-En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Birkaç kitabı aynı anda okurum. Kütüphaneden her hafta bir kitap ödünç alırım ve o kitabı çoğunlukla açık havada, banklarda, deniz kenarında okur bitiririm. Sahaf gezmek, kitapçılara girip çıkmak ve bu yolla kitaplar edinip okumak da sevdiğim bir şey. Hediye gelenler, gönderilenler, elektronik kitaplar derken günün büyük bölümünü, belki üçte birini, okumaya ayırdığım için en son okuduğum kitap nedir bilmiyorum. Şu an çantamda Vüs’at O Bener’den Kapan ve masamda Sally Rooney’den Normal İnsanlar var.
-Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
Vüs’at bey bence bir dahi. İsmiyle müsemma, gep geniş bir zihin ve kalp. Devetüyü renkli paltosunun ortadan kaybolma hikayesinde, “Nihal’in sol koluna dokunduğu palto” diye bahsediyor paltodan. Ah! Bu cümle üç gün aklımdan çıkmadı. Onunla yatıp onunla kalktım. “Nihal’in sol koluna dokunduğu palto…”
-Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Kütüphaneye giderken, sırtları bana dönük binlerce kitabın arasında mutlulukla gezineceğimi, hepsine şöyle bir bakacağımı ve rastgele seçtiğim kitabın o hafta okumam gereken kitap olacağını düşünüyorum. Öyle de yapıyorum. Bugüne kadar harikulade kitaplar okudum. Tür, yıl, yazar ayrımı gözetmeden. Dergileri de okuyorum, vitrinlere de bakıyorum, başka insanlardan ilham, kitaplıklarından ödünç kitap da alıyorum elbette çünkü kitaplarla ilgili her şeyi çok seviyorum ama günün sonunda, galiba, en çok kalbime soruyorum: Ne okumak istersin şekerim?
-Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Hayır yok.
-Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
Yazılarımı ilk kez kendime okuttum galiba. Biraz içe kapanık biriydim, hislerimi, düşüncelerimi başkalarıyla paylaşmak için acele etmezdim. Yazdıklarımı paylaşmak için de etmedim. Gazetecilik yapmaya başladığımda, düşüncelerimi bir sürü okurla paylaşmanın büyüsünü ilk kez hissettim ve kendime haberin dışında bir yazma alanı yaratıp, kimsenin ilgilenmediği, dönüp bakmadığı, öpüp koklamadığı küçük şeylerin öykülerini yazmaya başladım. İlk öykü kitabım Anne Kız, Harikasın da, ikinci kitabım Her Şey Geçer de, küçük ve ama bence çok önemli şeylerin hikayeleridir.
-Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Kesinlikler yok hayatımda. Her an her şey olabilir. Her an her yerde yazabilirim. Kalabalık bir metro vagonunda, sessiz bir ormanda, yürürken ya da rüyada…