Kırmızı Kedi, son dönemde takip etmeye başladığım bir yayınevi. Gerek yetişkinleri gerekse de çocukları nitelikli kitaplarla buluşturuyorlar. Yayıncılık dünyasını bilen bilir. İlk romanla, ilk öykü dosyasıyla o kapıyı aralayıp içeri girebilmek zordur. Kırmızı Kedi bu tür kitaplara fazlasıyla yer veriyor ve bu da mutluluk verici. İşte o ilk kitaplardan biri “Meteor Yaz Kampının Esrarı”.
Karne günü gelmiş ve tatil başlamıştı. Ceren ailesinden ilk kez ayrılacaktı. Sadece ailesinden olsa iyi. En yakın arkadaşı Derin’den de ayrılıyordu. Ama hayat her zaman sürprizlere açıktır. Ve işte Derin’in anneannesinin rahatsızlanması da bu sürprizlerden biri oldu. Ve bu kötü sürpriz Ceren ve Derin’i kampta buluşturacaktı. Sürprizler bu kadar değil tabi. Sabah kamp otobüsüne bindiklerinde sınıfın en yaramazı Acar’ı da otobüste gördüler. Sürprizlerin en kötüsü buydu işte. Ya da onlar öyle düşünüyorlardı. Yeni tanıştıkları kamp öğretmenini görünce fikirleri değişti mi ne? Uzun yolculuktan sonra ulaştıkları Meteor Yaz Kampı, çocuklara başlangıçta oldukça sıradan görünmüştü. Ama günler geçtikçe kamptaki hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını öğrendiler. Eğlenceli, komik ve heyecan dolu bir serüven başlıyordu. Meteor Yaz Kampı’nın ürkütücü bir sırrı da vardı. Çocuklar bu sırrı çözmeye çalışırken gerçek dostluğun değerini de öğreniyorlar.
Bir diğer kitabımız da “Benim Adım Nili”.
Nili, annesi, babası ve küçük erkek kardeşiyle köyde yaşıyordu. Oldukça sakin bir hayatları vardı. Babası her gün işe gider, annesi evle ilgilenir, Nili de kardeşi ve arkadaşlarıyla sokaklarda çeşit çeşit oyunlar oynardı. Ancak bu küçük kızın hayatı, yapacağı bir yolculukla tamamen değişecekti. Ninesiyle birlikte bindikleri kırmızı kamyon, Nili’yi hiç görmediği yerlere, hiç bilmediği tatlara ve yabancısı olduğu bir düzene taşıyacaktı. Nili, hem ailesini özlüyor hem de yeni hayatına alışmaya çalışıyordu. Bu kitap çağdaş edebiyatın içinde yer alamayan, geçmişteki örneklerin bugünkü temsilcisi sayılabilecek bir kitap. Kemalettin Tuğcu kitaplarını anımsattı bana. Yoksulluk, ayrılık, bugün basit olarak görebildiğimiz şeylere çocuğun özlem duyması. Dramatik yönü ağır basan bir kitap “Benim Adım Nili.” Geçmişteki çocuk kitaplarının nasıl olduğunu anlamak isteyen çocuklara/yetişkinlere iyi bir örnek.
Bu kitap son dönemde karşılaştığım en ilginç kitaplardan biri. Dünya üzerinde yaşayan yedi milyar insanı yok sayıp sadece 100 kişinin yaşadığını varsayarak, bize kim olduğumuzu, nerede yaşadığımızı, nüfusumuzun ne kadar hızlı arttığını, hangi dilleri konuştuğumuzu, hangi dinlere inandığımızı ve daha fazlasını anlatıyor. Güncel istatistiklerle dünyadaki gıda yeterliliği, enerji tüketimi ve sağlık durumuyla ilgili güncel bilgiler verirken sonundaki faaliyet dosyasıyla gezegenimizi daha iyi tanımamıza olanak sağlıyor. Çocuklara nasıl “dünya bilinci” edinebileceklerini öğretiyor.
1980’den sonra duyarsızlaşan ve halen öyle gelen yeni kuşaklar için bir farkındalık kitabı da diyebiliriz. Çocukların düşünmelerini sağlayacaktır bu kitap. Teknik olarak da ilgi çekici bir özelliği var. Resimleri, renkleri çok hoş. Dünya bir köy olsaydı, bu savaşlar yine olur muydu acaba? Savaşsız bir dünya için, çocuklara daha iyi bir gelecek için kitaplarla buluşturalım çocukları.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (12 Kasım 2014)