Çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Yanıtı sağlıklı bir şekilde verilemeyen soru(n)larımızdan biridir. Tıpkı “tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar” sorusu gibi. Tavuk-yumurta ikilemine düşmeden, o yollara girmeden yolumuza bakalım biz. Zira bu yol yeşile giden bir yol. Yeşil deyince benim aklıma gelen ilk kentimiz “Bursa” olur benim. Çocukluğumda kulağıma işlenen “Yeşil Bursa” deyişinden olsa gerek. Çok istesem de yıllardır gidip göremedim Bursa’yı. Gerçek anlamda yeşil miydi, hâlâ yeşil mi (ki hiç sanmıyorum) bilemiyorum. Görmeden her şeye inanmamak gerek. Zira Konya’yı ziyaretimizde Alaaddin Tepesi diye gittiğimiz yer hafif bir yükseltiydi. İzmir’de tırmandığımız yokuşlar, paralel iki sokak arasındaki yükselti farkı inanın daha çoktur. İşte bu noktada baştaki sorunun yanıtı da şekilleniyor sanırım. Gezen, gidip gören daha çok bilgi sahibi oluyor ya da kesin bilgi sahibi oluyor, diyelim ve bu tartışmanın etrafında dolanmadan kitabımıza geçelim.
“İkiz Gezginler Yeşillikler Ülkesinde” Betül Avunç’un İkiz Gezginler dizisinin son kitabı. Tudem tarafından yayımlanan kitapta ikizler Peri ve Ege Bursa’yı keşfediyorlar. Peri ve Ege’yi daha önceki kitaplardan tanıyoruz. Hangi kitaplar onlar diye soranlar için, yazar kurgunun içine incelikle işlemiş, göndermeler yapmış o kitaplara. Bilmeyenlere yön veriyor, bilenlere anımsatıyor. Peri ve Ege’nin ebeveynleri arkeoloji eğitimi gördükleri için, çocuklarını masallarla, efsanelerle, tarihsel öykülerle büyütmüşler. Böylelikle ikizlerin tarihe, mitolojiye ve bunların peşinde gezmeye-görmeye yatkınlıkları oluşmuş. Peki, Bursa deyince akıllara ilk düşen ne ola ki? Kimimiz için İskender, kimimiz için Uludağ, kimimiz için kestane… İlgi nereye odaklıysa sanırım ilk akla gelen o olacak. Betül Avunç, sırasıyla kurguya dâhil etmiş bütün bunları. Sadece bunlar da değil tabii. Çekirge semtinin adı nereden geliyor diye soranları da merakta bırakmamış. Daha da gerilere gitmiş, Herakles’i, Hilas’ı, kaplıcaların prensesini, pegasosları, tek boynuzları dâhil etmiş kurguya. Yazarın gördüğü klasik arkeoloji eğitiminin etkisini görüyoruz bu bölümlerde. Yaşamının başka bir yönünü yansıtmış kitaba.
Bursa deyince Hacivat-Karagöz unutulur mu? Onlar da var tabii. Geçmişten bugüne Bursa sınırlarında adı anılan, o topraklardan kim-ne geçmişse sözünü değdirmiş.
Yalın bir anlatımı var Avunç’un. Akıp gidiyor anlatımı. Bir miktar gizem olsaydı nasıl olurdu? Daha iyi olurdu. Az biraz heyecan hepimize iyi gelirdi. Gidip göremediğimiz bir kentin değerlerini kavrarken, caddelerinde daha belirgin izler de bulmak isterdim. Tabii bunlar kitaba gölge düşürmeyen detaylar.
İkiz Gezginler’i daha önce İstanbul’da Bodrum’da gördük. Şimdi de Bursa’da. Peki, sırada neresi var acaba, diye düşünmeden edemedim.
Yazara çağrım olsun, Peri ve Ege’yi İzmir’de de görmek isterim.