Türkiye’nin dört bir yanından, her kesimden 9 yazar, MasterCamp Yazarlık Okulu’ndaki usta kalemlerden aldıkları yazarlık eğitimi sonunda, “Yazılmaya değer öyküler” teması altında yazdıkları öyküleri “Yıldızlar Dökülür Gecelerimden” kitabında bir araya getirdi.
Kimi Zonguldak’ta korist, yaşam koçu, öğretim görevlisi, kimi makine mühendisi. Biri Tekirdağ’da bankacı, diğeri Rize’de hekim. Bir bakmışız bir yazar, eğitmen Tarsus’tan, sayfaları çevirince yıllarını çocuk tiyatrosuna adamış anne çıkıveriyor karşımıza. Bandırma’dan Akademisyen de var, uluslararası arenada emin adımlarla yürümüş, diplomalarını, sertifikalarını koyacak yer bulamamış genç bir kadın da. Ta Lefkoşa’dan gayrimenkul yatırım danışmanlığı yaparken misafirimiz olmuş başka biri… Hepsinin apayrı hayatları olmuş, her biri türlü badirelerle burun buruna gelmiş. Gülmüşler, ağlamışlar, sızlamışlar, sancılanmışlar, hayaller kurmuşlar, düşmüşler, kalkmışlar, kalkamamışlar, uzatılan elleri tutmuşlar, aynı ellerden kayıp tekrar düşmüşler, bu defa kendileri dimdik dikilmişler, unutmuşlar, hatırlamışlar, hatırlatmışlar, kısaca yaşamışlar. Birbirinden hem farklı hem de benzer hayatların içinden geçmişler, muhtemelen ayın yollarda farklı yönlerde de geçmeye devam ediyorlar. Bu dokuz insan, MasterCamp Yazarlık Okulu’nda, Gülşah Elikbank, Altan Gördüm, Hasan Gümen, Hakan Akdoğan, İnci Aral, Mario Levi, Osman Balcıgil, Seda Terek, Sinan Akyüz, Uğur Batı, Yelda Cumalıoğlu, Zuhal Gürçimen gibi edebiyatımızın usta kalemlerinden 6 ay boyunca bıkmadan usanmadan yazarlık eğitimi alıp, buradan kaptıklarından yola çıkarak yazdıkları öyküleri, “Yazılmaya değer öyküler” temasıyla Destek Yayınları’ndan yayımlanan “Yıldızlar Dökülür Gecelerimden” başlıklı kitapta bir araya getirmişler.
MasterCamp Yazarlık Okulu’nun eğitmenlerinden Zuhal Gürçimen, “Sunuş” yazısında şöyle diyor: “Ne okuyorsan “o”sun ve “o”nu yazıyorsun… Yazmak, yaşamı temize çekerken, yeni yolculuklara hikâyelerle çıkmayı ve yeni kapılardan geçmeyi sağlıyor bize.” Bu haklı tespitin cilasını ise kitabın yazarlarından Burcu Akkaş, “Bahçedeki Aydınlık Gölge” öyküsünde, üstat Oruç Aruouba’dan bir alıntıyla yapmış: “Evet, işte: Yaşadıklarımız öldürdüklerimizdir. De ki işte…” Yaşadıklarımız öldürdüklerimizdir. Doğru. Çünkü bizim yaşam eleğimizden geçmişlerdir. Unutmamak gerekir ki; yaşayan da, yaşatan da, öldüren de bizizdir!
İşte böyle bir elekten geçmiş öykülerden oluşuyor “Yıldızlar Dökülür Gecelerimden” kitabı. Yoğun duyguların daha da yoğrularak kağıda dökülmüş hali, yaşanmışlıkların da hafızanın en ücra köşelerinden çıkıp satırlara akışı… “İnsan, geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikayetçisidir,” der Bukowski. Bu üçünün içini bıkıp usanmadan dolduran duyguların bolluğuna zaten aşina olduğumuz için. “Yıldızlar Dökülür Gecelerimden” de öyle işte. Nasıl bir geceden bir yıldız eksildiğinde herkes kendine göre bir mana bulursa, bu öyküler de her okuyanda öyle izler bırakıyor.
edebiyathaber.net (24 Kasım 2023)