İsrafil Kuralay’ın kaleme aldığı, ‘Latin Amerika’da Osmanlı İzleri’ alt başlığıyla yayınlanan El Turko Günlükleri okuru, bizde ‘göç’ denince akla gelen Kıta Avrupası’nın çok uzağına, Osmanlı vatandaşlarının 19. yüzyılda göç ettiği Latin Amerika’ya götürüyor ve ‘dünyanın sonunda’ “El Turko”ların izini sürüyor.
“19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti’nin özellikle Suriye (Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün) Vilayeti’nden –daha geniş manada Ortadoğu bölgesinden- Amerika kıtasına kitleler halinde göçler olmuştur. Bugün bütün kıtaya yayılmış, özellikle Güney Amerika kıtasında “El Turko” kimliğiyle anılan 30 milyon civarında Osmanlı vatandaşının torunları yaşamaktadır.” Dr. İsrafil Kuralay’ın yazdığı, Profil Kitap etiketiyle yayınlanan El Turko Günlükleri, işte bu 30 milyon “El Turko”nun kendilerinden birkaç kuşak önce Güney Amerika’ya göç eden atalarından kalan mirası nasıl devraldıklarını, sınıf atlamak ve toplumda yer edinerek saygı kazanmak için verdiği hikayeleri bir araya getiren bir kitap.
1965 yılında Erzurum’da doğan İsrafil Kuralay Ankara Üniversitesi İletişim Fakütesi’ni 1986’da bitirmiş. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans yapmış. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra da, 2020 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden, “Başlangıcından Günümüze Belgeselcilik ve Özgün Bir Tarz Olarak TRT Belgeselciliği” başlıkla teziyle doktorasını tamamlamış. El Turko Günlükleri aynı zamanda 13 bölümlük bir belgesel olarak da sunulmuş. Kitap, Kuralay’ın 14 Temmuz 2013’te başlayıp 14 Ağustos 2014 sona eren Latin Amerika gezisinde tuttuğu günlüklerden oluşuyor.
İsrafil Kuralay’ın “El Turko”lar araştırması Arjantin’de start alıyor. Uruguay’la devam ediyor. Oradan Brezilya’ya geçiyor. Şili’ye uğrayıp Meksika’da yolculuğu tamamlıyor. Biz de yazarın günlüklerinin içinde hem “El Turko”ların izini sürüyoruz hem de Güney Amerika’nın kendine has coğrafyasını, toplumunu tanıma imkanı buluyoruz.
Kitapta en dikkat çeken şey kuşkusuz girişte bahsettiğim dönemde buraya gelmiş Yahudi, Müslüman, Ermeni, Türk, Arap vatandaşların kendilerini “Türk kimliği”yle görüyor olmaları. Örneğin Arjantin’in Rosario kentinde El Turko Caddeleri olduğunu öğreniyoruz. Kitaptan: “Namazdan çıkınca El Turkoların bulunduğu caddelerde çekim yapıyoruz. Bazı dükkânların kapalı olması dikkatimi çekiyor. Bu dükkânların Yahudilere ait olduğu söyleniyor. Yahudiler cuma öğleden sonra ve cumartesi günleri dinlerinin gereği çalışmıyorlar. Sonra Ankara Ermenisi Mişel Özayhan’ın dükkânına giriyoruz. Mişel 64 yıldır Buenos Aires’te yaşıyor, bizi güler yüzle karşılıyor. Güzel Türkçesiyle kendimizi Türkiye’deymiş gibi hissediyoruz. Beraber çalıştığı akrabalarını tanıştırıyor. Onlar bir iki cümle Türkçe konuşuyor ve sonra İspanyolcaya geçiyorlar. Ama Mişel Bey güzel Türkçeyi konuşan ilk ve son nesil gibi çünkü çocuklar ve torunlar Türkçe konuşmuyor. Mişel Bey Türkiye ile irtibatlarının devam ettiğini, hatta Rahmi Koç’un arkadaşı olduğunu, İstanbul’a gittiğinde kendisi ile görüştüğünü ifade ediyor.” ‘Şili Devlet Arşivi’nde El Turkolar’ bölümünde de şöyle bir anekdot yer alıyor: Arşivin girişinde binanın yöneticisi bir hanımefendi bizi karşılıyor. Sonra arşiv evraklarının üst katlarda olduğunu, oraya çıkmamız gerektiğini belirtiyorlar. Arşivin uzmanı genç bayan arşiv belgelerini büyük bir titizlikle getiriyor. Elinde eldivenleri var. Çeşitli listeler gösteriyor. Bazı defterlerde vatandaşlık işlemleri var. Türkiye’den gelmiş bir Yahudi ailenin evraklarını görüyoruz. Vatandaş olabilmek için çok sayıda işlem gerekiyor. Arşiv uzmanı Karin Peraira’nın gösterdiği listede Şili’ye en eski geliş 1897 görünüyor. Bir sürü evrak görüyoruz. Sonra kendi röportajını arşiv belgelerinin olduğu bölümde yapıyoruz. Çekimin sonunda son soru olarak, çalışmalar sırasında rastladığı herhangi ilginç bir olayla karşılaşıp karşılaşmadığını soruyorum. “Tabii,” diye cevap veriyor. “Ailemin belgelerini buldum. Kendileri Suriye’nin Humus şehrinden gelmişler.”
Bizde ‘göç’ deyince daha çok kıta Avrupası olarak anılan bölge akla geliyor. Ancak İsrafil Kuralay’ın El Turko Günlükleri kitabı, daha önce çok fazla el atılmamış, Osmanlıların Güney Amerika’ya göçü gibi bir konuyu irdelemesi açısından önemli. Kim bilir; meraklılar kitabı bitirdikten sonra bu yolculuğu daha da derinleştirerek yeni yeni örneklerle karşılaşma imkanı bulurlar…
edebiyathaber.net (6 Mayıs 2022)