Yitip giden bir dilimiz var. Günden güne eksilen… Bizden daha farklı bir dil kullanan kuşak geliyor ardımızdan. Farklı bir dil kullanmalarına itiraz edemem. Zaman değişiyor, gelişiyor… Dolayısıyla kullanılan dil de değişecektir mutlaka. Çünkü değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Fakat keşke değiştiği kadar gelişseydi de… Bizden farklı bir dil kullandıkları gibi, en az bizim kullandığımız kadar sözcük kullansaydı bu yeni kuşak. Ne yazık ki bunlar sadece temenni. Gerçek bunu çok uzağında. Öyle ki kullanmaktan büyük keyif aldığımız, kuşaklar boyu aktarıla gelen atasözlerimizi ve deyimlerimizi de kullanmıyorlar. Kullanmamaları bir yana bihaberler bu deyimlerden. Farklı dil kullanmalarının yanı sıra yeteri kadar okumuyorlar da. Kitabın değerini bilmiyorlar. Belki de yokluğunu görmediklerinden…
Neyse ki bu konuda ısrarcı olan yazarlarımız da var. Atasözlerini, deyimleri onlara tanıtmak, belletmek için kafa yoruyorlar, yazıyorlar. Severek öğrenmeleri için öyküleştiriyorlar. Süleyman Bulut’un “101 Atasözü 101 Öykü”, “101 Deyim 101 Öykü” kitapları, Habib Bektaş’ın“Uzun Lafın Kısası” ve “Söz Kulağa Yazı Uzağa”adlı kitapları bir anda aklıma gelenler. Bugünlerde ise Gülsüm Koçak Sönmez imzalı bir kitap var bu örneklere ekleyebileceğimiz: “Karga Karga Pırt Dedi.” Cemre Arslan’ın resimlediği, Dinozor Çocuk Yayınları’nın çocuklarla buluşturduğu kitap aynı zamanda bir ilk kitap. Bu özelliğinden dolayı merakla açtım kapağını ve umduğumdan daha iyi bir eserle karşılaştım. Keyifle okudum, eğlenerek okudum. Unutulan dilimizi anımsattığı için ayrıca önemsedim. Dokuz öyküden oluşan kitap başlık sayısından çok çok daha fazla sayıda deyim içeriyor. Ve kitabın sonunda da bu deyimleri açıklayan bir sözlük var ki okurun işini bir hayli kolaylaştırıyor. Gülsüm Koçak Sönmez; çocukların duyduklarında anlamakta güçlük çektikleri deyimlerin komik yanlarını ele almış. Ya da bir başka ifadeyle komikleştirerek anlatmış ki çocukları konuya çekebilmek adına önemli.
*Atasözlerine Öyküler
Konumuz atasözleri ve deyimlerken hemen bir kitaptan daha söz etmeliyim ki; kitap dilimiz konusunda usta bir isim olan Hidayet Karakuş’un “Atasözlerine Öyküler” adlı kitabı. Gülsüm Koçak Sönmez’in kitabına göre bir hayli geniş hacimli bir kitap. Mert Tugen resimlemiş, Bilgi Yayınevi de çocuklara sunmuş. Önsöz’de şunları yazmış Karakuş: “… Atasözlerinin geçmiş zamanın değer yargılarıyla oluştuğunu unutmamak gerekiyor. Atasözleri, bir yanıyla o dönemin anlayışı sonucu tutucu özellikler gösterirken bir yanıyla da insanlığın, insanımızın yaşam deneyimini kısaca söyler.” En önemli nokta da bu olsa gerek. Yaşam deneyimini en az sözcükle en kısa yoldan bir başkasına ya da bir sonraki kuşağa aktarmak! Böylelikle dili de kültürü de korumuş oluruz aslında. Dili bozulan bir toplumun kültürünü ayakta tutabilmesi pek olanaklı değildir çünkü. “Atasözlerine Öyküler”de doksan sekiz öykü yer alıyor. Bulunabilirliği kolaylaştırmak adına abecesel olarak sıralanmışlar kitapta. öyküler bir lokmalık, okuru sıkmıyor. Hidayet Karakuş’un özenli dil kullanımının karşısında sıkılmak nasıl olur, onu da kestiremiyorum açıkçası.
Sözün özüne gelecek olursak, atasözleri ve deyimlerimizi ele alıp öyküleştirilmiş olan bu kitap dil ve kültür açısından önemli birer kaynaktırlar. Hele ki diline yabancı yeni kuşağa özgü kitaplar olduğu düşünülünce değerler daha da artacaktır.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (26 Ağustos 2019)