Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Avusturyalı yazar Elfriede Jelinek, bir konuşmasında şunları söylüyordu: “Deneyimsiz bir okura yönelmeyeceğim kesin…”
Yazarın Türkçedeki romanlarına baktığımızda kurgusu, kapalı yapısı, ele alıp işlediği konu/sorunsal yazarın düşüncesini doğrulayacak düzeyde.
Nedir deneyimli okur?
Okunan bir metni anlayan, yorumlayan, bunun üzerine kendi düşüncesini geliştirendir diyebiliriz.
Bir roman, öykü veya şiir okurla buluştuğunda ona yeni anlamlar kazandırmak da gene okura düşer.
Kuşkusuz, okuma uğraşı belli bir eğitim gerektirir. Bunun en kolay yolu ilgi duyduğumuz alanlarda yayımlanan kitapları okumak. İyi bir dergi/gazete okuru olmak.
Okurken not tutmak, ilgimizi çeken satırları çizmek, döne döne bunlara göz atmak… Daha da önemlisi yanıbaşımızda sürekli bulundurmak… Anlamını bilmediğimiz, yeni karşılaştığımız sözcükler için üşenmeden sözcüklere dönmeliyiz yüzümüzü.
Neyi/niçin okuduğumuzu bilmek elbette ki önemlidir. Okuma hızımız/çabamız bu bilme durumumuzun bir tür ibresidir. Okumayı bir tutku, yaşamımızın bir parçası haline getirebilmek için önce öğrenme duygumuzu keşfetmemiz gerektiğine inanırım.
Bilgilenmenin açtığı kapı duygusal/düşünsel gelişmemizi sağlayabileceği gibi, varoluşumuzun anlamına da götürecektir bizi.
Bilgilenme/aydınlanmanın yolu okumaktan geçer. Buna ayıracağımız zaman vazgeçemeyeceğimiz zaman olmalıdır.
Bilmenin/öğrenmenin anahtarını bu yolla eline geçiren okur, kendini okuma eğitimine vermiş demektir.
Okuma bilinci/birikimi geliştikçe okurun deneyimi de artmaktadır. Anlama/yorumlama yetisi de bu süreçte biçimlenir. Okuru, düz/sıradan bir okur katından çıkaran en temel olgu; farklı okuma yöntemlerini edinmesidir.
İlk adımda okuduğunu anlamaya yönelik girişiminde yer alan not tutma, zamanla okunulan(lar) üzerine düşünüp yazmaya da yöneltebilir okuru…
İşte ‘deneyimli okur’ bu noktada oluşur. Seçici, ayırıcıdır. Yapıta/yazara çok farklı düzlemlerde bakabilme bilgisi/birikimine sahiptir… Bir yapıtın arka planını kavramaya çalışırken, farklı disiplinlerle kurulabilecek bağları da önceler. Kendi yorumunu getirebildiği bir okuma eylemini yeğler…
Eleştirel bakış da bu bağlamda önem kazanır. Önce ayırıcı, sonra da birleştirici olmayı gözetir. Metni/yapıtı zenginleştiren bakışta okurun kendi birikiminin de izlerini gözleriz.
Deneyimli okura katılımcı okur da diyebiliriz. Bir metni/yapıtı hemence tüketmeyen, onunla yol alırken yapıtın sürekliliğini/anlamını düşünen, kendince yeni açılımlar sağlayan yaklaşıma sahiptir.
Deneyimli okuru, her şeyi kolay anlayan, çözen biri olarak nitelendirmek istemiyorum. Ama okuma yordamını bilen, yapıtı/yazarı değerlendirmede kendi sözünü/düşüncesini geliştirebilendir diye değerlendirebiliriz.
Deneyimli okur, anlamın peşinde olduğu kadar, anlamsızlığın da yapısını çözebilecek bir birikime/donanıma sahip olandır. Bu da eleştirel düşünce eğitiminden geçmeyi gerektirir biraz…
Bize bunun kapısını aralayan deneme türünden de bilmem söz etmeye gerek var mı?
edebiyathaber.net (14 Haziran 2022)