1988 doğumlu Ocean Vuong, Saygon’da bir çiftlikte doğmuş, şiir dalında yüksek lisans yapmış, ödüllü, genç bir yazar. 2019’da yayımlanan, incelediğim eseri otuz dile çevrilmiş bir ilk kitap. Vuong, Massachusetts’de yaşamakta, ayrıca şairler ve yazarlar için kurulmuş olan UMass- Amherst programında ders vermektedir.
Yazarın Vietnam’dan Amerika’ya göç hikâyesine ve romanda kullanılan küçük köpek mahlasının anneannesi tarafından kendisine verilmiş olduğuna bakarak romanını kendi hayatından yola çıkarak kurguladığını anlıyoruz. Bir anlamda hayatını sansür kullanmadan anlatmış.
Savaş, göç, ırkçılık, cinsiyetçilik, cinsellik, parçalanmış hayatlar, köken ve kimlik arayışının işlendiği romanın ülkemizde kısa sürede beşinci baskıyı yapmış olması okurun hakikat açılığı çektiğinin kanıtı değil mi?
İyi tasarlanmış, iyi kurgulanmış, neden sonuç ilişkisi içeren, karakterlerin ete kemiği büründüğü, gerçekçi mekân ve diyalogların olduğu boşluksuz yapısıyla, kronolojik zamana uyan 19. yüzyıl romanlarına çok uzak bir metin okuduğum. 20. yüzyıla damgasını vuran bilinç akışı tekniği de kullanılmamış. Bu romana otobiyografi ya da yarı otobiyografi denilebilir mi? Otobiyografi kelimesi roman söz konusu olduğunda çok fazla kullanılmaz. Öyle olsa bile otobiyografinin yarım mı tam mı olduğuna nasıl karar vereceğiz? Yazar otobiyografisini kurmacaya dönüştürdüğüne göre romana oto kurmaca diyebiliriz. Geçmişin yeniden hatırlanması ve inşa edilmesi kurmacadır. Geçmişte yaşanmış hiçbir şeyi o an yaşanmış şekliyle hatırlamak mümkün değil. Hatırlananlarla beraber anlatılan bir hikâye olduğundan geçmişin kendisi kurmacaya denk düşer. Hayatın kendisi olayların kurmaca hallerinden daha kurmacalaşmış durumda. Dolayısıyla ne yaşıyoruz sorusunun cevabı olmadığı için ciddi anlamda neyin doğru neyin yanlış olduğuna net cevaplar verememenin getirdiği ihtiyaçla edebiyat bu açlığı doyurmaya dair yeni bir gerçeklik inşa edebilir mi sorusu geliyor akla. Her biri kendince bir hakikati ortaya koyacak oto kurmacalara ihtiyaç yok mu? Bana kalırsa günümüz romanının ne olacağı ve nerelere geleceği üzerine ip uçları taşıyan bir roman Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz.
İki dünya arasına sıkışmış anlatıcı, acısını lirik bir dile anlatırken bütün anlara ve bütün nesnelere yakından bakar, gelgitler yaşar, dil yetmeyince şarkılara ve şiirlere sığınır. Roman kişileri ete kemiğe ihtiyaç duymayan sıradan insanlardır. Kronolojik bir anlatı yoktur. Anlatım parçalı olsa da metnin bir matematiği olduğu çağrışımlı anıların fragmanlar şeklinde birbirine bağlanabilmesinden anlaşılır.
Yazar, metnin girişinde okuma yazma ve dil bilmeyen annesine mektupla seslenir. Anılara uzanarak ortak yaşantılarından söz eder. Ona queer olduğunu ve güçlü travmalarını anlatır. Bunu yaparken annesinin ve anneannesinin travmaları da hikâyeye eklenir. Seks işçiliği yapan anneannesi bir barda Amerikalı bir askere âşık olup evlenmiştir. Lan’ın o sırada bir kızı vardır ve adını bile bilmediği beyaz bir Amerikalıdan hep Küçük Köpek diye sesleneceği torununun annesine hamiledir. Lan ve kızlarının Filipinler’deki mülteci kampında geçen günlerinden iz yoktur romanda. Lan’ın kocası Paul’ün Amerika’ya ailesini görmeye gitmesi ve geri dönmemesi, Lan’ın birtakım başvurulardan sonra kocasının yanına gitmesi ile alakalı neden sonuç ilişkileri de yoktur. Kitabın ortalarından sonlarına doğru yazar kendi sesini bulmaya başlar.
Vuong, annesiyle sıcak ama sorunlu ilişkisini, manikürcü olarak çalışan kadının yaşadığı zorlukları, anneannesinin şizofrenisini ve on dört yaşında tütün işçisi olarak çalıştığı çiftlikte Trevor’la yaşadığı aşkı bütün çıplaklığıyla anlatır.
Çünkü teslimiyet de, çok geçmeden öğreneceğim üzere, bir iktidar biçimiydi. Hazzın içinde olmak için Trevor’ın bana ihtiyacı vardı. Benim bir seçim hakkım, bir becerim vardı; onun yükselmesi ya da düşmesi benim ona yer açmayı isteyip istemememe bağlıydı, çünkü üzerine çıkacak bir şeyin yoksa yükselemezsin. Teslimiyetin hükmetmek için yükselmeye ihtiyacı yoktur.
Kitabı, iyi çizilmiş karakterler ve iyi tasarlanmış bir hikâyesi olmadığı halde kurmaca bir metin okuduğumu unutturduğu için sevdim.
edebiyathaber.net (6 Eylül 2022)