Deniz Durukan yazdı: Turgay Kantürk’ten Peri Çıkmazı

Şubat 15, 2012

Deniz Durukan yazdı: Turgay Kantürk’ten Peri Çıkmazı

 

Turgay Kantürk’ün bütün şiirlerinin toplandığı Peri Çıkmazı Sel Yayıncılık tarafından yayınlandı. Bütün Sihirler; Peri Çıkmazı adlı kitapta daha önce yayınlanmış şiirlerin yanı sıra, şairin ilk kez bu toplamda günışığına çıkan Alfabe Meleği, Alacakaranlık, Sis İçin Şarkı, Hepsi Bu!, Ay! İçim, Kent Kırıkları, Kışevi, Yaprakarası Sözleri, Yakın Tarih adlı çalışmaları da yer alıyor. Deniz Durukan’ın kaleminden.

“Hercai bir aynadır yüz, kendi kokumuzu bile gizleyen.” Öyle midir? Duruma göre değişir. İçimiz ve dışımız çoğu zaman aynı tepkiyi vermez. İçerden ağlarken, dışarıdan maskeleriz kendimizi. Mesele, o maskeyi nasıl taktığımız. Ustaysak, kendimizi gizleyebiliriz diğerlerinden. Hatta kendimizden. Ama yazı yalan söylemez. “Yalan yazı anlaşılır” diyor Turgay Kantürk ‘Peri Çıkmazı’nda. Şair kendine yalan söyleyebilir, hatta kendini gizleyebilir ama şiire dökülen her sözcük yalansızdır ve anlaşılmayı bekler.

Mesela; Mikadonun Aşkları şiirindeki “bizi yalnızca yazı anlayabilir” ya da “Dağ kendini anlayabilir; şiir gibi” dizeleri, şairin anlaşılma duygusuyla beraber başka bir durumu da işaret ediyor: Yazma eylemi, bir başka açıdan dostla yapılan naif bir sohbeti, iç döküşü, belki de yazarak kurtuluşu, kişinin diğer yarısını bulma arzusunu da imler. Bu durum Turgay Kantürk’ün şiirlerinde daha da belirgindir. Çünkü Kantürk’ün şiirlerinde sıklıkla geçen ikiz sözcüğü, ikizini arama hali; hem tek başınalığına hem de yalnızlığına derin bir vurgudur. Dolayısıyla (ilk bakışta) şiirlerde dikkatimizi çeken ‘ikimiz’ söyleminin ya da ‘çift’ olma durumunun (en yalın haliyle çiftleşmenin) onun şiirlerindeki asıl karşılığı; birleşerek değil bölünerek diğer yarısını bulmaktır. Ancak o zaman, her şeyle bütünleşebilecektir. O yüzden de aydınlıklar, kazanılan ekmek, umut, yaşam, sahne, aşk… kısacası her şey ikiye bölünür onun şiirlerinde.

80’lerde ilk şiirlerini yayımlayamaya başlayan Turgay Kantürk, o kuşağın ruh halini, iç yenilgisini de işaret eder. Aslında dışarıda kalmışlık halinin ‘biz’ arayışıyla bertaraf edilmeye çalışılmasıdır bu durum. Ve ‘biz’den, ‘ben’e geçmenin sancılarıdır. Çünkü biz yoktur artık! 80 darbesiyle yaşanan sürecin, her anlamda kopmanın yansımasıdır bu.

Tiyatro oyuncusu ve yönetmen olan Kantürk’ün Öteki Sahne şiirleri mesleğine bir gönderme olduğu kadar, hayat içersindeki asıl sahneyi de işaret eder. Öteki sahne dediği kuşkusuz gerçeğin kötücül yüzüdür. Gerçek; kara ve kötücül bir melektir. Ama kâğıt beyazdır, sabah beyazdır, mesela çocuklar beyazdır; ama çocukluk siyah bir sızıdır. Yazı karadır, yol karadır. Kantürk, kendini de kara olarak lanetler. Çünkü yazgı denilen şey karadır. Nesneleri, duyguları, yaşamı da siyah ve beyaz olarak ikiye ayırır. Bu aşamada başka bir renk yoktur artık, diğer renkler gizlenir.

Bunu, kaybetmek/kazanmak ikilemi olarak da yorumlayabiliriz. Çünkü 80’den sonra oluşturulan politikaların kaybetmek ve kazanmak üzerinden yürütülmesi söz konusudur. Ya da, ak ve kara, iyilik ile kötülüğün çarpışmasını imler. Yine de, beyaz gibi görünen her şeyin, her aydınlığın, her zaman iyiyle, iyilikle ilgisi olmadığını da vurgular. Gerçek aydınlık çevresini de parlatmalıdır. Bu arada, bize öğretilen iyiliğin, aslında hiç de anlatıldığı gibi olmadığı kuşkusunu ortaya koyar. Çoğu zaman iyilikle kötülük yer değiştirmiştir. Tuzak Kitap’daki Gördüğüm, Kördüğüm şiirinde yer alan “Kötülüğe ışık tut! (Yalnızca kendini aydınlatan iyilikten kuşku duymak gerekir; gerçek kötülük o aydınlıkta gizlidir;) Hepimiz için ve her zaman!” dizeleri bu durumu tüm açıklığıyla ortaya çıkartır. Böylece, 80 sonrası oluşturulan yeni düzene de gönderme yapılır.

Yine aynı şiirde geçen “görmenin tek yolu vardır; kötülüğe yakın durmak… kötülüğün rengi koyudur…” dizeleriyle, kötü ile iyinin renklerini netleştirir Kantürk. Kötülüğü; “sürekliliğin ve yaşamsal olanın nefes aldığı yer olarak” ifade eder. Yani, ışığı belirlemeye yarayan karşı gerçek! Yaratım da o karanlıktan beslenir; aydınlık bir çağrı yapma adına. Umut ise, her zaman yeşermeye hazır bir şekilde saklıdır ancak, bunun boş bir düş olduğu gerçeği de derinden kemirir şairi. Çünkü sunulan tüm düşlerin bir tuz’ak ve önceden kurgulanmış olma ihtimalinden söz eder. Özellikle bu çağın referanslarının “düşlenmiş bir düş” olduğundan dem vurur ve gördüğümüzü sandığımız şeylerin gerçekliği sorgulanır. “Peri de yok, masal da. Isır elmayı… özgürlük bu” önermesiyle okuyucuyu uyarır. ‘Peri Çıkmazı’, şairin yayımlanmış şiir kitapları dışında, ilk kez bu toplamda gün ışığına çıkan yeni şiirlerinin de yer aldığı bir çalışma. Kantürk’ün şiirdeki otuz yıllık yolculuğunun bir tezahürü bu kitap. Geçen dönemi, bugünü ve bir şairi anlamanın en iyi yollarından biri toplu şiirlerin bir arada okunması olduğuna göre, parçalamak, sonra o parçaları birleştirip bütüne ulaşmak isteyenler için “Karıştır tüm renkleri! Ordayım, sonsuza kadar” diyen Turgay Kantürk’ün ‘Peri Çıkmazı’ çok iyi bir fırsat.

Yazan: Deniz Durukan, Radikal Kitap (15 Şubat 2012) 

Kaynak: egoistokur

 

Yorum yapın