Dostoyevski’nin kefaret arzusu – “Ezilmiş ve Aşağılanmışlar”a dair | Koray Arıgümüş

Ekim 6, 2016

Dostoyevski’nin kefaret arzusu – “Ezilmiş ve Aşağılanmışlar”a dair | Koray Arıgümüş

ezilmis-ve-asagilanmislarDostoyevski’siz bir yazın düşünülebilir mi? Düşünülemez.

Şüphesiz bu sorunun cevaplanmasında Dostoyevski’nin insan ruhuna dair söylemleri önemli bir yer tutar. Dostoyevski’nin karakterleri Rusya’nın soğuk coğrafyasında dolanırken, Dostoyevski karakterlerinin iç konuşmaları ile bizi insan ruhunun derinliklerinde gezindirir.

Bu gezinti doğal olduğu kadar yalındır da. Çizdiği tüm karakter portreleri insan türünün sorunlarının canlı örnekleridir. İnsanlığa dair tüm bu sorunlara cevap arayan Dostoyevski’nin ulaştığı sonuç ise “çözümsüzlük”tür. Çözümsüzlüğün nedeni insanın kendisidir. İnsan kendi ektiğini biçer ve yaşam döngüsünü oluşturur. Bu döngü, Dostoyevski’de bir tiksinti olarak karşılık bulur.

İnsanlığın yozlaşmasına olan tiksintisine rağmen Dostoyevski, topluma yardım eli uzatmadan da edemez. Bunun için, ruhunun derinliklerinden karakterler çıkartır. Onun karakterleri, uyumsuz yalnızlardır. Çürümüş olan toplumdan yalnızlığa sığınan bu karakterler, yine de toplumun yüküne ortak olurlar; bunu da koyu bir Ortodoks olan Dostoyevski’nin kefaret arzusu doğrultusunda gerçekleştirirler.

Ezilmiş ve Aşağılanmışlar’da bir İsa figürü olarak Vanya

Ezilmiş ve Aşağılanmışlar’ın ana karakteri ve aynı zamanda anlatıcısı olan Vanya, Dostoyevski’nin yaşadıklarının bir yansıması olarak okunabilir. Çünkü Dostoyevski, yazarlık serüveninin başlangıcında yaşadıklarını Vanya aracılığı ile romana aktarır. Karakterimiz Vanya, değişimin arifesinde olan Rus toplumundaki uyumsuz yalnızların sorunlarına değinen bir yazardır ve bu sorunları ele aldığı romanı çok beğenilir. Anlatının başlangıcını oluşturan bu durum, Dostoyevski’nin İnsancıklar romanının, eleştirmen Belinski tarafından beğenilmesi ile paralellik gösterir. Dostoyevski’deki Belinski tarafından beğenilme arzusu, Vanya’da da görülür. Romanın ilerleyen kısımlarından, Dostoyevski’nin –tıpkı kahramanı gibi- toplumsal çürümeye olan tiksintisine rağmen, toplumsal ölçütler tarafından beğenilme arzusuna da karşı koyamadığını anlıyoruz.

Tiksintiye neden olan insanlık, anlatıcı Vanya’nın gözünün önündedir hep. Rusya’nın soğuk atmosferinde hayatta kalmaya çalışan çıplak ayaklı çocuklardan tutun da, ahlak ve vicdandan yoksun ev sahiplerine kadar herkes bu yozlaşmadan payına düşeni alır. Vanya’nın yozlaşmaya duyduğu bu yoğun tiksinti, kendisiyle hesaplaştığı iç konuşmalar yoluyla okuyucuya sunulur. Vanya, yalnızca iç hesaplaşmalarıyla boğuşmaz, yakın çevresi olarak gördüğü İhmenevlerin sorunlarına da buz kesmiş Rusya coğrafyasında çözümler arar. İhmenevlerin kızı Nataşa’yı seviyordur Vanya, ancak Nataşa’nın başka birisini sevmesini kabullenmek durumunda kalır.

Bundan sonra Vanya, Nataşa’nın mutluluğu için hem kendi ruhuyla boğuşur hem de tiksindiği insanlığa karşı mücadele verir. Bu karakterin derinliği de burada okunur zaten. Vanya, toplumdan ne kadar tiksinirse tiksinsin, çevresindeki insanların acılarına ortak olur; onlar için kefaret öder. Böylece uyumsuz bir İsa figürü olur Dostoyevski’nin Vanya’sı.

Değişimin arifesindeki Rusya’da kurduğu yoğun ilişki ağı ve değişmeyen soğukluk, Vanya’yı yatağa düşürür. Aslında bu durum, Dostoyevski’nin gerçekçiliğinin de en yalın ifadesidir. Sınırlı bir varlık olmanın neye tekabül ettiğini bilen Dostoyevski, karakterlerini ve olay örgüsünü bu doğrultuda şekillendirmeyi ihmal etmez. Zaten onun gerçekçi ve insani yönü bu değerler üzerinde anlamlanır.

Ezilmiş ve Aşağılanmışlar’daki rastlantı öğesi

Vanya’nın olay örgüsü boyunca kurduğu tüm ilişkiler, bizim diğer karakterlerin beklenti ve tavırlarını yorumlamamızı sağlayacaktır ve bu ilişki ağının rastlantılar sonucunda kurulmasını tercih eder Dostoyevski. Bunun en yalın örneği, olay örgüsünün başlangıcında Vanya’nın soğuk Rusya coğrafyasında dolanırken karşılaştığı yaşlı bir adamın ölümü ile başlar. Yaşlı adamın ölümü ile yakından ilgilenen Vanya, bu sayede onun ölümünden sonra boşalan eve yerleşir. İlerleyen sayfalarda ise yaşlı adamın torunu olduğunu öğrendiğimiz küçük kız Nelli de bu eve gelir.

Küçük kız Nelli, olay örgüsündeki tüm karakterlerin sorunlarını çözecek tek anahtardır. Bunun farkında olmayan Vanya, çözümü dışarıda aramayı tercih eder. Karakterler arasında gidip gelen olay örgüsü ise bizi Nelli’nin ölümüne götürür. Yani Dostoyevski, kefareti Vanya’ya değil de Nelli’ye ödetir. Çünkü insan türünün sorunları bitmeyecektir. Dostoyevski, ruhun derinliklerinden yeni karakterler çıkartacak, yeni romanlar yazacak ve yeni kefaretler ödeyecektir. Bu kısır döngü de hem Dostoyevski’nin hem anlatıcı Vanya’nın hayatını oluşturacaktır.

Koray Arıgümüş – edebiyathaber.net (6 Ekim 2016)

Yorum yapın