Maltepe Üniversitesi ve Kadıköy Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen “Edebiyat ve Felsefe” konferansları dizisi, Kadıköy Belediyesi Tarih-Edebiyat-Sanat Kütüphanesi ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. 1 Kasım 2017’de Çarşamba günü, saat 18:00’de başlayacak olan konferanslar, 27 Aralık’a kadar her Çarşamba, farklı bir konuşmacıyla devam edecek.
Bu konferanslarda, insanın yaşantı ve eylem olanaklarını, yaşamdaki değer sorunlarını açıkça görmemizi sağlayan edebiyat eserleri ile felsefe sorunları arasındaki sıkı bağa dikkat çekilecek.
Dizide yer alacak konuşmacılar ve ele alacakları konular:
1 Kasım 2017 – İoanna Kuçuradi: “Edebiyat ve Felsefe”
Bu konuşmada dizinin temelinde yatan felsefî bakış serimlenecek ve edebiyat eserlerinin yaşamdaki değer sorunlarının en açık şekilde görülebileceği “yer” olduğu, dolayısıyla felsefe için çok önemli bir kaynak –bir hazine– oluşturduğu, edebiyat eserlerinden örneklere dayanarak gösterilecektir.
8 Kasım 2017 – Bergen Coşkun Özüaydın: “Felsefe Tiyatronun Neresinde?”
İoanna Kuçuradi’nin uzun yıllar önce dikkatimizi çektiği gibi, edebiyat eserlerinin insanın yaşantı ve eylem olanaklarını gösterdiğini düşünecek olduğumuzda, bu yaşantı ve eylem olanaklarını en iyi görebileceğimiz yerlerden birinin de tiyatro eserleri olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Filozofların anlattıkları kâğıt üzerindeki insan ve onların satırları arasında beliren insan dünyası, sahnede ete kemiğe bürünmekte, tiyatro eserlerindeki karakterler, insansal olanakların canlı birer örneği olarak karşımıza dikilmektedir. Örneğin Schopenhauer’in istemesi Macbeth’te cisimleşmekte, Nietzsche’nin trajik insanı Hamlet olarak karşımızda belirmekte, Sartre’ın Saygılı Yosması da temel insan haklarından birine değinmektedir. Bu konuşmada, felsefe ve tiyatro arasındaki ilişki incelenerek, “felsefe tiyatronun neresinde?” sorusunun cevabı, tiyatro metinleri üzerinden araştırılacaktır.
15 Kasım 2017 – Muttalip Özcan: “Karamazov Kardeşler’de Özgürlük Sorunu”
Nietzsche’nin “kendisinden bir şeyler öğrendiğim ender psikologlardan birisi” dediği Dostoyevski, Karamazov Kardeşler adlı eserinde özgürlük sorununu insan ruhunun derinliklerine inerek sorgular. Gündelik hayatta insanların yapıp etmelerinde ortaya çıkan farklılığı onların yapısıyla ilişkilendiren Dostoyevski, büyük çoğunluğun, ya da Nietzsche’nin “çoklar pek çoklar” dediği insanların özgür birer kişi olamayacaklarını, çünkü yapılarının buna uygun olmadığını ileri sürerek, özgürlüğün öncelikle toplumsal bir sorun değil, bazı kişilere ait bir özellik olduğu savına destek verir.
22 Kasım 2017 – Hülya Şimga: “Edebiyat Eserlerinde Ataerkil Zihniyet”
En geniş anlamıyla cinsiyetçilik, kadın ve erkek arasındaki gerekçesiz ayırımı yaratan, teşvik ve istismar eden durum olarak düşünülebilir. Yüzyıllardır süregelen cinsiyetçilik, kadına karşı ayırımcılığın ve toplumsal baskının en önemli nedenidir. Birçok toplumsal yapı içinde, ama özellikle ataerkil toplumlarda varlığını sürdürmüş olan cinsiyetçiliğin en vahim sonucu, kadınların insan olmak bakımından erkekle eşit görülmemesidir. Ele alınacak metinler aracılığıyla bu durumun yol açtığı değer sorunlarına dikkat çekilerek, ataerkil zihniyetin temelinde bulunan erkeğin kadına üstünlüğü düşüncesi, Erendiz Atasü’nün Sessiz Ali öyküsü örneğinde, etik temelli insan anlayışı bakımından tartışılacaktır.
29 Kasım 2017 – Dilek Arlı Çil : “Yabancı’da Varoluşçu İzlekler”
Camus’nün Yabancı romanı, kitabın ana kahramanı Meursault’nun annesinin ölümü üzerine ölümle yüzmesiyle başlar. Ölümle yüzleşme, hayatın anlamı sorusu çerçevesinde karşımıza çıkan temel varoluşçu meselelerden biridir. Annesinin ölümü karşısındaki duygusuzluğu sonucu ölümle yüzleşmesi, kahramanı hayatı sorgulamaya yöneltir. O güne kadar ona anlamlı gelen yaptıklarının artık bir anlamı yoktur ya da eski anlamları kalmamıştır. Herşey saçma gelmeye başlar. Fakat Camus’ye göre bir insan, ancak saçmayla yüzleşerek ve onu aşarak özgürleşebilir. Bu konuşmada, Camus’nün Yabancı’sından hareketle, varoluşçuluğun temel sorunlarından hayatın anlamı, yabancılaşma, saçma ve özgürlük gibi konular tartışmaya sunulacaktır.
6 Aralık 2017 – Abdullah Kaygı: “Azizler ve Alimler’de Değerler Sorunu”
Bu konuşmada yaşamımızdaki bazı değer sorunları üzerinde durulacak ve bunlara Terry Eagleton’un Azizler ve Alimler eseriyle dikkat çekilmeye çalışılacaktır. Eagleton’un bu romanında okura bir Wittgenstein portresi sunuluyor. Wittgenstein’ın çok ilgi çeken düşüncelerinden birisi de değerler hakkında konuşulamayacağı, onlar hakkında ancak susulabileceğidir. Dünyadaki felsefecilerin çoğu, Wittgenstein gibi, yani değerlerin hakkında konuşulamayacak şeyler olduklarını düşünmektedirler. Oysa dünya tam da bu yüzden, tıpkı romanda anlatıldığı gibi, dayanılması zor olan bir yer haline gelmektedir. İnsan olarak dünyada olan bitenlere dayanamayan, ama felsefesi izin vermediği için o konuda konuşmayan Wittgenstein, kaçmaktan başka çare bulamaz. Fakat kaçtığı yer dünyanın dışı değildir, aynı olumsuzluklar her yerde karşısına çıkacaktır. Bu kaçış da, her kaçış gibi bir çıkmaza götürür.
13 Aralık 2017 – Güncel Önkal: “Demian’da Yaşamın Anlamı ve Değeri Üzerine”
Demian, Hermann Hesse’nin, buluğ çağına girmiş bir gencin öyküsü üzerinden kendilik, yazgı ve ahlâkçılığın içeriği, “başkası” deneyiminin dile getirildiği eseridir. Eserde verilen mesajların özünde insanın ve yaşamının biricikliği yatar. Hesse’nin Demian’ı yazgının ritmi, vicdan, ölüm, yalnızlık, “başkası” deneyimi, olanaklar ve yaşananlar, kendini aramak, kendi içinde dayanıklılığa kavuşmak kavramlarını içerir. Çalışmada, yaşamın anlamı ve değeri insan-insan, insan-doğa ilişkileri metindeki kavramsal izlek, karakterler ve betimlemeler üzerinden yeniden ele alınacaktır.
20 Aralık 2017 – Gülriz Uygur: “Edebiyat Eserleri ve Adaletsizlik”
Edebiyat eserlerinde adaletsizliği görmenin mümkün olduğu ileri sürülecek olan bu konuşmada, öncelikle “görme”nin anlamı ortaya konacak, bunun da etik farkındalıkla ilgili olarak anlaşılması gerektiği belirtilecektir. Etik farkındalığın önünde önemli bir engel olan önyargılar ile bunların yol açtığı bilgisel adaletsizlik, edebiyat eserlerinden hareket edilerek gösterilecektir. “Görme”nin anlamı ve etik farkındalıkla ilişkisi yine edebiyat eserlerinden seçilen parçalarla belirtilecektir.
27 Aralık 2017 – Zeynep İspir: “Bülbülü Öldürmek ve Değerli Eylem Olanağı Üzerine”
Bir insanın eylemlerinin değerini, özellikle de ne yapacağına bir başına karar vermesinin gerektiği zor zamanlarda, içinde bulunduğu koşullara ve türlü etkilere rağmen, yaptığı değerlendirmeler belirler. Böylesi anlarda felsefenin insana ilişkin sağladığı bilgi, cesaretle ve basiretle akıl yürütmeye ve değer korumaya yardımcı olur. Önyargıların, bilgisizliğin, adaletsizliğin, eşitsizliğin ve güvensizliğin ortasında Atticus’un yapıp ettikleri, “gökçekuşların ve bülbüllerin öldürüldüğü” dünyamızda onurlu eylem olanağına dair Harper Lee’nin bizlere gösterdiği bir olanak ve bir umuttur. Bu olanak, felsefî değer bilgisi temelinde incelenmeye çalışılacaktır.
edebiyathaber.net (22 Eylül 2017)