İngilizce “Dune” sözcüğü kumul, kum tepesi anlamına gelmektedir. 1959 yılında Dune Çöl Gezegeni romanı üzerinde çalışmaya başlayan Amerikalı Frank Herbert, o dönemde bilimkurgu öyküleri yazan, romanları da çoğunlukla tefrika olarak yayımlanan bir yazardı. Dune’u yayımlatmak için yirmi kadar yayınevi tarafından reddedildi ama vazgeçmedi. Daha önce hiç edebiyat eseri yayımlamamış yayıncısı, çok büyük bir ticari yanlış yaptığını ve bu yanlışın onu çöküşe götüreceğini düşünüyordu.
Roman ilk olarak 1965 yılında Analog dergisinde iki ayrı bölüm olarak yayımlandı ve 1966’da Roger Zelazny’nin Bu Ölümsüz kitabıyla beraber En İyi Roman Hugo Ödülü’ne, daha sonra da En İyi Roman Nebula Ödülü’ne layık görüldü.
Ayrıca 2003 yılında tüm zamanların en çok satan bilimkurgu romanı olarak gösterilen Dune’un yazarı Frank Herbert’in, böylece tıpkı romanın kahramanı Paul Atreides gibi pes etmeyen ve öngörüsü çok yüksek bir başka kahraman olduğu ortaya çıkmış oldu.
Uzak ve belirsiz bir gelecek zamanda geçen romanda, evrendeki gezegenler birbirleriyle rekabet halinde olan hanedanlar tarafından yönetilmektedir. Bu gezegenlerin en değerlisi Arrakis (Dune) gezegenidir. Çünkü bu kumul gezegeninde, kumsürüngenleri tarafından çok değerli bir madde olan melanj (baharat) çıkarılmaktadır. En çok yaşlanmayı geciktirici ve geleceği görme yetisini arttırıcı özelliğiyle tanınan melanj az miktarda alındığında hafif, vücut ağırlığının her yetmiş kilosuna karşılık günde iki gramdan fazla alındığındaysa ağır bağımlılık yapmaktadır.
İmparator IV.Shaddam tarafından, Arrakis’in yönetimi Atreides hanedanına verilir ama hanedanın yöneticisi Dük Leto, Harkonnen hanedanının bir komplosuna kurban gider. Oğlu Paul Atreides, annesi Jessica’yla birlikte, çöl insanları Fremenler’in lideri olup Muad Dib (Fremen dilinde çöl faresi) adını alacak ve Harkonnenler’e karşı bir mücadele başlatacaktır.
Jessica, sadece kız öğrenciler için kurulan, zihinsel ve fiziksel eğitim veren, en küçük ayrıntıların bile gözlemlenip kullanılmasını temel alan Bene Gesserit Okulu’nda eğitim almıştır ve oğlu Paul’u da bu yöntemlere göre yetiştirir.
Bene Gesserit öğretmenlerinden Rahibe Ana; “Dünya dört şeyin üzerinde durur!” der Paul’e, “Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve yiğitlerin cesareti. Ama hükmetme sanatını bilen bir hükümdar olmadan, bunlar hiçbir işe yaramaz. Bunu bağlı olacağın ilim haline getir.”
Babasının mentatı, yani üstün mantıksal başarılar elde etmek üzere eğitilen veziri Thufir Hawat’la yaptığı bir başka eğitim konuşmasında, hayatın sırrının çözülecek bir problem değil, tecrübe edilecek bir gerçeklik olduğunun söylenmesi üzerine Paul; “Bu süreç onu durdurarak anlaşılmaz. İdrak sürecin akışıyla birlikte gerçekleşmeli, ona katılmalı ve onunla birlikte akmalıdır.” cevabını verir.
Cesur Paul, korktuğu zamanlarda hep şöyle düşünür: “Korku katilidir aklın. Korku mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun geçip gittiği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”
Paul’un geleceği görme yetisi ortaya çıktığında ve neredeyse üç bin metre uzunluğunda bir kumsolucanına binip kum süvarisi olmayı başardıktan sonra, Fremen halkı onu mesih olarak görmeye başlar. O efsanelerde hep anlatılan seçilmiş kişidir. “Işıltı kentlerden gelir, bilgelikse çölden.” atasözünü anımsar Paul. Hukuku en yüce bilim olarak görür ve o da Fremenler’e inanır.
Çölde su çok değerlidir. Öyle ki Fremenler ölülerine ağlamayı ölüye su hediye etmek olarak görürler. Vücudun her türlü sıvısı, üzerlerinden neredeyse hiç çıkarmadıkları damıtıcı giysilerle dönüştürülmekte ve tekrar kullanılmaktadır. Paul’den Caladan gezegeninde gökten su yağdığını duymak, Fremenleri çok şaşırtacaktır. Romanda ekoloji vardır. “İhtiyacın olan şeyleri, gelecek nesilleri düşünmeden sonsuza dek çalmayı sürdüremezsin!” der gezegenbilimci Kynes.
Teknoloji vardır. Gezegenler arası ulaşım, uzay gemileri filolarıyla yapılabilmekte, kuş gibi kanat çırpan ornitopterlerle gezegen içinde yolculuğa çıkılabilmekte, bedenler ve evler, titreşimli kalkan kemerleriyle korunabilmektedir.
Din ve siyaset vardır. “Din ile siyaset, aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin durmayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar!” der bir Bene Gesserit atasözü.
Komplocu imparator IV.Shaddam’ a göre “Mali sistemi ve mahkemeleri kontrol edin yeter. Gerisini ayaktakımına bırakın. Kazanç istiyorsanız hükmetmelisiniz.”
Her bölümün başında imparatorun kızı Prenses Irulan’dan alınan epigrafların birinde: “Kanunlar ve görevler din çatısı altında birleştiğinde insan asla tamamen bilinçli olamaz, asla kendinin tamamen bilincine varamaz. Asla tam bir birey olamaz.” denilmektedir.
İnsana dair bütün zaaflar vardır. Karakterler, olayların değişimi içinde kimi zaman siyah ya da beyaz gibi net renklerin dışına çıkabilmektedirler. Korku, öfke, kibir, güç sarhoşluğu gibi insani duyguların, insanüstü hale geldiğinde korkutucu olduğu anlatılır.
“Hatadan döndürülmek, cennetten gelen bir armağandır!” der Fremenler’in lideri Stilgar. O Fremenler ki, arzuladıkları bir şeyi elde etmeye çalışmadan önce sabredebilen bir halktır.
Satürn’ün uydusu Titan’daki ovaların ve diğer özelliklerin gerçek hayattaki isimlendirmesi, 2009 yılından beri, Dune romanlarındaki gezegenlerin isimleriyle yapılmaktadır.
Dune Çöl Gezegeni, Frank Herbert’in altı kitaplık serisinin ilk kitabıdır. Diğerleri okuma sırasına göre Dune Mesihi, Dune’un Çocukları, Dune Tanrı İmparatoru, Dune Sapkınları, Dune Rahibeler Meclisi şeklindedir.
Dune Çöl Gezegeni, ilk olarak 1984’yılında David Lynch tarafından beyazperdeye aktarılmıştır. Lynch’ın melanjı sanki biraz uyuşturucu metaforu olarak kullandığı bu film, yıldızlar kadrosuna rağmen ne yazık ki sıkıcı olarak değerlendirilmiştir.
Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve,romana tamamen sadık kalarak, Timothee Chalamet ve Zendaya gibi genç ve popüler yıldız oyuncular ve Hans Zimmer’in müzikleriyle 2021’de yeni filmi vizyona sokmuştur.
“Zamanın görüş alanı geniştir.” der Paul romanda. “Ama içinden geçerken zaman dar bir kapıya dönüşür!”
Bu satırların yazarına göre, 50’li yılların sonunda yazılmasına rağmen zamanın dar kapısının çok dışına çıkmış, müthiş ve inanılmaz öngörüsüyle günümüzle şaşırtıcı benzerlikler taşıyan romanları, filmi izlemeden önce okumak okurun kendi imgelerinin tadına varması açısından çok daha keyifli olacaktır.
edebiyathaber.net (3 Ocak 2022)