Söyleşi: Deniz Sessiz
Editörlüğünü Semih Gümüş’ün üstlendiği Köprü Kitaplar koleksiyonunun 29. kitabı Doğu Yücel imzalı Uzak Dünyalar Günışığı Kitaplığı tarafından geçtiğimiz günlerde okuyucuyla buluştu. Roman bir grup gencin dünya dışı bir varlıkla kurduğu ilişkiye odaklanıyor. Yazar Doğu Yücel’le son romanı ve yazma tecrübeleri üzerine konuştuk.
Bazı röportajlarınızda yapay zekâdan da yardım aldığınızı okudum. Bir edebiyatçı olarak yeni dünyanın olanaklarını kullanmak nasıl bir deneyimdi?
Hepimiz kâğıt kalemle başladık, şimdi ise bilgisayarda yazıyoruz. Word’ün otomatik düzeltmesi, eşanlamlı kelime bulma gibi opsiyonları da aslında yapay zekânın ilk örnekleriydi. Ben Uzak Dünyalar’da şöyle yararlandım bu teknolojiden: Karakter isimleri ve soyadları, şirket adları vb. bulmak gibi basit konular yazarken bana çok zaman kaybettirebiliyor. Bu konularda ve bazı bilimsel konularda danıştım kendisine. Ama sonuçta komutları yine ben verdim. En çok Midjourney isimli resim programı işime yaradı. Kitap taslak aşamasındayken bazı sahneleri ve varlıkları ona resmettirdim, çıkan resimlere bakıp kendi tariflerimi gözden geçirdim. Yazarlık zaten yalnız bir süreç, kafanızın içinde kendinizle tartışıp duruyorsunuz. Bu süreçte arada bir bilgisayardaki robota danışmak o yalnızlığı biraz eğlenceli kıldı.
Romandaki Batuhan karakterinin akran zorbalığı, Dicle gibi gruba yeni katılan birinin buna başkaldırması ve “yabancı” sayesinde birlik olmaları gibi çok dikkat çekici vurgular var. Bu vurgu noktalarını ve nedenlerini biraz konuşmak isterim.
Uzak Dünyalar’ın düz bir gençlik romanından ibaret olmasını istemiyordum, toplumsal bir gerçekliğe de dokunmalıydı. Köprü Kitaplar dizisinde benden önce yazanların da böyle yaptığını fark ettim. Gençlik kahramanım Jules Verne de romanlarında tüm o gösterişli bilimkurgu icatlarının yanı sıra bazı sosyal dertleri dile getirmeyi ihmal etmezdi. Uzak Dünyalar’ın tartıştığı başlıca konu “uzak kültürlerin bir araya gelişi”. Böyle bir konuya girince doğu batı çatışması da, göçmen konusu da, dil meselesi de otomatikman yanında geliyor. Bir konuyu en verimli şekilde tartışabilmeniz için aslında karşı olduğumuz argümanları iyi dile getiren bir “düşman”a yer vermektir. Batuhan biraz bu rolde. Tipik bir zorba değil kendisi. Hem akıllı hem de onu bu duruma iten kendine göre haklı gerekçeleri var.
Heavy metal ve rock müziğe ayrı bir ilginiz olduğunu Blue Jean dergisindeki yazılarınızdan biliyoruz. İlginizi kitaptaki Furkan karakterinde de görebiliyoruz. Karakterleri oluştururken etkilendiğiniz, sizde iz bırakan veya sizin izinizi bıraktığınız başka şeyler/etkenler oldu mu?
Müzik hayatın çok önemli bir parçası bence. Tiyatro ve sinemadan ayrılır çünkü müzik her yerdedir ve hiç kesilmez. Bu yüzden de edebiyatta mutlak rol oynamalı diye düşünürüm. Rock ve metal dinleyicisi olarak, Furkan’ın benim gençliğimin tezahürü olduğunu söyleyebilirim. Ama burada Ege de var. O da rap’çi. Hatta rap müziği sayesinde kekemeliğini yeniyor romanda. Müziğin kekemeliğe karşı tedavi edici bir yanı olduğunu okumuştum, o yan hikâye ve karakter öyle çıktı. Oyuncu olmak isteyen Sedef ise çocukluk arkadaşım, oyuncu Sedef Akalın’ın karşılığı. Çocukluğumdan ve erken gençliğimden başka arkadaşlarım da bazı özellikleriyle Uzak Dünyalar’ın karakterlerine sindi.
Bir röportajınızda karakterleri yaratırken insan gözlemlerinden etkilendiğinizi ve sosyal fobiye sahip, çekingen karakterlerin özellikle dikkatinizi çektiğini belirtmiştiniz. Bu tür karakterleri oluşturmak, hayal etmek nasıldı?
Mitat Karaman serisini yazarken özellikle o tip karakterleri gözlemledim. Özümde ben de öyle biri olduğum için çok şaşırtıcı sonuçlara ulaşmadım diyebilirim. (Gülüyor) Genel olarak herkes ilgimi çekiyor. Her bir insan, en sıradan görünen insan bile içinde bir roman malzemesi taşıyor olabilir. O yüzden küçük ipuçlarıyla, gözlemlerle ve tanımadığınız insanlarla sohbet ederek insanların iç dünyasını keşfetmeniz size çok şey katar. Yazarlık biraz da insan sarrafı olmayı gerektiriyor.
Var olmayan, daha doğrusu var olduğu düşünülmeyen gezegenler, evrenler, gerçeküstü varlıklar, kısacası günümüzde çoğu insan için “hayal âlemi” olan bir dünyayı kurgulamak… Bilimkurguya ve fantastik edebiyata yakınlığınızı düşününce, bu dünyalara uzak olan okurlara neler söylemek istersiniz?
Bilimkurgu gerçek dünyadan hiç uzak değildir. Sadece işlediği zaman farklı olabilir, genelde geleceği resmeder çünkü. Fantastik edebiyat hikâyelerinin de dünyamızdan çok farklı bir yerde geçtiğini düşünmüyorum. Örneğin, Orta Dünya’daki ya da Taht Oyunları’nın diyarı Westeros’taki her bir mekânın, bir milletin vb. dünyamızda bir karşılığı illaki vardır. Büyü gibi etkenler de Shakespeare’in birçok eserinden daha yüksek bir dozda veya amaçla kullanılmıyor. Türleri ne olursa olsun tüm bu hikâyeler insana dair bir söz söyleme, insanı ve hayatı anlama ihtiyacından doğuyor. Uzak Dünyalar’da tüm olay İzmir’de Çeşme’de küçük bir koyda geçiyor ama uzak bir dünyadan gelen bir “şey” var. Onunla yaşananlar, bizim farklı milletlerle ve kültürlerle kurmakta zorlandığımız iletişim meselesinin bir metaforu olarak da okunabilir.
Semih Gümüş kitabın önsözünde: “Merakla ve ilgiyle hikâye anlatmak zordur. Bir yazarın hayal gücünden çıkan, üstelik yaşadığımız gerçek hayattan hem esinlenerek hem de düpedüz gerçek bilgileri kullanarak kurmaca bir dünya yaratmak elbette kolay değildir. Doğu Yücel, bu zorlukların üstesinden başarıyla geliyor.” diyor. Merakın ve ilginin, hikâye anlatımındaki yerine dair neler söylemek istersiniz?
Ben okurun ilgisinin ilk paragraflardan yakalanması gerektiğini düşünen bir hikâye anlatıcısıyım. Ateş başında birbirine hikâye anlatarak geceyi atlatmaya çalışan ilkel insanların anlattığı o ilk öykülerde olduğu gibi… Merak ve ilgiyi kitap boyunca ayakta tutarsanız okur daha dikkatli okur ve satır aralarında söz edilen nüansları daha iyi fark eder. Tabii, bunun için öyküyü doğru yerden başlatmak ve sürükleyiciliğin kesilmediği bir anlatım yakalamanız gerekiyor. Türkçeyi iyi kullanmanız, kurgu matematiğine iyi çalışmanız, metni gereksiz söz oyunlarından ve süslerden arındırmanız da lazım.
edebiyathaber.net (21 Ekim 2023)