Atmosfer yaratmanın edebiyat için önemi tartışılmaz sanırım. Kentsel ya da kırsal manzaralarla hikâyeyi gözümüzde canlandırabiliriz. Hayat da öyle değil mi? Anımsadığımız görüntüler ve fotoğrafların ötesine geçenler zihnimize kazınan minik anlarla ilgili. Hele geçmişteki manzaralar bugünkülerle tezat oluşturuyorsa hayalimizde hangilerine yer açabiliriz? Orhan Pamuk bir deneme kitabına Manzaradan Parçalar adını vermişti. Edebiyatla manzara arasındaki ilişkiler Julien Gracq’in eserlerinde somutlaşır. Gracq’i okumakta gecikmişim. Meğer çocukluğumda aldığım sıkı Fransız dili eğitimine ciddi göndermeler yapan eserler yazmış. Argol Şatosu ve Ormanda bir Balkon isimli kitapları usta çevirilerle bu görüşü destekler. Julien Gracq’in peyzaj yaratma pratiğini besleyen “Grand Chemin” ifadesi (ana/büyük yol anlamına geliyor) aslında Gracq’in bütün anlatılarını doğrudan veya dolaylı etkileyen rotaya, gözlem ve harekete gönderme yapan bir yaklaşım. “Carnets du Grand Chemin” ana yolun seyir defterleri. Manzara Julien Gracq’in metinlerinde sağlam bir çerçeve oluşturur. Manzaralarda geçiş anlarını, mekânı fiziksel veya metaforik anlamda bir uçtan öbür uca geçme deneyimlerini her iki metinde de görebiliriz. Peyzaj kavramı hiç şüphesiz aldığı coğrafya eğitiminden kaynaklanıyor. Manzara karakterin parçası.
Gracq eleştiri yazıları ve şiirler de yazmış. Satır aralarına gizlediği soyutlamalarla beraber zengin kelime dağarcığı öne çıkıyor. Okuması o kadar kolay değil Gracq’i. Kaleme aldığı manzaraların alt metinlerini çözümlemek, kitabın başlığı gibi (Carnets du Grand Chemin) büyük yolun seyir defterlerini okumayı gerektiriyor. Manzara yazma sürecini ayrıntılarıyla anlamak başlı başına bir keşif. Betimlemelerin uzunluğu ve yoğunluğu kısa net cümlelerle kendini ifade etmeyi seçen bir öykü yazarını bazen serseme çevirebilir.
Argol Şatosu ana karakter Albert’ın sık ormanların arasında görmeden satın aldığı şatoya gelişiyle başlar. Okurken aklıma geçmişte merakla gezdiğim Chillon şatosuyla Fransa’nın Alzace bölgesindeki müze şatolar geldi. Benzer mekânları betimlerken yoğunlaşmış duyguları acaba hangi keskin ifadelerle kaleme alabiliriz diye düşündüm. Metin birdenbire imgelere boğulur mu?
Sonuçta karşımızda on dokuzuncu yüzyıl Fransız edebiyatını, Stendhal’ı, Proust’u çok seven, o kültürün içinde doğmuş yetişmiş ve kelimelerin aurasından beslenen bir yazar durmakta. Julien Gracq kitabın başında Wagner’in kutsal kâse efsanesine atıfta bulunan Parsifal isimli eserinden nasıl etkilendiğinden bahseder. Anlatılar her zaman manzaralarla bezelidir.
Gracq’in Argol Şatosu eylemden yoksun ancak gerçek ve gerçeküstü arasında dolaşan belirsizlik ve gotik unsurlarla dolu. Hikâyenin düğümlendiği bir nokta yok belki ancak kitabın sonunda okur ani bir kapanışla yüz yüze geliyor.
Manzara sadece görülenin değil anımsananın da etkisiyle yazılır. Bu anlamda Gracq’e göre sabit bir görüntü olarak değil ama hareketli bir varlık olarak kabul edilir. İnsan ve manzara etkileşimde adeta bütünleşir. Beden peyzajın içinde akışın parçası haline gelir.
Ormanda bir Balkon, II. Dünya Savaşı’nın başında yüzbaşı Grange ve asker arkadaşlarının dünyanın geri kalanından kopuk şekilde ormanın ses ve kokularını deneyimlemelerini, savaşı bekleyişlerini ve yalnızlıklarını anlatır. Yüzbaşının yağmurlu bir gecede ormanda bir peri gibi keşfettiği Mona’ya aşkını okuruz. Okur ana karakterin doğanın içinde savaş olasılığı bulunan bir dünyayı keşfetme serüvenine, iniş çıkışlı duygularını abartılı şekilde ifade edişine tanıklık eder. Bu yeşil sığınakta sonsuza kadar mı kalacaktır? Nihayet yaklaşan savaşın işaretleri kendini gösterir. Gracq tüm incelikleriyle ormandaki yaşamı, canlı ve duygusal sahneleri, karakterlerin kaygı ve heyecanlarını betimler.
Julien Gracq’in kitaplarını okumaya niyetlenen onun gerçeküstücü akıma ve André
Breton’un fikirlerine yakınlığını anımsamalı elbette. Düşler gerçeğe imgelerle bağlıdır. Aynı zamanda bir eleştirmendir Gracq. “Bir edebiyat eleştirmeninden istediğim şey – ve nadiren verilen şey – eleştirmenin, benim yapabileceğimden daha iyi bir şekilde, kitap okumanın neden yeri doldurulamayacak bir zevk verdiğini söylemesidir” der. Sirte Kıyısı kütüphanemde yıllardır bekleyen ama henüz okumadığım en ünlü romanı. Gracq kendisine verilen Goncourt ödülünü reddetmiş. Dönem edebiyatındaki ticari tanıtımlardan da hoşlanmazmış.
Kaynaklar:
Julien Gracq. Argol Şatosu’nda. Çeviren. Ayşe Eziler Kıran. Yapı Kredi Yayınları. 2011
Julien Gracq. Ormanda Bir Balkon. Çeviren. İsmet Birkan. Yapı Kredi Yayınları. 2011
Julien Gracq. 1992. Carnets du Grand Chemin, Paris, José Corti.
edebiyathaber.net (16 Aralık 2022)