Radikal Kitap, 2 Ocak tarihli yılın ilk sayısını Orhan Pamuk’a ve yeni kitabı “Kafamda Bir Tuhaflık”a ayırmış. Bir- iki eksik dışında bütün kitaplarını okudum Orhan Pamuk’un. Ve romanları içerisinde benim en çok beğendiğim kitabı oldu “Kafamda Bir Tuhaflık”. Daha öncekileri okuduğumda bugünkü yetiye sahip miydim, sanırım değildim. Farklılık buradan da kaynaklanabilir. Ama fikirlerimi bir yana koyarak yazılanlara baktığımda Türkiye’de eleştiri kurumunun çalıştığını gördüm ve mutlu oldum. Bir kitap üzerine; Doğan Hızlan, Ömer Erdem, Asuman Kafaoğlu Büke, Semih Gümüş ve Ömer Türkeş yazıları yer alıyor kitap ekinde.
Doğan Hızlan, “İstanbul’un kültürel ve sosyal hikâyesini bilmeden Pamuk’un romanlarında neyi nasıl yaptığını görmek de pek mümkün olmayacaktır. Şehrin son yarım asırlık hikâyesinin tüm dinamiklerini bilmemek Kafamda Bir Tuhaflık’ı eksik okumak anlamına gelir bu yüzden” dese de bu yargıya inanmıyorum. İstanbul dışında yaşayan nitelikli okurlar, eleştirmenler, yayıncılar bu kitaba uzak kalacaklar anlamına gelir ki bu sözler, sanmıyorum. Bir de yazarın eserlerinin 62 dile çevrildiğini düşünürsek yurtdışındaki okurların da okuması anlamsız olacak demektir ki tutarlı bir görüş değil bence.
Ömer Erdem, anlatıma ve Pamuk’un dili kullanımına değinmiş, hatta miş gibi yapıp topu taca atmış. Evet, dediklerinde haklılık payı var fakat olması gerektiği gibi açık-net yazamamış. Kaldı ki 2007 yılındaki Nobel töreninde Pamuk’un Türkçe olarak konuşması (uluslararası bir toplantıda rastlanılası değil) ses bayrağımızı göndere çekmesi tüm bunların üzerini örter, örtmeli diye düşünüyorum.
Bu yazılar arasında içimden geçen hisleri en güzel şekilde Asuman Kafaoğlu Büke dile getirmiş. “Orhan Pamuk yazdığı sürece benim için okumak, heyecan verici bir etkinlik olarak kalmak zorunda.” İster makale, ister deneme, ister roman isterse bir kitaba önsöz yazsın, kaleminden dökülenleri hep merak etmişimdir!
Semih Gümüş, Doğan Hızlan’ın aksine “Orhan Pamuk kitaplarının bugüne dek 62 dile çevrildiğini düşünürsek, onun dünyadaki milyonlarca okuru için oldukça sıra dışı, merakla okunacak bir hikâyedir bu” diyor ve yazının sonunda ekliyor: “Bütününden ayırdığımız özelliklerine tek tek odaklanarak değerlendirmek, sanırım doğru ve gerekli bir yaklaşım olacaktır.”
Ömer Türkeş, kitapla ilgili en olumsuz ve en acımasız yazıyı kaleme almış. Uzun sözün kısası olarak söylersek, kitabın bir düş kırıklı olduğunu yazmış. Kurgusal hataları ele alarak, “tarihe ve mekâna özellikle vurgu yapan bir romanda görmek istediğimiz türden, zamanları birbirine karıştıran hatalar bunlar.”
“Kafamda Bir Tuhaflık Var”ın merkezinden ayrılarak yazılanlara baktığımızda beş farklı kalemden beş farklı görüş çıktığını görüyoruz. Bu da eleştirinin güzelliği sanırım. Yeterli mi, değil tabii ki. Kitap ekleri başka başka kitapları da ele alarak bu türden yayınlar yapmalılar. Okurlar farklı görüşlerin gölgesinde kitaba daha farklı yaklaşacaklardır. Fethi Naci’den sonra eleştirinin olmadığını söyleyenler de eleştiri mekanizmasının tekrar canlandığını görerek mutlu olacaklardır.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (9 Ocak 2015)