Edebiyatın Üç Türünü İçinde Barındıran Roman | Melih Yıldız

Mart 13, 2025

Edebiyatın Üç Türünü İçinde Barındıran Roman | Melih Yıldız

Bir sokakta ya da caddede yürürken yanınızdan geçen, tanımadığınız kişilerin hikâyelerini hiç merak ettiniz mi? Her insanın farklı bir hikâyesi var; sevinci, coşkusu, hüznü, öfkesi… Ancak bizler yanımızdan geçenlerin farkında dahi ol(a)mayız çoğu zaman. Sadece kendi hayat koşturmacamızın içinde, hep bir yerlere yetişebilme telaşı içindeyizdir. Özellikle de milyonlarca nüfusa sahip İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsak eğer, bu telaşımız daha da fazladır. Ve hâl böyle olunca en yakınlarımızın dışındaki insanların farkında dahi değilizdir. Oysaki biz farkında olmasak bile her an bir yerlerde acı ve tatlı olaylar yaşanmaktadır.

Birkaç gündür yanımdan geçenlerin ve önünden geçtiğim evlerin içinde yaşayan insanların hikâyelerini merak etmeye başladım. Bende böyle bir merak oluşmasının sebebi de Iraz Gökçe Zeytinli’nin kaleme aldığı Potkal Kitap etiketiyle çıkan, “Üç Kadın Bir İstanbul” adlı roman oldu.

Üç bölümden oluşan, “Üç Kadın Bir İstanbul” dabirbirini hiç tanımayan, hatta hiçbir zaman da tanışmayacak olan, birbirlerinin hayatlarında tesadüfen yer edinmiş, bambaşka hikâyelere sahip üç kadının yaşamı konu edinir. Kitabın adından da anlaşılacağı gibi olaylar İstanbul’da geçer… Böylece, romanın mekânı olan İstanbul’un tarihsel dokusu ve gündelik yaşamı hakkında da bilgi sahibi olur okur.

Kitabın, “Vicdan ve Tereddüt Üstüne” başlıklı ilk bölümünde, Ezidi kökenli oldukları için terör örgütü tarafından kaçırılan ve daha sonra bu örgüt tarafından ailesini kaybeden Hekim Bazın’ın hikâyesi anlatılıyor. Bu hikâyede, Ezidi bir aile, komşularının evinde güvenli bir şekilde gizlendiklerini düşünürlerken, yanlarına sığındıkları o komşuları tarafından terör örgütünün ağına düşürülürler. İlk önce ailenin babası ve erkek evlatları daha toplama kampına götürülmeden, daha sonra da küçük olan kız çocukları ve anneleri toplama kampında teröristler tarafından öldürülürler. Ailede hayatta kalan tek kişiyse o yıllarda tıp öğrencisi olan Bazın olur. Ancak Bazın’ın da hayatı hiç kolay olmaz. Teröristler tarafından cariye olarak bir adama satılır; daha sonra bu adamın yanından zorlukla kaçarak soluğu İstanbul’da alır. İstanbul onun yaşamında bambaşka kapıları aralar. Eğitimine devam ederek hekim olarak mezun olur. Ancak bir gün, gözleri önünde kardeşini öldüren teröristin, yıllar sonra hekim olarak çalıştığı hastanenin acil servisine gelmesiyle birlikte hep kaçındığı travmasıyla yüzleşir. Ve hayatı yeniden alt üst olur… Böylece romanın ilk bölümündeki olaylar da gelişir.  

Romanın “Cam Kırıklarımdan Bakarken” başlıklı ikinci bölümündeyse eşi tarafından şiddete uğrayan Pegu adlı palyaçoya hayat veren Asiye’nin hikâyesi anlatılıyor. Biri cinsel kimliğinden diğeri de fiziksel görünüşünden dolayı toplum tarafından ötekileştirilen iki ev arkadaşıyla hayata tutunmaya çalışan Asiye, hem çocukları eğlendirip mutlu olmaya hem de para kazanmaya çalışır. Bir gün ona tüm okullara gidip gösteri yapabileceği bir iş teklifi gelir. Bu aynı zamanda onun en büyük hayallerinden biridir. Darboğazda olduğu günlerde hayalini gerçekleştirirken para kazanacak olmak Asiye’yi çok mutlu eder. Ancak mutluluğu çok uzun sürmez! Kendini bir anda cinayet soruşturmasının içinde bulur. Art arda işlenen cinayetlerde katil Pegu isimli notlar bırakır. Asiye birden ülkenin ana gündeminde yer alır, her cinayet sonrası kendini aklamakla uğraşır… Hâl böyleyken, bir seri katil tüm işlerini bozar! Ve Asiye’nin mücadelesi, yaşama tutunmanın dışında, bambaşka bir yere evrilir.  

“İstanbul İçin Sihir Vakti” başlıklı kitabın son bölümündeyse, tarihimizin en acı olaylarından biri olan Hatay depreminden kurtulabilen yazar Yaren’in hikâyesi anlatılıyor. Yaren, İstanbul’a geldiğinde hayata tutunabilmek için Balat’taki bir antikacıda işe başlar. Böylece, hafta içi pek yoğun olmayan, antikacıda yeni kitabını da yazabilecektir… Ancak depremin getirdiği travmalar ve yeni bir şehre alışmak zorunda kalmak; üstelik bunlar yetmiyormuş gibi bir de sevgilisinin tutarsızlıklarıyla uğraşmak Yaren’in yaratıcılığını etkiler. Yeni kitabının konusunu bulmakta hayli zorlanır. Ta ki bir sabah dükkânına gelen Tansel Hanım’ı tanıyana dek!.. Tansel Hanım, ona yakın zamanda kaybettiği eşinden ve eşinin ölümünden sonra gittiği inanılması güç olan hikâyelerin geçtiği konaktan bahseder. Artık Yaren’in yeni kitabının konusu bellidir; Tansel Hanım’ın hikâyesini yazacaktır… Ancak sadece hikâyeleri kaleme almayla kalmayacak, Tansel Hanım yüzünden bir maceranın içinde de bulacaktır kendini Yaren.

Zeytinli’nin, ilk romanı olmasına rağmen, güçlü bir dil örgüsüyle kaleme aldığı “Üç Kadın Bir İstanbul” adlı romanında, okurlar, edebiyatın psikolojik/dram, polisiye ve gerçeküstü dallarından birer hikâye okumuş olurlar. Tabii ki kitabın kapağını kapattıktan sonra, ilk yürüyüşlerinde, yanlarından geçen insanların farkına varıp, hikâyelerini de merak ederler.

Üç Kadın Bir İstanbul, Iraz Gökçe Zeytinli, Potkal Kitap Yayınları, Roman, 208 sf.

edebiyathaber.net (13 Mart 2025)

Yorum yapın