Dil konusunda toplum olarak çok özensiz davranıyoruz. Konuşurken kurallara dikkat etmiyoruz. Sözcükleri, kullanım yerinin uygun olup olmadığına bakmaksızın kullanıyoruz. Gelecek nesillere, çocuklarımıza da bu konuda iyi birer örnek olduğumuz söylenemez. İstanbul Türkçesi İstanbul’da bile kullanılmıyor artık. Biz İzmirliler de Türkçeyi düzgün konuşuruz ama nedense İstanbul bu konuda ünlenmiş! Her halükarda Türkçenin kullanımı sorunlu.
“Mrb brchncim sna ıyıbır yz tatılı dılmek icn yazıorm cnm sni ozliycem;) bizm ayvalkta yazlıımız war orya gitcez orsı yazn chok güsel oluo szde glsenz keshke opuyoorm facedn gorushmek uzere chok sewgıler ada”
Bu konuşma ya da yazma örneğini Türkçenin kraliçesi Feyza Hepçilingirler’in “OFF, DİLİM” adlı kitabından aldım. Şimdiki çocuklar ve gençler arasında çok yaygın olan bir yazı dili bu örnek. Yaşadığımız hız çağında belki de daha hızlı iletişim kurmak adına dili katlederek yazışıyor yeni nesil. Sonuçta da nece olduğu bilinmeyen bir dil ortaya çıkmış oluyor. Konuşurken de aynı özensizlik söz konusu. Ya kendilerince kısaltmalar kullanıyorlar ya da Türkçesi varken yabancı sözcükleri tercih ediyorlar. Daha acı olansa ebeveynleri ya da öğretmenleri bu konuda çok fazla eleştiri getirmiyorlar. Bu durumun yozlaşma örneği olduğunu söylemiyorlar.
Neyse ki Feyza Hepçilingirler var, onun gibi düşünenler var. Feyza Hoca yıllar yılı bu alanda bıkmadan usanmadan çalışıyor, anlatıyor, yazıyor. Hem çocuklara hem yetişkinlere. İşte şimdi de çocuklar için yazdığı “OFF, DİLİM” den söz etmek istiyorum biraz.
Kırmızı Kedi Yayınları arasından yayımlanan “OFF, DİLİM” dil kullanımındaki yanlışlar, özensizlikler konusunda söylenmesi gereken ne varsa ortaya koymuş. Daha önce bir kitap ekindeki yazılarında dile getirdiği örnekleri de ele alarak çocuklar için çok güzel öyküler oluşturmuş Hepçilingirler. Şöyle ki;
“Burçak ve Burçin iki kardeştirler. Anneleri de bir öğretmen. Burçin okumayı öğrendiğini sanıyor ama bir AVM’de gördüğü yazıları okumaya kalkınca ablası Burçak’ın alay konusu oluyor. Bir dostum anlatmıştı. Ankara’da bir AVM’nin adını MALL diye okuyunca yanından geçen MOLL diye okunması gerektiği hususunda onu uyarmış. Oysa dostum İngilizce öğretmeni ve tabi ki o sözcüğün nasıl okunması gerektiğini gayet iyi biliyor. Fakat dilimize sahip çıkmak adına yüksek sesle bunu dile getiriyor ve anında tepki görüyor. İçine düştüğümüz durumu sanırım görebiliyorsunuz. Burçin de aynı bu duruma düşüyor işte. Tabii onun yaşı daha küçük ve bunu bilinçli yapmıyor. Üstelik arkadaşından gelen bir mektubu da (yazının başındaki alıntı) bir türlü okuyamıyor. Bununla bitse yine iyi. Kimler ne saçma laflar etmiş, hangi ünlü ne demiş, şarkı sözleri, reklamlar ve daha neler neler. Q-TAHYA, İ-10 (Ay-Ten), Schapka, Dishy vb. Burçin bizi birlikte düşünmeye çağırıyor. Sizce de insanların kendi dillerine yabancılaşması olağan bir durum mu? Bugün yaşadıklarımız kimlerin suçu? Kim sorumluluğunu yerine getirmedi de böyle oldu?”
Dilimizin içine düşürüldüğü bu durum gerçekten çok acı. Ve bu durumun iyileştirilmesi için verilen kişisel çabalardan başka bir mücadele yok ortada. Türkçenin içine düşürüldüğü bu duruma üzülürken tebessüm ederek okuyacaksınız bu kitabı. Çocuklar mutlaka okusunlar ama ebeveynleri de onlarla birlikte okumalılar “OFF, DİLİM” adlı bu kitabı. Çünkü insanın yurdu anadilidir, sevinci, hüznü, mutluluğu, çocukluğu…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (1 Haziran 2015)