Bilindiği gibi şiirimizde, 1950’lerde edebiyat dergilerinde başlayan değişim Oktay Rifat’ın Perçemli Sokak’ı (1956), Edip Cansever’in Yerçekimli Karanfil’i (1957), İlhan Berk’in Galile Denizi (1958) ve Cemal Süreya’nın Üvercinka’sı ile etkisini derinleştirmiştir. Daha sonraki yıllarda (1959’da) Turgut Uyar’ın Dünyanın En Güzel Arabistanı, Ece Ayhan’ın Kınar Hanımın Denizleri ve Ülkü Tamer’in Soğuk Otların Altında adlı kitaplarının da çıkmasıyla II. Yeni adıyla anılan hareketin evreni kurulmuştur.
II. Yeni hareketinin öncüleri arasında sayılan Edip Cansever’in Umutsuzlar Parkı ve Tragedyalar adlı kitapları ile II. Yeni hareketinin ortak paydasını belirleyen bazı unsurlardan iyice uzaklaştığını söyleyebiliriz.
Şairin II. Yeni hareketine yönelik yaklaşımını, aslında harekete yönelik tepkiler, değerlendirmeler, önyargılar ile erken ve aşırı yorumlar oldukça etkilemiştir. Özellikle hareketin, ‘soyut’, ‘anlamsız’ ve ‘kapalı’ bir şiir anlayışına yaslanmasına ve aşırı deformasyon ile okurdan kopan bir şiir akımı olmasına yönelik yapılan eleştiriler, Edip Cansever’in en çok tepki gösterdiği eleştiriler olmuştur: “Beni inandıran şiirin, anlamı olan kişinin şiir gereksinmesini karşılayabilen bir şiir olduğunu biliyorum. (…) Anlamı mısra ve şiir kurulduktan sonra belirebilecek bir şiire çalışma tarzına aklım yatmıyor.”[1]
Edip Cansever, II. Yeni şairleri olarak adlandırılmalarının, “bir birlikte çıkış sanmak kolaylığından”, yani bir genelleme ve kolaycılığa yaslanmak alışkanlığından kaynaklandığını düşünmüştür.[2] Ona göre, bu şairlerin şiir anlayışları kadar, şiirleri de birbirinden oldukça farklıdır. Şiir ortamındaki bu değişimi akım olarak adlandıranların kendilerini “sözcüklerin rastlansallığına”, “şiirin toplumsal bir görevi olmadığına” inandırmış olduklarını düşünmektedir. Bu yanlış anlama ve yanlış tanıtma yüzünden hareketi kimsenin benimsemek istemediğini ifade etmiştir.
Bu noktada harekete adını veren ve ilkelerini ortaya koyma çabasında olan Muzaffer İlhan Erdost akla gelmektedir. Bilindiği gibi, Muzaffer Erdost, ‘Bir Şey Söylemeyen Şiir’ adlı yazısında bu şiirin (II. Yeni’nin) anlamının rastlantısal olduğunu belirtmiştir. Hareketin içinde anılan şairlerin en çok anlamsızlık noktasındaki yoruma tepkili olduğunu, (belki İlhan Berk ve Ece Ayhan’ı dışarıda tutarak) belirtebiliriz. “İkinci Yeni’ye bir akım niteliği kazandırmak ikinci bir yanılgıya düşmek olur. O, değişik şairlerin değişik kişilikler kurduğu bir yenileşme alanıdır olsa olsa.
Edip Cansever’e göre II. Yeni, Garipçilerin daralttığı ve tek yönlülüğe taşıdığı şiiri genişleterek ona yeni olanaklar kazandıran bir harekettir. II. Yeni, “iyiden iyiye çoraklaşan şiirimizin yepyeni kişiliklerle güçlenmesi; kısacası bir kişilik savaşının mutlu sonucu”dur.
“İkinci Yeni şiirinin öncüleri arasında kabul edilen Edip Cansever (8 Ağustos 1928-28 Mayıs 1986), bu hareketin yönelimleri arasında sayılan ‘anlamsızlığı’, ‘rastlantısallığı’ ya da ‘akıl ile kurulabilecek bir şiiri dışlamayı’ değil, ‘düşüncenin şiiri’ni savunmasıyla, ‘bireycilik’ ya da ‘topluma sırtını dönme’ gibi özelliklerin karşısında, şiiri ‘toplumla ilgiler kurmak’ olarak tanımlamasıyla ve ‘geleneğe karşı çıkma’yı değil de, ‘şiirde evrim’i öne çıkarmasıyla dikkati çeken bir şairdir.’ Cansever, II. Yeni’yi bir akım olarak benimsememiş, şiirimizin 1950’lerdeki atılımını ise, “bir karşı çıkışın değil, bir yetersizliğin sonucu” olarak görmüştür.”[3]
Aslında yeni bir şiir anlayışı geliştirmek ve poetikasını bu yönde derinleştirmek de çok önemli bir karşı çıkışın sonucudur. Asıl mesele, aynı dönemde baş gösteren bu karşı çıkışın ortak bir bildiriye dayandırılmamış olması ve hareketin öncüsü olarak anılan şairlerin en baştan beri farklı anlayışlar benimsemesi, bu karşı çıkışın böylece çok dallı hale gelmiş olmasıdır:
“İkinci Yeni, yenileşen şiire özgü bir deyimdir. (…) İkinci Yeni bir karşı çıkışın değil, bir yetersizliğin sonucudur. Beni bu akımın içinde sayanlar, işi bu yanından ele alıyorlar herhalde.”[4]
Öyleyse, ülkenin o günkü koşulları gözetilerek düşünüldüğünde 1950’lilerde başlayan kültürel ve ekonomik değişim ve dönüşüm 1960’lara doğru artık biraz daha yaygın bir şekilde şairlerin söylemini etkilemiştir, denilebilir. Bu nedenle II. Yeni hareketinin oluşumunda yatan ve onu gerekli kılan nedenleri daha çok bu sosyal ekonomik ve kültürel gelişmelerle değişen estetik dönüşümlere de bağlamak gerekir. Bu yıllarda, en genel anlamda II. Yeni hareketinin ilk yıllarının bulanıklığı, hareketin öncüleri olarak anılan şairlerin daha derin bir kavrayışla kendi yolunu çizdiği bir sürece bırakmıştır yerini.
Mehmet H. Doğan’ın Şairin Seyir Defteri adlı yazısında şu sözleri durumu oldukça iyi özetlemektedir: “Elli yıla yakın süredir tartışıldığı halde “ne idüğü hâlâ kesinlikle saptanamayan -bir akım mı, raslantısal bir şiir hareketi mi, bir karşı çıkma mı, yoksa bir kaçış şiiri mi?- “ne ettiği” iyice bilinen İkinci Yeni şiiri içindeki asal şairlerden biri, Edip Cansever.”[5]
Bu genel kabulü aşmak oldukça zor olsa gerek. Mehmet H. Doğan şiirin başlatıcıları tarafından bile reddedilen bu ‘aidiyet’ durumunu atılması zorunlu bir melamet hırkası olarak nitelendirir. Ama eleştirmenlerin hemen hemen hepsi II. Yeni hareketine benzer yargılarla yaklaşmış, iyimserlik tonu değişse de hareketin oluşum süreci ve öncü-artçı şairlerin kimler olduğu konusunda hemfikir olmuşlardır. Oysa anılan şairlerin bu oluşum içindeki konumlanışları ve oluşuma yönelik anlam-anlamsızlık, soyut-somut şiir nitelendirmeleri ile ilgili düşünceleri oldukça net farklılıklar içermektedir. Bütün bunlara rağmen estetik ve ideolojik açılardan yargılayıcı yaklaşımlara karşı mesafelerini korumuş olsalar da II. Yeni Hırkası omuzlarında kalakalmıştır bu şairlerin…
Edip Cansever’in harekete yönelik tavrı ve tutumu (en az Turgut Uyar kadar) diğer şairlerinkine göre daha farklı ele alınabilir. Bu konuda Ahmet Oktay, şairlerin II. Yeni’nin dağ yollarında fazla oyalanmadan şiirlerini ‘kamusal ve anlamsal’ alana çektiklerine yönelik saptaması kadar, İlhan Berk’i II. Yeni’nin estetizmine 1980’lere kadar bağlı kalan tek şair olduğunu vurgulaması da dikkat çekicidir.[6]
Şairin ilk kitabı olan İkindi Üstü’nü (1947) benimsemediği, Garip hareketi etkisiyle yazılmış şiirler olarak nitelendirilen ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’ten (1954) ise yalnızca dört şiiri toplu şiirlerine almış olduğu bilinmektedir.
Sonuç olarak bugün hemen herkes, bir geleneksel alışkanlık olarak akım şeklinde ifade edilen II. Yeni hareketinde yer alan şairlerin kendisine özgü birçok şiir evreni kurduğu noktasında görüş birliği içindedir. Çok şeyi gözden kaçırdığımız gibi hareketin öncüsü sayılan şairlerin konuya hangi poetik gerekçelerle nerden, nasıl yaklaştığını da göz ardı ediyoruz.
Bu şairlerimizin bugünkü şiirimizi hem sözdizimsel hem de anlamdizimsel boyutlarda ne kadar derinden etkilemiş olduğu gün geçtikçe daha iyi anlaşılsa da homojen bir II. Yeni’nin var olduğu kabulüyle yola çıkmak bu etkinin izlerini sürmemizi de zorlaştırıyor.
[1] Akt. Devrim Dirlikyapan, Haziran, 2003 “İkinci Yeni” Dışında Bir Şair: Edip Cansever, Yüksek Lisans Tezi, Bilkent Üniversitesi.
[2] Edip Cansever, Gül Dönüyor Avucumda, Adam Yayınları: 1994, s. 30
[3] age.
[4] age.s.76
[5] ‘O ben ki: Edip Cansever’, Alkım Yayınları: 2005, s. 48
[6] age.
Nilüfer Altunkaya – edebiyathaber.net (28 Temmuz 2015)