Ünlü toplumbilim ve dilbilimci Louis-Jean-Calvet’nin yazdığı ‘Akdeniz Dillerimizin Denizi’ kitabı, üç bin yıllık geçmişe sahip Akdeniz’den gelip geçmiş onlarca dilin izini sürerek, dil sayesinde var olan sosyal, ekonomik, toplumsal olgulara göz atıyor.
“Onlar gibi, ben de dilleri, (küçücük bir adadan gezegenin tamamına) değişen büyüklükte bir alanda “yaşayan” (etimolojik olarak ekoloji sözcüğü, doğal yaşam alanı bilimidir), bu alanda ilişkiler sürdüren ve çatışan türler olarak görüyorum. Aynı şekilde ekolojik bir nişin bir biyotoptan ve türlerden oluşması gibi ekodilbilimsel bir niş de sosyal bir topluluktan ve dillerden oluşur. Ve aynı şekilde, bir türün kendi aralarında çoğalabilen, soyunu sürdürebilen üyelere sahip bir popülasyondan oluşması gibi, bir dil de onu işgal ettikleri alanda bir nesilden diğerine aktaran ya da aktarmayan konuşanlarının eyleminde cisimleşir. Tıpkı Akdeniz denen çok dilli alanda olduğu gibi,” diyor Fransız göstergebilimci ve dilbilimci Louis-Jean Calvet, Monografi Yayınları’ndan, Damla Kellecioğlu çevirisiyle yayınlanan ‘Akdeniz Dillerimizin Denizi’ kitabında. 1942 yılında Tunus’ta doğan Calvet, dilbilim ve toplumbilim konularında birçok çalışmaya imza atmış ve Fransa’da Payot Yayınları’nın “Langages et Sociêtês (Diller ve Topumlar) dizisini yöneterek Andrê Martinet, Pierre Guiraud, Morris Swadesh, Tullio de Mauro, Ivan Fonagy, Marina Yaguello gibi alanında ehil bilim insanlarının eserlerini okuyucuyla buluşturmuş. Calvet, ‘Akdeniz Dillerimizin Denizi’ ile 2016’da Uluslararası Coğrafya Forumu Ptolêmêe, 2017 yılında da Acadêmier Française Georges Dumêzil ödüllerinin sahibi olmuş.
‘Akdeniz Dillerimizin Denizi’; Yunanca, Latince, İbranice, Fenikece, Aramice, Etrüskçe, Türkçe, Berberice, Arapça, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca gibi dillerin, Calvet’nin deyimiyle ‘sudan kıta’ Akdeniz’de başlayan ve dünyanın birçok bölgesine yayılan dillerin tarihini anlatıyor. Girişteki alıntıda belirttiğim gibi bu dillerin kimisi nesilden nesle aktarılmış ya da sadece yaşadığı dönemde var olmuş. Bazısı da halen kullanımda. Kitap, Akdeniz’de yaşayan ya da yaşamış dillerin tarihini deşeleyerek açılışını yapıyor. Tıpkı bir cümlenin oluşumu gibi orada sözcüklerin geçmişine geçiyor ve ‘doğmuş’, ‘büyümüş’ dillerin son halini aktarıyor. Bu incelemelerde esas olarak da Akdeniz kökenli dillerin gündelik yaşamdaki kullanımına değil onun bütünlüğüne, onun sayesinde birbiriyle köprü kuran toplumlar arasındaki ilişkiye, bu ilişkinin hafızasına jeopolitik ve toplumbilimsel yaklaşımını ele alıyor. Kitap, okuru, birlikte üç bin yıllık geçmişe sahip, sayısız krallara, imparatorlara, halklara ev sahipliği yapmış Akdeniz’in izinden giderken, tarihi oluşturan toplumsal, sosyolojik, ekonomik dinamiklere göz atma fırsatı yaratırken tüm bunları öznesi olan ‘insan’ın bu üç bin yıllık sürede edindiği role tanıklık ettiriyor.
edebiyathaber.net (13 Ekim 2022)