“Müzik, söylenemeyen ve hakkında sessiz kalmanın
imkânsız olduğu şeyleri ifade eder.”
Victor HUGO
Edebiyatın uçsuz bucaksız imbiğinden süzülerek şiire, öyküye, sanata uzanan geniş yelpazenin içinde müziğin yerinin olmaması mümkün mü? Sanat dallarının hemen hepsi birbirinden etkilenir, esinlenir. Öyle bir an gelir ki ilham kaynağı olur biri diğerine. Sadece sanat dalları değil yazarlar, şairler ve müzisyenler de sanatsal yaratım aşamasında birbirlerini etkilerler hiç şüphesiz ki.
Pek çok eserde müzik ve edebiyat arasında olası bir çekime rastlamak mümkün. Bir film müziği derinden etkileyebilir mesela sizi. Ya da bir tiyatro oyununda kullanılan fon müziği. Operalar, operetler de aynı duyguları uyandırır yüreklerde. O ambiyansın içinde farklı bir havayı soluyarak başka diyarlara doğru yolculuğa bile çıkabilirsiniz ruhunuz müzikle bütünleşirken. Nasıl da doyumsuzdur o havayı koklamak. Sonra işitmek ve teslim olmak, izlemek oracığa yayılan müziğin mıknatıs edasıyla sizi kendisine çekmesini.
Müzik dışında hiç bir sanat dalı doğrudan doğruya işitme duyusuna hitap etmez. Müzik deyince ilk aklıma gelen şiirler ve şarkı sözleri.
Seçilmiş kelimeler birbiriyle flört ederek güfteyi, o eşsiz güfteler notalarla sevişerek besteyi oluşturduğunda yani diyeceğim o ki sözler notalarla öpüştüğünde ortaya çıkan olağanüstü nağmeler yorumcusunun sesinde hayat bulup da mikrofonlardan dinleyicisine ulaştığında zincirin halkaları birbirine sıkıca kenetlenir ya. Hani sonra, notalardan süzülen ölümsüz nağmeler gelir yerleşir aklımızın, yüreğimizin, gönlümüzün bir köşesine ve nerede duyarsak duyalım o melodiyi mırıldanmaya başlarız ya sözleri. Ruhumuz, musikinin devası şifasından nasibini alarak beslenir, kulaklarımızın pası silinir ve tabiri caizse bayram eder ya gönüllerimiz. Şarkılarla eğlenir, şarkılarla efkârlanır gün olur dalıp gideriz ya uzaklara, çok uzaklara.
Bir radyo programında fon müziği eşliğinde okunan bir şiire rastlamak ne büyük şans. Günün stresini bir anda yok ediverir. Dizelerin, beyitlerin büyülü bir tarafı olduğunu düşünürüm her zaman. İçinde barındırdıkları öyküler etkiler derinden. Mısralar arasına yerleşen ahenk baş döndürür, ritim tutmanıza neden olur belki de. Ve farkında olmadan başlayıverirsiniz dans etmeye. Duygu ve düşünceler, notalara yerleşen seslerle yani müzikle anlatılırken beden de vücut dilini geliştirerek o nağmelerin eşliğinde salınmaz mı bir şeyler anlatmak istercesine. Müzik ve dans arkadaşlığı başlamaz mı bu noktada? İnsanın ruhuna hitap eden bir sanatta farklı dünyalardan gelen alışılmamış ezgiler de etkilemez mi an olup da sizleri? Sözlerini anlamasanız bile tempo tutmaya başladığınız olmaz mı hiç? Olur elbet çünkü evrenseldir müzik. İçine alıverir öylece dinleyeni.
Klasik Türk müziğinin Divan Edebiyatı’ndan beslendiği aşikârdır. Sonra Âşık Edebiyatı’nın. Saz eşliğinde dillenen halk şiirleri. Koçaklamalar, güzellemeler, ağıtlar, ninniler. İnsanı insana, hayatı insana anlatırlar. Yeri gelir dertleri paylaşır, yeri gelir sorunları tartışırlar. Müzik ve edebiyat belki de bu yüzden bir araya gelmeyi yeğlemiştir. Zaten zor olan hayatı kolaylaştırmak, güzelleştirmek, yaşanır hale getirmek, ruhları okşamak, yürekleri varsıllaştırmak içindir bu beraberlik. İyi ki de bu birlikteliği seçmişlerdir. İkisi bir arada ne de güzel, ne alımlı ne kadar şıktır. Bir o kadar da hoş.
Tasavvuf da yapısında müziği barındırır. Enstrümansız olarak okunan mevlit, ilahi, ezan ve Kuran-ı Kerim’in melodik okunuşu sanırım ki tasavvuf müziği içinde değerlendirilebilir. Tasavvuf müziği, İslam’daki tasavvuf felsefesine uygun olarak, eğlendirmek için değil, insanın Allah’a olan kulluğunun farkına varmasını sağlamak için yapılan bir müzik türüdür. Dini duyguların seslendirilmesidir. Mevlevi müziği tasavvuf müziğinin temelidir.
Türk musikisi adeta edebiyat sanatı ile perçinlenmiştir. Edebiyat sözcüklere, müzik sese dayalı bir sanattır. Okuruna dil aracılığıyla ulaşır edebiyat. Güzel sanatların en önemli unsurlarından biri olan estetik zevk duygusunu geliştirerek insanda coşku ve haz uyanmasına sebep olur. Bu demek değildir ki yalnızca müzik edebiyattan etkilenir aynı zamanda müzik edebiyatı da etkiler. Her ikisi de duygu ve düşünceleri ulaştırır insanlara.
Müziksiz ve edebiyatsız bir hayatı düşünmek çöllerde susuz kalmaya benzer. Edebiyat farklı coğrafyalarla tanıştırıp, değişik karakterlerle buluştururken okurun düşünce gücünü geliştirir, insanların iç dünyasını anlayabilmeyi kolaylaştırır, kelime haznesinin çoğalmasını en önemlisi de aynı olaya çeşitli perspektiflerden bakabilmesini sağlar. Eğlendirirken öğretir. Müzik ise yerine göre neşe, yerine göre hüzün saçar dinleyene. Bünyesinde barındırdığı ruhu ve şuuru ile çepeçevre sarmalar. Hayatın içinde müzik her zaman vardır.
Nefes aldığımız kâinatta eşref-i mahlûkatının duygu ve düşüncelerini paylaşacağı, onu mutluluğa, ahenge götürecek, hayatı yaşanır kılacak olan sanattan başka bir şey değildir. İnsanoğlunun kendisini ifade etme serüveninde en etkili öğedir sanat ve pek tabii içinde barındırdığı çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim.
KAYNAK:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tasavvuf_m%C3%BCzi%C4%9Fi
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eark%C4%B1_(edebiyat)
edebiyathaber.net (7 Aralık 2024)