Deniz Faruk Zeren’in “Zerya: Serhat’ta Bir Gün” adlı öykü kitabı Patika Kitap etiketi ile yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Yasak Kitap adlı kitabıyla öykü yazını dünyasına giriş yapan Zeren, Zerya ile yolunu genişletmek, daha da açmak ve yürümek niyetinde. Zerya, alt başlığının da vurguladığı gibi Serhat’ta geçen bir günün hikâyesi. Yazar iki gece arası geçen olayların birleşiminden oluşan çok katmanlı uzun bir kısa öykü. Esasında da bir Novella. Tek öykü ile okurun karşısına çıkan yazar hikâyesinin yoğunluğu ile okuruna seslenmek istiyor. Öykü tekniği, estetiği ve dili açısından arayışlarını sürdüren Zeren, Zerya için “uzun bir kısa öykü” diyor. Hayatın dışına itilmeye, ötelenmeye, yok sayılmaya çalışanların öykülerine, dünyalarına sızmaya, onların hayatı yaratanlar olduğunu göstermeye, anlatmaya devam ediyor Zeren.
Kitaptan
“Dayı” dedi yaşlı adama, “Kaşkol Dağı’na, dağın eteğindeki o köye niye varamadım ben, ne tarafta kaldı ora?” diye sordu. Yaşlı adam Selim’in ekmeği dişlerinin arasına alıp koparışını izledi, ekmeğe saygılıydı bu çocuk, dişlerinin arasında kırmızı ipek gibi toprağı gördü, sevindi, “Orda öyle bir dağ yok, öyle bir köy yok” dedi. “Askerler kendileri uydurup, kendileri inanıyorlar olduğuna” dedi. Ekmek Selim’in boğazında kaldı. Durdu inmedi aşağıya. “Biz Kaşkol Dağı’nı görüyorduk hep karşıda, dürbünle” diyebildi yutkunarak. “Kaşkol Dağı değil orası, gariban bir tepe ora”, dedi orta yaşlı adam, “O kadar büyük gariban tepe mi olur dayı?” dedi Selim. “Tepe değil, askerin korkusu büyüktür, umudu yoktur, sığınağı yoktur, kafasında öyle bir köy yaratır, ona sığınır” dedi yaşlı adam, ağzındaki lokma boğazından aşağı kayarak indi Selim’in. Yutkundu.
edebiyathaber.net (22 Nisan 2016)