Dosta, düşmana hoşgörülü, cömert, ölçülü yaklaşan biriydi. İnancını savunmak için ne gerekiyorsa yaptı fakat şiddeti daima en son çare olarak gördü.
John Man Batı tarihi ile başladığı araştırma, yazma yolculuğunu Çin ve Moğolistan’a döndürdükten sonra yazdığı kitaplarla Moğol, Çin uzmanı olarak adlandırıldı ve yapıtları büyük ilgi gördü. “Gutenberg Devrimi”ni, matbaanın insanlık tarihini nasıl değiştirdiğini anlattığı çalışma onu kâğıdı bulan Çin’e yönlendiren bir adımdı. Yıllarca merak ettiği ancak Sovyetler Birliği sınırları içinde kaldığı için gidemediği Moğolistan’a yaptığı yolculukta büyülendi. Şaşırtıcı ülkede şaşırtıcı insanlarla tanıştı. Batı’yı sarsan doğuluları kaleme almayı sürdüren John Man, Attila ve Cengiz Han’dan sonra Selahaddin Eyyubi’yi araştırıp yazdı. “Geçmişin ve geleceğin kralı” adını verdikten sonra şöyle diyor John Man: “En büyük kahraman kim?” Bu soruyu Doğu Akdeniz’de kime sorarsanız sorun, yanıt değişmez: “Selahaddin Eyyubi.”
Kitap sadece 12. yüzyılda Ortadoğu’da Müslümanların birliğini sağlayarak Haçlıların ilerlemesini durduran ve İslam’a yönelik tehdidi savuşturan büyük bir askeri lideri değil dünü ve bugünüyle Ortadoğu’yu anlatıyor. John Man bu kitabında, çocukluğundan hayatının son yıllarına dek Selahaddin Eyyubi’nin yaşamöyküsünü sürükleyici bir üslupla anlatıyor. İktidara nasıl adım adım yürüdüğünü, Türk beylerinin yönetimindeki şehirleri nasıl bir araya getirdiğini, Fatımi hanedanına nasıl son verdiğini, Abbasi halifesinin desteğini nasıl sağladığını ve sonunda kutsal kent Kudüs’ü Haçlılardan nasıl geri aldığını gözler önüne seriyor.
O yıllarda papirüsün yerini kâğıdın almasıyla kitapçı dükkânlarının çoğalması, evlerin kitaplarla dolup taşması, Şam’daki bir sokakta yüz kitapçı dükkânının olması, yaratıcı ve meraklı anlayışla Yunan klasiklerinin çevrilmesi, Avrupa Rönesans’ının doğuşunun kökleri, çeşitli dil, din, renk, kültürlerin barış içinde bir arada yaşamaları, sanatın, bilimin, tarihçiliğin, felsefenin, İbni Sina’nın, tıbbın, matematiğin, astronominin… şahlanışı, sıfır sayısının ve cebirin doğuşu Avrupa’ya kanatlanışı, Uzakdoğu’dan İpek yoluyla baruttan, kâğıttan dokumaya baharata varıncaya kadar ticaretin akışı… Kılıcıyla değil, özveri, cömert, tok gözlü, nazik ve kibarlığıyla egemenliği altındaki Ortadoğu değil dünyayı, gönülleri fetheden bir liderin gerçek öyküsü.
Bugün Ortadoğu’da olup bitenleri daha iyi anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitap. Selahaddin, bu başarısından ötürü, bugün de benzer bir tehdit altında olan Arapların gönlünde bir umut simgesi olarak yaşamaktadır. Doğu-Batı kaynaklarından yola çıkarak yazdığı kitabı John Man çok güzel bir sonuçla tamamlıyor: “İslamiyet adına İslam idealleri yerle bir ediliyor. İslam’ın en yüce kahramanının doğum yeri olan (Saddam Hüseyin’in de doğduğu) Tikrit kalesini bile havaya uçurdular. Yeni bir Selahaddin’le ilgili hiçbir işaret olmadığı gibi neyi, nasıl başarabileceği konusunda hiçbir şey bilinmiyor. Selahaddin’in hayalleri geçmişte ya da çok uzak bir gelecekte yer almakta.”
Yaşar Öztürk – edebiyathaber.net (13 Ocak 2017)