Peter Sloterdjik’in “Nietzsche’nin Beşinci İncili” adlı kitabı, Mustafa Tüzel çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Nietzsche’nin felsefine dair bu kapsamlı kitabı öneriyoruz.
Tanıtım bülteninden
Bugün, 2000 yılında, fiziksel ölümünün yüzüncü yıldönümünde; kendisinden sonra diye tarihlenmeleri gerekeceğini öne sürdüğü bin yılların birincisinin başında, Nietzsche hakkında nasıl konuşmalıyız? Tüm yaşamı boyunca ait olduğu ve oradan yazarlık ününün sonsuzluğuna atladığı yüzyılın kendisi gibi, acılarıyla ve büyüklüğüyle karşımızda durduğunu mu söylemeliyiz? Kendisinin bir insan değil, bir dinamit olduğuna ilişkin kendi yargısını mı paylaşmalıyız? “Etki-tarihi”nin dikkat çekiciliğini; henüz hiçbir yazarın seçkinciliği böylesine vurgulamadığını ve bayağılığı üzerine çekmediğini bir kez daha mı öne çıkarmalıyız? Nietzsche’yle birlikte narsisizm döneminin başladığı ve bu dönemin kendini önce “kitlelerin ayaklanması” ve daha sonra kolektivist “büyük politika” ve nihayetinde global pazarın diktatörlüğü olarak gösterdiği tanısını mı koymalıyız? Nietzsche’yle birlikte akademik felsefe tarihinin sona erdiğini ve düşünmenin sanat tarihinin başladığını mı kabul etmeliyiz? Yoksa yorum yapmaktan kaçınıp Nietzsche’yi okumalı ve hep yeniden okumalı mıyız?
Nietzsche, 13 Şubat 1883’te, Rapallo’dan, Chemnitz’deki yayıncısı Ernst Schmeitzner’e yazdığı bir mektupta Zerdüşt kitabını, “bu bir ‘edebi eser’ ya da beşinci bir ‘İncil’ ya da henüz bir adı bulunmayan bir şey: Uzun süredir verdiğim ürünlerin en ciddisi hem de en neşelisi, ve herkese hitap ediyor” sözleriyle bildiriyordu.
Kitaptan alıntılar:
“Beşinci “İncil”: Nietzsche sayı sıfatını değil, sadece asıl sözcüğü tırnak içine alıyor ve “Edebi” ya da “kendisi için henüz bir ad bulunmayan” deyimlerini de bu tanımın yanına varyasyonlar olarak koyuyor –demek ki bu, içeriğinde gerçeklikten kurtulma olarak olumsuzlama değil, yaşamın bütünlüğüne özgürleşme olarak olumlama bulunan bir karşıt-İncil olacaktır.”
“Diyelim ki Nietzsche başından beri bunun farkındaydı –biyografik ve de yazınsal bulgular da bu doğrultudadır–, yine de kendisiyle birlikte yeni bir konuşma çağının başlayacağına onu ne inandırabilirdi ki?”
“Nietzsche’nin felsefi olarak kutsadığı, çalışmaya düşkünlükten gelen kendine düşkünlük itkileridir. Daha sonraki kendini övme, kendi oluşumuna ilişkin önsezileri ve kendine düşkünlüğün öz-imgede tamamlanmasını bir araya getirir: İnsanın “Ben” olma rastlantısını kavrayarak, nasıl olduğu, ne olduğu.”
“Hanımefendiler ve beyefendiler, Nietzsche’nin ölümünden yüzyıl sonra bugün, bu yazarlar için ve yazar olmayanlar için yazara yeniden dönüp bakarsak; Nietzsche’nin –tüm özgürlük iddialarına ve en önemli şeylerde bir ilk olma gururuna karşın– birçok bakımdan kendisi olmadan da öyle ya da böyle bir çığır açacak olan eğilimlerin icrasının sadece ayrıcalıklı bir aracı olduğunu görürüz.”
edebiyathaber.net (8 Kasım 2022)