Dünyada bir mekân bulamamak, kök salamamak sancısı | Nilgün Çelik

Ağustos 20, 2024

Dünyada bir mekân bulamamak, kök salamamak sancısı | Nilgün Çelik

Hayko Bağdat’ın son kitabı “Dün Gece Sizin Evde Ölen Oldu mu?” SRC Yayınlarından çıktı. Kitabın adını sanırım benim gibi herkes ilginç, dikkat çekici bulacak. Kim, herhangi birine Dün gece sizin evde ölen oldu mu?”  diye, durduk yere sorabilir ki?

Hacim olarak küçük, içerik olarak hayli derin ve kapsamlı bir kitap “Dün Gece Sizin Evde Ölen Oldu mu?”  Çok kahramanlı ve çok katmanlı olduğunu söylemeliyim. Zira Hayko Bağdat’ın da bahsettiği gibi eserin özü, gerçek bir olaya bir trajediye dayanıyor.  

Olay, 1968 yılında Almanya’nın Köln şehrinde geçiyor. Türkiye’den Almanya’ya göç etmiş bir gurup Ermeni’nin orada varlıklarını sürdürme çabası. Eser, sürgün zamanını değil sürgünden sonraki travmaları, telaşları, kahramanların öz kimlik ve geleneklerini koruma çabalarını anlattığından önemli ve farklı buluyorum. Hayko Bağdat, olayları ve kişileri dramatize etmiyor yer yer komik olay ve diyaloglarla olayı örüyor. Her gülümseten olayda derindeki travmayı bulamak ise okura düşüyor.

Hayko Bağdat, çok kahramanlı eserinde hiçbir kahramanına diğerinden daha az yer vermemiş. Hepsi olayın içinde ve öznesi. Bu kahramanları özne yapan nedir? İşte eseri diğerlerinden ayıran bir ayrıntı da tam da bu. Kahramanların hepsi kimliklerini korurken bu uğurda savaş veren travmatik yapılı, yaslı insanlar. Azad’ın sık sık önüne gelene yönelttiği “Dün Gece Sizin Evde Ölen Oldu mu?” sorusu aslında kimliğini bulma, kabul ettirme, varlığını ölse dahi sürdürme, kâbusu bitime çabasından başka nedir ki? Ailesini, tüm köklerini gözü önünde yitirmiş, soykırıma uğramış birinin travması belki de bu sorunun cevabını bulduğunda son bulacak.  Anahit, soprano sanatçısı. Çok sevdiği eşini kaybedince yaşamı uzun süre tuttuğu yasla geçiyor. Dayk Haç ise duygusal pasif kahraman, Azad’ın o sürekli sorduğu sorunun cevabı kendisi olsa da aslında o geleneklerine bağlı bir annenin kurbanı. “… Annem var tabii. Beni çok seven annem? Başkasını sevmeme asla izin vermeyen anneciğim. Şimdi dönmüş benimle alay ediyor. Giderse ne yapacakmışım?” (s,74)

1968 yılında Köln Ermeni Cemaati’nin Almanya’da yaşama istekleri, varlıklarını kabul ettirme çabasına dönüşünce bu kahramanlarla ironik olaylar gelişiyor. Zira zaten azala azala gelmiş topluluğun Almanya’da bir mezarlık alanı istemesi ve bunun belediye tarafından bir “şart’a” bağlanması ve “süre” ile sınırlaması başta Azad olmak üzere tüm Ermeni topluluğunu telaşa sokuyor. Ölmeyi değil çoğalmayı, yaşamayı isteyen her insan için “azalırsan seni kabul ederiz,” demek oldukça travmatiktir, kuşkusuz. Hele de sürgün edilmiş insanlar için bu, “lanetin ve hatta sürgünün devam ettiği” anlamındadır. Dünyada kendine bir mekân bulamamak, kök salamamak insanın kişiliğinde, derinlerde nasıl bir delik açar? Yazarın eserinde anlatmak istediği yani eserin özeti bu olmalı…  Merkezdeki bu olayı meraklı okurlara bırakarak, yazarın bu denli önemli bir konuyu okura duygusal baskı yapmadan, yalın bir dille anlatmış olduğunu vurgulamak isterim.

“Azad, çıkar şunu aklından. Bir yıl içinde! Velevki ölen olmadı. Burayı bizden geri mi alacaklar? Olmaz öyle şey,” dedi Harutyun yaşlı adamı teskin etmek için.

“Ben gözümü bu dünyayı açalı beri “olmaz öyle şey” dediğimiz ne varsa oldu. Yalansa yalan de! (s,61)

Sanattan, eğlenceden kopmadan yaşayan Ermeni topluluğu dini geleneklerinden de kopmamaya özen gösteriyor. Eserde bunun yansımasını karakter Hayko’da daha belirgin görüyorum. Hayko, yaşadığı toplumun travmasını dini korkularla birleştiren en küçük kahraman. Elbette toplumun ve ailenin yaşadığı her olay, her çıkmaz hiç etkilenmedi sandığımız çocuklarda başka şekillerde ortaya çıkıyor. Hayko’da etrafta dolanan uçan kazla bir imtihan veriyor. Bu imtihandan geçebilir mi sizce?

Tehcirler, sürgünler, savaşlar dünya kurulduğundan beri var ve devam edecek. Herkes bir yaradana inanırken bu dünyada kendisinden olmayanları dışlamak, istememek büyük haksızlık. Haksız savaşlar bitmeyecek, o halde arayışlar bitmeyecek. Kendi varlığını kabul ettirme savaşı bitmeyecek. Hayko Bağdat nefis anlatımıyla tarihteki olayın sonrasını anlatmış.

Bence “Ya sonra” diyen herkes okumalı.

edebiyathaber.net (20 Ağustos 2024)

Yorum yapın