Edebiyat eleştirisi üzerine | Aysu Erden

Mart 22, 2013

Edebiyat eleştirisi üzerine | Aysu Erden

Dilbilimci, sözeylem araştırmacısı,  edebiyat eleştirmeni ve eleştirel söylem üzerine

Bilindiği üzere her kültürün kendine özgü bir yazını vardır. Dolayısıyla da yazın kültürel olarak betimlenebilecek bir kavramdır. Öykü de, yazınsal bir metin türü olduğu için, içinden çıktığı toplumun birçok kültürel özelliğini içinde barındırır.

Yazınsal metinlerin incelenmesinde ve eleştirilmesinde birçok yöntem kullanılmaktadır. Burada, dilbilimin bir alanı olan yazınsal metinlerin incelenmesini ele alan biçembilimin, yazın eleştirmenine, yazın öğrencisine, yazara ve okura sunduğu yöntemleri iki grupta toplamak olasıdır.  Aslında bu iki grup, biçembilimin temelde birbirleriyle farklı gibi görünen iki bakış açısını da ortaya koymaktadır (Weber, 1992:1):

  • Biçimci-Yapısal Biçembilimi (Düşünsel yapılar-bilimsel bütünlük-tarafsızlık):  Yazınsal metindeki somut anlatı yapılarını inceler, metnin temelinde bulunan ve metni yönlendiren düşünsel yapılar üzerinde yoğunlaşır. Bu bakış açısı, bilimsel bütünlüğü ve tarafsızlığı hedefler.
  • Eleştirel Söylem Biçembilimi (Okurun sezgisel tepkileri ve özgün yorumlar): İşlevsel dil kuramlarından yola çıkar. Kullanımbilgisi (edimbilim), söylem çözümlemesi ve bilişsel bilim gibi bilim dallarının yöntemlerinden yararlanır. Okura, eleştirel okuma konusunda ışık tutar, onun eleştirel okuma becerisini geliştirir. Eleştirel Söylem Biçembilimi tarafsız değil, daha ziyade özneldir. Bu bakış açısına göre, eleştirel okuma sonunda, okur, okuduğu metne yönelik olarak sezgisel bir tepki oluşturur ve kendine özgü bir yorum yapar.  Sezgisel tepkiler, doğal olarak, metnin temelinde bulunan düşünsel yapıların okurlar tarafından çözülmesinden sonra oluşurlar. Dilbilimciler, “düşünsel yapı” terimini, sosyo-kültürel normlar, değerler, bilgi ve inanç dizgeleri ile metni okurken yapılan çıkarımlarda kullanılan bir dizi varsayımlar anlamında kullanmaktadırlar. Bu görüşe göre, metnin anlamı”, yazarın metnin içine sakladığı ve keşfedilmesi gereken gizli bir “şey” değil de, okurun kendisinin oluşturup yapısını kurduğu bir olgu olarak kabul edilmektedir. Ancak bu durum, yazarın metinle artık hiçbir ilgisinin kalmadığı anlamına gelmemektedir. Çünkü okur, yazarın “dilini” anlamak için kendi “dilini” kullanmak zorundadır. Bu “dil” ise, aslında toplumun (toplumsal, kültürel, ideolojik ve kurumsal güçlerin) okur için belirlediği bir dildir (Weber, 1992:11-12).

Yine, yazınsal metinlere ilişkin, üç ayrı yaklaşımdan söz edilebilir:

  • Dilbilimci ve yazınsal metin: Dilbilimci, yazınsal metinlere seçici gözle bakar. Dikkatini yazarın ürettiği sözcelerin dilbilgisi yapılarıyla, tümce türlerinin incelenmesi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Dilbilimci, incelemeğe değer görerek seçtiği dil yapılarını, yazarın metni üretme becerisi, okuru ise metni yorumlama yetileri açısından değerlendirir.
  • Sözeylem araştırmacısı ve yazınsal metin (Durum bağlamı, dil dışı faktörler ve yazar-okur ikilisinin değer yargıları): Sözeylem araştırmacıları yazarın belirli ve farklı bağlamlarda ürettiği ve durum bağlamına uygun düşen tümceleri geniş açıdan incelerler, yazınsal metnin sadece dilbilgisel yapısını değil, metindeki sözeylemin gerçekleşmesine katkıda bulunan tüm dil dışı faktörleri göz önünde bulundururlar. Söz konusu dil dışı faktörler, büyük ölçüde, yazar-okur ikilisinin inançlarına, ahlaki değerlerine, yaşama bakış açılarına bağımlı kalmaktadır (Katz, 1992:156).
  • Yazın Eleştirmeni ve yazınsal metin (Karşılıklı etkileşimler, üst-dil oluşturma eylemi): Yazar, gerçek ya da hayali olan dil dışı nesnelerden ve olgulardan söz eder. Yazın eleştirisinin konusu dış dünya ile değil, yazarın dil öğeleriyle gerçekleştirdiği ifadelerle ilgilidir. Yazar, belirli bir metin dünyası oluşturur. Bu, düşünsel bir alt yapısı olan “ideolojik” bir dünyadır. Yazar bu dünyada kimi olayları öne çıkarırken, kimilerini geriye itmekte ya da kasıtlı olarak görmezlikten gelmektedir. Yazınsal metin dünyası, yazar tarafından seçilen olaylarla bağdaşan, yeni bir dünya görüşüne sahiptir. Metindeki bu dünya görüşünün bütüncül bir düzeni vardır. Okur, metinden yeni bilgiler edinirken, aslında, bu bütüncül düzenden etkilenmektedir. Yazın eleştirmeni yazarın dış dünya ile ilgili yorumunu yorumlayan bir üst dil geliştirir. Diğer bir deyişle, yazın eleştirisi, birinci derecede üretilen özgün bir dil kullanımına uygulanan ikinci derecede üretilmiş bir dil, bir üst dil olarak ortaya çıkmaktadır. Bu iki dil kullanımı arasında, karşılıklı bir iletişim ve etkileşim vardır. İşte, yazınsal eleştiri bu karşılıklı etkileşimler sonucunda ortaya çıkan ve aşağıda belirtilen farklı türlerde ilişkiler içeren bir etkinliktir (Barthes, 1972:434):
  • Eleştiri diliyle yazarın dili arasındaki ilişki.
  • Yazarın diliyle gerçek dünya arasındaki ilişki.
  • Okurun ya da eleştirmenin oluşturduğu üst-dille gerçek dünya ve yazınsal metin arasındaki ilişkiler dizgesi.

Kaynakça

Barthes, Roland (1972) “Criticism as Language, Modern Linguistic Criticism 1900-1970, edt: Lawrence J., Lipkin A.Walton, New York: Athenium

Katz, Jerrold J. (1992) Semantic Theory, London: Raw Publishers

Weber, Jean Jacques (1992) Critical Analysis of Fiction, Amsterdam: Rodopi

Aysu Erden – edebiyathaber.net (22 Mart 2013)

Tüm Yazıları >>>

Yorum yapın