “Dünyanın Tenine Dokunuş” bu kapsamda hazırlanmış bir kitap. Kitaptaki yazılardan söz etmeden önce Demet Kurt’un kısa özgeçmişine değineceğim.
Demet Kurt, 1966 Adana doğumlu. Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya bölümünden mezun olduktan sonra öğretmenliğe başlamış. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünü bitirmiş. Doğa ile kucaklaşması ise, izci lideri olduktan sonra başlamış. Trekking ve hiking ile devam eden doğa tutkusunu yazılarına aktararak kozadan çıkmış. 2019 yılında, Türkiye Dağcılık Federasyonu’ndan dağcılık lisansını almış. Halen Ankara’da öğretmenlik yapıyor.
Anlaşılacağı üzere Demet Kurt, doğaya tutkun bir gezgin. Yol, gezginini çağırırmış. O, yaşamı ıskalamak yerine, dünyayı kucaklamak için yola çıkmış. “Yolcunun yüreği kocaman bir coğrafyayı kuşatır” diyor. Mitolojik hikayelere olan tutkusu yol boyu ona eşlik ediyor. Evliya Çelebi, bir rüya üzerine çıkmış seyahatlere. Demet Kurt ise, bir rüyadan çıkıp başka bir rüyaya dalıyor. Kimse ona küçükken masal anlatmamış. Mitolojik hikayelere ve fantastik öykülere merakının buradan kaynaklandığını düşünüyor. İçindeki peri, “Yola çıkmayanın hikayesi mi olur?” demiş. Demet Kurt, yolculuklarda var olan biri. Dağlara, bozkırlara, kırlara çıkarak ruhunu onarıyor, yenilenmiş olarak şehrine dönüyor. Yoldan dönüşlerde, gezdiği yerleri dost muhabbetlerine taşıyor. Her yolculuğun sonunda doğada kurduğu büyülü saray, karahindibanın tüyleri gibi uçuşup yok oluyor…
“Dünyanın Tenine Dokunuş”taki yazılar, Isparta’da lavanta üretilen Kuyucak Köyü’nden başlıyor. Sonra Demet Kurt, Salda Gölü’nün düşüne yatıyor. Oraya gidip de o çamura bulanmamak olur mu? Demet Kurt, gezip gördüğü yerlerin doğa ve iklimle ilgili özelliklerinin yanı sıra o bölgede yaşayan insanların geleneklerini, alışkanlıklarını ve zevklerini tanıtmaya çalışıyor. Başka? Eski zamanlara gittiği ve karşılaştığı hikayeleri anlattığı da oluyor. Bununla yetinmiyor, tarihe dizeler serpiştiriyor. “Kimlerin dizeleri var?” derseniz, aklıma ilk gelenler Ahmet Haşim, Edip Cansever, Didem Madak ve Melih Cevdet Anday oluyor. İşte onlardan biri:
Yan yanadır günlerin taneleri
Ne önce ne sonra
Ne önce ne sonra
Üst üste kurmuşlar kentleri
Sarmışlar masalla…
(Melih Cevdet Anday)
Demet Kurt’un o kadar yalın ve samimi bir anlatımı var ki, sanki onunla birlikte geziyorsunuz. Hasan Dağı, Kuş Cenneti, Ayazini kaya anıtları, Karanfil Dağı, Yıldıztepe. Nazlı Köy olarak adlandırılan Sobran Köyü, Anadolu’dan geçen uygarlıkların izlerini barındıran Mardin, Sivas/Divriği kanyonları ve Çıldır Gölü gezdiğiniz, gördüğünüz yerler. Buraları daha önce gezmiş, görmüş de olabilirsiniz. Ancak bu kitabı okuduktan sonra bir eksiği tamamlamış olmanın hissini yaşarken, bundan sonra göreceğiniz yerlere farklı bir gözle bakacaksınız. Şair Barış Erdoğan bu kitabı okuduktan sonra şöyle söylemiş:
“Bir gün bir seyyahla karşılaştım. Hep havada geziyormuşum ki sayesinde ‘Dünyanın Tenine Dokunuş’u gerçekleştirdim.”
Gizemi kaybolmasın diye “Dünyanın Tenine Dokunuş”tan daha fazla söz etmeyeceğim. Farklı bir kitap olduğunu bilin isterim. Teşekkürler Demet Kurt…
edebiyathaber.net (23 Aralık 2022)