Okullar kapanır, yazlık sinemalar açılırdı. Yazın geldiği yazlık sinemaların sokaklarda dolaştırdığı araçlardan, afişlerden anlaşılırdı da diyebiliriz. Yazlık sinemaları anımsamam iki hoş tesadüfün üst üste gelmesiyle oldu. Geçtiğimiz hafta Moda’da Selim İleri ile bir buluşmadan dönüşte Moda’da, Bahariye’de çocukluğunun geçtiği yerleri gösterirken birden yazlık sinemalardan konuşmaya başladık. “Şurada Yoğurtçu Park Sineması vardı, burada Kızıltoprak İkizler…” diye art arda yazlık sinemaları sıraladık. Sonra da söz o sinemalarda oynayan filmlere, konserlere, sahnelenen tiyatro oyunlarına geldi.
Bu hoş sohbet hala aklımdayken geçen gün kapı çaldı ve kuryenin teslim ettiği paketten Burçak Evren’in “İstanbul’un Yazlık Sinemaları Tarihi, Düş Bahçeleri” adlı kitabı çıktı. Yazın da başlamak üzere olduğu düşünülürse bu üst üste gelen tesadüfleri nasıl yorumlamalı bilmiyorum. Ama hatırların canlanması kaçınılmazdı.
Kızıltoprak benim çocukluğumun mahallesiydi. 60’lı, 70’li yıllar… Şimdi geriye doğru bakıp düşündüğümde günümüze göre çok daha renkli ve hareketli bir yaşantımız olduğunu anlıyorum. Kızıltoprak plajı olan bir mahalleydi. İki adım yürüdünüz mü sahile ulaşırdınız. O zamanlar henüz Kurbağalıdere kirletilmediği için Dereağızı başta olmak üzere birçok yerden denize girilebilirdi ama esas tercih edilen yerler Kalamış, Belvü ve Fenerbahçe sahilleriydi. Avrupa yakasından mahallemize yazlığa gelenler olduğunu anımsıyorum.
Akşamları biz çocuklar için iki eğlence vardı. Dereağzı’na kurulan Lunapark ve yazlık sinemalar. Kadıköy’ün çok sayıda kapalı sinema salonu olduğu gibi yazlık sinemaları da boldu. Her mahallenin en az bir yazlık sineması vardı ve herkes yürüme mesafesinde olduğu için kendi mahallesindeki sinemayı tercih ederdi. Bizim mahallemizin yazlık sinemaları İkizler ve Toraman’dı. Üşenmezsek yine yürüme mesafesindeki Yoğurtçu Park ve Kalamış Sahil sinemalarına da giderdik. İkizler, yerli filmler, Toraman alt yazılı yabancı filmler gösterirdi. Genellikle bir gecede iki film gösterilirdi ve filmlerden önce çizgi film gösterimi de olurdu. Pazartesi ve perşembe günleri program değişirdi. Kış sezonunun ilgi görmüş filmlerini yeniden gösterirlerdi.
Kızıltoprak İkizler, tam bir mahalle sinemasıydı ve hemen herkes birbirini tanırdı. Sinemaya ailecek gidilirdi. İkizler aile sineması olduğunu belli etmek için olsa gerek klasik yan yana bitiştirilmiş tahta sandalyeler yanında ailelere masalarda oturma, semaverde çay içip ve yiyip içme imkânı da sağlardı.
Bilet fiyatları çok uygundu ama onu da vermek istemeyen beleşçiler çevredeki apartmanlara konuk olur, balkonlardan filmleri izlerlerdi. Burçak Evren, altı kişilik bilet alıp sekiz kişi sinemaya girdiklerini ya da kapı görevlisi ile pazarlık yaptıklarını da anımsıyor. Bir yöntem de kapı görevlisi ile anlaşıp ya da kandırıp biletleri yırtmamasını yani ertesi akşam o bileti yeniden kullanmaktı ama kolay iş değildi.
Günümüz sinema seyircisinin kızıp sinirleneceği her şey yapılırdı yazlık sinemalarda. Gazoz içilir, çekirdek çitlenir ve film sırasında konuşulup yorumlar yapılır ve heyecanlı sahnelerde bağırılır, kötü adam yuhalanır, iyi adam alkışlanırdı.
Yazlık sinemalar tam bir şenlikti. Şenliği tamamlayan unsur olarak film gösterimleri öncesi küçük konserler verilir, kısa komedi ya da sihirbazlık gösterileri yapılırdı. Kızıltoprak İkizler 900 kişilikmiş, Kalamış Sahil ise 2500 kişilik. Kalamış Sahil’de film gösterimleri öncesi gösteriler çok daha güçlü olduğu gibi Ajda Pekkan gibi meşhur sanatçılar konserler verir, İsmail Dümbüllü gibi çok popüler sanatçıların tiyatro oyunları, Zati Sungur’un sihirbazlık şovları sahnelenirdi.
Konsere gittiğimiz bir yazlık sinema da Caddebostan Budak’tı. 3000 kişilik olduğu söylenen sinemada Cem Karaca’yı ve Erkin Koray’ı izlediğimi anımsıyorum. Bu sinemalarda toplu sünnet düğünleri de yapılırdı. Yazlık sinemalar mahallelerin hem kültür merkezi hem de sosyalleşme alanıydı.
Burçak Evren “İstanbul’un Yazlık Sinemaları Tarihi”nde yazlık sinemaların sonunu televizyon yayınlarının düzenli hale gelmesinin getirdiğini belirtiyor. Doğru bir tespit. Ailelerin eğlence anlayışı değişti. 1980 Askeri Darbesi ile sokağa çıkılamaz olunca halk iyice evlere çekildi. Bu sırada özellikle Kadıköy yakasında ilk kentsel dönüşüm yaşanıp konakların, bahçeli müstakil evlerin yerini dört beş katlı apartmanlar alıyordu. Yazlık sinemaların bahçeleri de kısa sürede değer kazandı ve apartmana ya da iş hanına dönüştü. Aynı hızla önce dereler, ardından deniz kirlendi ve İstanbul’un içinde denize girilemez oldu.
Burçak Evren’in “İstanbul’un Yazlık sinemaları Tarihi” çok kapsamlı bir çalışma. Yazlık sinemalar hakkında merak edebileceğiniz, öğrenmeniz gereken her konuya, her istatistiğe yer veriyor ve yazlık sinemaların tarihini kendi yaşadıklarından da yola çıkarak hoş anılarla bezeyerek, birçok tanıklıkla bir okuma keyfine dönüştürüyor.
Türkiye’deki sinema gösterilerinden ikincisi 1897’de, açık havada, Şehzadebaşı’ndaki Fevziye Kıraathanesi bahçesinde yapılmış. İlk açıkhava sinemaları ise Şişli’deki Osmanlı Bahçesi’nde açılan Artistik Sineması ve Kadıköy Kuşdili’ndeki Gülistan Gazinosu’ymuş.
Burçak Evren’in aktardığına göre sinema eleştirmeni Nezih Çoş’un yaptığı ve sinema salonları ile ilgili en güvenilir araştırmaya göre 1969’da Türkiye’de 1420 kışlık, 1534 yazlık sinema varmış. İstanbul’da ise 150 kışlık ve 260 yazlık sinema varmış. Kadıköy’ün yazlık sinema sayısı 32. 1970’lerden itibaren bu sayılar düzenli olarak azalıyor.
Yine Burçak Evren alıntılamış, Önder Şenyapılı’ya göre 1978’de Türkiye’deki yazlık sinemalarda 14,264 yerli, 3,741 yabancı film gösterilmiş. 7 milyon 322 bin 176 kişi yazlık sinemalara gitmiş.
Yazlık sinemaların kayboluşunun mahalle kültürünün bitmesi ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü yazlık sinemalar tüm mahallelinin birlikte yaşadığı bir şenlik, bir eğlenceydi. Kapı komşumuzu tanımadığımız bir ortamda yaşaması mümkün görünmüyor. Tabii belediyelerin açık hava sinema gösterileri var ama bambaşka ortamlar. Burçak Evren haklı, düş bahçeleriydi yazlık sinemalar, her düş gibi gelip geçtiler.
- Burçak Evren “İstanbul’un Yazlık Sinemaları Tarihi, Düş Bahçeleri”, İBB yay. Kasım 2022.
edebiyathaber.net (22 Mayıs 2024)