Dostoyevski’ye 1849 da hapis cezası verildikten sonra, Sibirya’daki Omsk kalesine sürüldü. Dört yıl bu kalede mahpus kaldı. Ailesinden kimseler ziyaretine gidemediği gibi, kardeşi Mihail, Çar polisinin korkusundan mektup bile yazamadı. Edebiyat tarihçilerinin yazdıklarından ve Dostoyevski’nin anılarından öğrendiğimiz gerçek: Çar rejimi Dostoyevski’yi dört yıllığına diri diri Omsk kalesine adeta gömmüştür. Bu dört yılda İncil’in dışında tek bir kitap okumasına izin verilmemiş, çünkü Kale hapishanesine kitap sokmak yasaktır. Ölüler Evinden Anılar adlı kitabında anlattıklarına bakılırsa, Dostoyevski’nin kalmış olduğu Omsk kalesi hapishanesi, toplama kaplarının ilkel hali olarak tanımlanabilir.
Dostoyevski Sibirya hapishanesinde dört yıl çok kötü şartlarda yaşadı. Bir defasında “Sibirya’da dört yıl hayvanlarla birlikte kaldım.” der. Hapishanedeki mahpuslara verilen kırbaçlama cezasına tanık olduğunda adeta nutku tutulur ve bu işkenceden çok etkilenir. Sırtlarına 2 bin 3 bin kırbaç vurulmuş mahpuslarla hastane koğuşunda birlikte kalır, onların acısını yakından hisseder. Ölüler Evinden Anılar kitabı yayınlandıktan sonra okuyanlardan bazıları, Dostoyevski’nin de kırbaçlandığını, hatta sara nöbetinin hapishanedeki bu kırbaçlamadan kaynaklandığını yazanlar olmuştur. Bu konuyu Dostoyevski üzerine yazılmış kitaplardan özel olarak araştırdım. Gerçekten bunca kötü koşullarda mahpus olan Dostoyevski’ye işkence yapılmış olamaz mi? Araştırmalarım sonucunda Sibirya hapishanesinde kendisine işkence yapıldığına dair herhangi yazılı bir kaynağa rastlanmadığını anladım. Hem Ailesinin tanıklığı, hem de Dostoyevski üzerine araştırma yapanlar böyle bir bulguya rastlamamışlardır. Kaldı ki eğer kendisine işkence yapılmış olsa, ilk önce Dostoyevski bu konudan mutlaka bahseder ve yazardı. Oysa ne hapishane anılarını anlattığı kitapta, ne de başka kitaplarında buna dair bir şey yazmamış ve söylememiştir.
Peki bu kadar kötü koşullarda dört yıl mahpus kalmış Dostoyevski’ye Sibirya hapishanesi yöneticileri niçin dokunmadılar? Diğer mahpusları kırbaçlayan hapishane yönetimi belli ki Dostoyevski’ye torpil geçmiştir. İşin bu kısmını da araştırdım, meğer Dostoyevski’nin hapishanede ziyaretçileri varmış. Bu ziyaretçiler de kendisi gibi sürgün edilmiş, 1825 ayaklanmasındaki Dekabrist devrimci aydınlardır. Dostoyevski Sibirya’ya getirildiğinde bu insanlar sürgün yaşamlarının 25. yılına girmişlerdi. O yıllarda Dostoyevski çok ünlü bir yazar değilse bile, Sibirya’da sürgün hayatı yaşayan Dekabristler tarafından biliniyordur. Gizliden gizliye hapishane yöneticileriyle ilişkilenmiş, Dostoyevski’yi korumuşlardır. Dostoyevski hapishaneye geldiğinde Dekabristlerle ilk tanışmasını Bir Yazarın Günlüğü kitabında şöyle anlatıyor. “Cezaevinde sevk bölümünde kalırken, dekabristler’in eşleri hapishane yöneticisine rica minnet, odasında bizimle gizlice görüşme izni koparmışlardı. Kocalarının peşinden seve seve Sibirya’ya giden bu yüce çilekeş kadınları gördük. Geride her şeylerini – ünlerini varlıklarını, geçmişle bağlarını, yakınlarını- bırakmışlar, insanoğlunda çok az rastlanabilecek en yüce ahlaki görev uğruna her şeylerini feda etmişlerdi. Mahkûm kocalarının çektiği acıları, hiç suçu olmayan bu kadınlar da 25 yıl çekti…”
Dostoyevski’nin ziyaretçisi Dekabristler hakkında kitap yazan Tolstoy ise bu insanlardan şöyle bahsediyor. “Dekabristler beni her zamankinden daha fazla meşgul ediyor, şaşkınlık ve hayranlık uyandırıyor.” Tolstoy bu hayranlığını Dekabristler adıyla yazdığı kitapta anlatır.
Dostoyevski hapisten çıktığında, kardeşi Mihail’e sitem dolu bir mektup yazar, “…Kardeşim senden mektup yazmanı çok bekledim, haber gönderdim sana niçin yazmadın?” Dostoyevski’nin bu sitemine kardeşinin cevabı düşündürücüdür. “Korktum kardeşim, Polis tarafından tehdit edildim, altı çocuğum var. Beni anlamanı bekliyorum.” der.
İnsanın kardeşinin aramaya sormaya korktuğu bir zamanda, hiçbir kaygıya kapılmadan Dostoyevski’nin hapishane ziyaretçileri saygıyı hak ediyorlar. Sonraki yaşamında Dostoyevski de Dekabristleri hep iyi anacaktır, onlara vefa borcu olduğunu her fırsatta söyleyecektir. Biz de bu yüreği güzel insanları iyilikle yad edelim…
edebiyathaber.net (4 Ekim 2024)