Dünyanın en pahalı kitabını kim sattı?  | Metin Celâl

Temmuz 17, 2024

Dünyanın en pahalı kitabını kim sattı?  | Metin Celâl

Sahaflık ve ikinci el kitap satıcılığı birbirine karıştırılır. Sahaf’ın eski kitap alım-satımı yapanlara verildiği ad sanılır. Sahafların kitabın değerini bilmeyen, ama bir kuruşa alıp iki kuruşa satmaya çalışan kişiler olduğu zannedilir. Kıymetini bilinmediği içinde sahaftaki kitapların sonunun kötü olacağı, bilmeyen ellere geçeceği, kaybolacağı, yok olacağı inancı hakimdir. Belki de o nedenle “sahafa düşmek” diye bir deyim var. Oysa sahaflar sokağa atılanı, hurdacıya verileni veya bakımsızlıktan çürüyen kitabı kurtarıp okunabilir ve satılabilir hale getirir, değer katar. Sahaflık kitabı sevmeden ve bilmeden yapılamaz.

Kuşkusuz bu kanının yerleşmesinde sahafların tavrı da etkili olmuştur. Uzun süre bir meslek bilinci oluşturamamış, en değerli kitaplarla birlikte hiçbir önemi olmayan kitapları satmışlar, nadir kitapla ikinci el ticaretini birlikte yapmışlar. Kuşkusuz bunda günü kurtarma, eve ekme götürme endişesi ağır basar.  Sahafla ikinci el satıcısı birbirine karışmış, hatta aynı kişi olmuş.

Sahaf, sattığı kitabın değerini bilir. İyi bir okuyucudur, kitabı sever, çoğunlukla kendi de kitap koleksiyonu yapar. Sattığı kitabın ne olduğunu, önemini merak eder. Bu bilgileri edinmek için başka diller öğrenir. Örneğin Arapça, Latince, Farsça, Ermenice, Rumca bilir, bilmese de bilene danışır. İçeriği bilmekle yetinmez kitabı tamir etmesini ve ciltlemesini bilir ya da bu işleri en iyi yapacak olanlarla çalışır.

Sadece kitap satmaz, okurlarıyla bilgi alışverişi de yapar. Okurlarla ve diğer sahaflarla dostluk kurar, kimin hangi konuyla, hangi kitapla ilgilendiğini, neyin peşinde olduğunu bilir. Hangi sahafın ne tür kitap sattığını takip eder,  kendisinde olmayan kitapları onlardan temin eder ya da okuru onlara yönlendirir.

Kitabın sadece iyi fiyatla satılmasını, kâr etmesini amaçlamaz, ilgili kişiye, ihtiyacı olana, emin ellere gitmesini önemser. Çoğunlukla sattığı kitabın macerasını izler, nereden geldiğini, hangi ellerden geçtiğini, en son kimde olduğunu öğrenmeye çalışır ve yeniden satışa çıkarılacaksa talip olur.  Vefat eden koleksiyoncuların evlerinden, şaşıracaksınız ama tasfiye edilen okul ya da kurum kütüphanelerinden, hurdacılardan ve eskicilerden kitap alır ama her satın aldığı kitabı satışa sunmaz. Aldığı kitapları inceler, eski ve nadir kitap şeklinde ayırır. Nadir olanın nitelik ve nicelik olarak değerli olduğunu bilir.  Yani bir kitap sahafın eline geçerse “düşmez”, yok olmaz aksine değer kazanır ve o konuda çalışana, meraklısına ya da koleksiyonculara ulaşarak yaşamaya devam eder.  

Her mesleğin duayenleri vardır. Sahaflığın da çok ünlü isimleri, efsaneleşmiş isimleri var. Bunlardan biri de Hans Peter Kraus. Sahaflar konuşmayı, yapıp ettiklerini, anılarını anlatmayı sever ama pek azı bunları yazıya döker. Kraus iyi bir sahaf olmasının yanında eli kalem tutanlardan.  Yaşam öyküsünü “Bir Nadir Kitap Destanı” adıyla kaleme almış. Ketebe Yayınları bu önemli kitabı güzel bir baskıyla Müteferrika dizisinde yeniden yayınladı. Bu diziden ayrıca Giambattista Toderini’nin “İbrahim Müteferrika Matbaası ve Türk Matbaacılığı” ve Mark Kurlansky’nin “Kâğıt” kitapları basıldı. Ciltli, şömizli, kaliteli kâğıda özenle, sınırlı sayıda basılmış ve yeniden basılmayacağı bildirilen kitaplar.

“Bir Nadir Kitap Destanı”nın kapak içinde Hans Peter Kraus şöyle tanıtılıyor; “20. yüzyılın en meşhur sahaflarından Hans Peter Kraus da bu kitap tutkunlarından biriydi. Bir Gutenberg Kitab-ı Mukaddesi’ne sahip olabilmek için tek seferde yedi haneli bir meblağı ödeyecek kadar tutkun… Kitap sevgisi ve öğrenmeye duyduğu aşk, Kraus’a Viyana’daki bir kitabevinde çıraklıktan New York’ta bir kitapçı imparatorluğu kurmasını sağlamıştı. Bu kitap ise Kraus’un yegâne mirası; manastırlarda, tavan aralarında ve müzayede salonlarında nadir kitapların peşinde soluksuz hatta destansı öyküsü…”

Hans Peter Kraus 12 Ekim 1907’de Viyana’da doğmuş. Viyana’da ve Berlin’de kitapçı ve kitap pazarlamacısı olarak çalıştıktan sonra, 1932’de kendi sahaf dükkanını açmış. 1938’de Almanya’nın Avusturya’yı ilhak etmesinden sonra bir çalışanın ihbarıyla, Yahudi olduğu için tutuklanmış, dükkanı ihbar edene verilmiş ve Dachau toplama kampına gönderilmiş.  Çeşitli toplama kamplarında sekiz ay kaldıktan sonra serbest bırakılmış ve iki ay içinde Avusturya’yı terk etmesi emredilmiş.

Kraus, işini ve 100.000 kitabı Viyana’da bırakıp İkinci Dünya Savaşı başlamadan sadece iki gün önce vize almayı başararak ABD’ye doğru yola çıkmış. Kraus, New York’ta yeniden sahaflığa başlamış. Ortaçağ tezhipli el yazmalarını ve çeşitli nadir kitapları alıp satmış. Sadece üç kopyası olan Gutenberg’in bastığı İncili’i 2,5 milyon dolara satması en başarılı satışlardan sayılıyor.  Bu 1 milyon doların üzerinde satış fiyatına ulaşan ilk kitap olmuş.

Kraus, kütüphaneleri veya koleksiyonları uygun fiyatla satın alıp ardından aldığı kitapları dikkatlice araştırıp kataloglarla tek tek veya daha küçük gruplar halinde satma uygulamasını başlatmış. Örneğin Prens Lihtenştayn kütüphanesinin yaklaşık 20.000 cildini, Frederick Adams’ın erken dönem komünist, radikal ve anarşist edebiyat koleksiyonunun tamamını, 19. yüzyıl kitapları tutkunu Sir Thomas Phillipps’in büyük el yazması koleksiyonunu satın almış ve kataloglarla ya da müzayedelerde satmış. Gutenberg İncili’nden önce basılan ilk kitap olabileceğine inanılan Constance Missal’ın çok nadir bir kopyasını satın almış ve Morgan Kütüphanesi’ne satmış. Bugün referans eser olarak kullanılan, kitapların ve el yazmalarının kapsamlı ve ayrıntılı açıklamalarını içeren kitap katalogları yayınlayarak meslekte öncülük etmiş. Tabii Kraus’un yaşam öyküsünde sadece başarılı alımlar ve satışlar yok. Çok nadir bir kitabı çok ucuza sattığı, sonra pişman olup çok pahalıya aldığı ya da yıllarca izini sürüp hiç ele geçiremediği kitaplar, fırsatı değerlendiremeyip kıl payı elinden kaçırdığı kitaplar, koleksiyonlar da var.

Dünyanın en başarılı nadir kitap satıcılarından olarak tanımlanan Hans Peter Kraus’un çok ilginç bir yaşamı ve özellikle kitapseverler ve sahaflar için ders niteliğinde anıları var kitapta. İlgi ve heyecanla okudum, meraklılarına öneriyorum.

edebiyathaber.net (17 Temmuz 2024)

Yorum yapın