Zaman’dan Musa İğrek’in haberine göre, hem dünyada hem de ülkemizde edebiyat dergiciliğini sürdürmenin zorlukları gittikçe ağırlaşıyor. Geçtiğimiz hafta iki saygın edebiyat dergisi biri Londra’dan biri de New York’tan önemli işbirliğine girdi.
The Paris Review ve London Review of Books, her iki dergiye birlikte abone olma kampanyası başlattı. İlk sayısını 1953’te çıkaran The Paris Review ve ilk sayısını 1979’da yayımlayan London Review of Books, gerçekleştirdiği ‘ikisi birlikte’ indirimi, yayın dünyasında basılı dergilerin ayakta durmasının zorluğuna bir işaret fişeği. Basılı edebiyat dergiciliğinin zorluğunun bu iki önemli dergiye de sıçramış olması, çeşitli senaryoları beraberinde getiriyor. Bunun yanı sıra ülkemizde de edebiyat dergiciliği sıkıntılı bir iş. Geçen yıllarda kapanan birçok derginin ardından, iki aylık öykü dergisi Sarnıç, temmuz ayında artık çıkmayacağını duyurmuştu. Ardından İzafi dergisi de ekonomik açmaza düştüğünü belirterek kapandığını açıkladı. Hem dünyada hem de ülkemizde maddi zorluklarla boğuşan edebiyat dergilerinin sayısı artarken, yayın dünyası, edebiyatın geleceğinin dijital dergilere mi bağlı olduğu sorusuna odaklanmaya başladı.
Yeni nesil dergilerin toplanma mekânı haline gelen dijital dünya, gittikçe daha cazip bir hale dönüşüyor. Yekta Kopan’ın bu ayın başında Twitter adresinden “Uzun süredir kafamda olan bir internet dergisi projesi şu anda öğrencilerimin çalışma masasında. Sanırım eylül gibi yayındalar.” şekindeki ifadeleri bunun bir örneği. Geleneksel edebiyat dergiciliğinin önümüze getirdiği yeni sesler yeni metinler ve sağlam eleştiriler artık internette hayat bulurken, bu yayıncılık türünün de kendine göre zorlukları var. Blog, Facebook ve Twitter çağında dijital edebiyat dergileri de sürekli kendini güncelleme gibi bir sıkıntıyla karşı karşıya. Dijital ortamda yayımlanan edebî üretimlerin, metin kalitesi açısından biraz küçümsendiğini söylemek zor olmaz, zira iyi bir editörün gözünün değmediği bu metinler çoğu zaman ciddi bir ürün olarak görülmüyor. Fakat, ciddi edebiyat dergilerinin yavaş yavaş dijital ortama geçmesi ve maddî sorunlar, yayıncıları dijital alana geçmeye zorluyor.
Üniversitelere sığınan edebiyat dergileri
Dijital yayıncılığı hâlâ bulutlu bir alan kılan bir diğer neden ise telif sorunu. Yazarların bu konuda şikayetçi olduklarını söyleyebiliriz. Kimi basılı dergide bile telif ödemesinin oturmadığını dikkate alırsak, uçsuz bucaksız bir mecra sunan dijital yayıncılığın yazarlara telif ödeyeceğini düşünmek iyi niyetten öte gitmez. Bu belirsizlikler pek çok yazarı bu mecradan uzak tutuyor. Dergilerin maddi zorluklara göğüs geremediği zamanlarda, Avrupa ve Amerika’daki yayıncılık anlayışında ilk akla gelen, bir üniversitenin bünyesine dahil olmak. Bu çatı altında ekonomik yüklerinden kurtulan dergiler, yoluna maddi zorlukları düşünmeden, daha özgür devam edebiliyor. Fakat bu her derginin becerebildiği bir durum değil ne yazık ki. Bir taraftan üniversitenin yayın çizgisi ve yapılan maddi kesintiler, bu tür dergilerin önüne engel olarak çıkıyor.
Dijital yayıncılığın sunduğu özgür ve sınırsız alan bu yayıncılık anlayışını daha da geliştirecek. Öte yandan, geleneksel okura, her kapanan derginin ardından üzülme ve biraz da vicdan azabıyla gidip derginin son sayısını almak ve veda mektubunu okumak düşüyor. Edebiyatın gücüne inan sorumlu okurlar ise elbette gücü yettiğince basılı edebiyat dergilerini destekleyecektir.
edebiyathaber.net (19 Ağustos 2015)