Ernest Mandel Hoş Cinayet’in ikinci baskısına eklenen “ Yeni Polisiye” ve “Fransız Yeni Kara Romanı”: “ Cani, Sistemin Kendisi” başlıklı yazısında Meksika’da, altmışlı yılların sonu ile yetmişli yılların başında geçirdikleri devrim öncesi radikalleşmenin ardından, edebiyat sahnesine doluşan ilerici bir “yeni polisiyeler” ya da kara romanlar dalgasına şahit olunduğundan bahseder. Bir bütün olarak toplumu, devlet ve aygıtlarını, polisi ve özel hafiyeleri de olmak üzere radikal biçimde sorgulamaya çalışır bu romanlar. Ardından uluslararası planda tanınan ve tutulan yazarların en eskisi olan Paco Ignasio Taibo II’ye değinip “kimilerince en iyi Meksika polisiyesi kabul edilen El complot mongol (1969) ile diğer yazarlara göre daha az angaje bir yazar olan Rafael Bernal’i de anmak gerekir” der.
Moğol Komplosu’nda entrikanın tohumları şu şekilde atılır: Dönemin ABD başkanı Meksika’yı ziyaret edecek ve üç gün kalacaktır. Kendisine suikast düzenleneceği bilgisi alınır. Rus Elçiliğinden gelen görevlinin anlattığı tuhaf hikâyeye göre KGB, Komünist Çin’de bu ziyaretten faydalanarak başkana yapılacak bir suikast planlandığını öğrenmiş ve bu söylentiden ilk kez Dış Moğolistan’da haberdar olunmuştur. Yine güvenilir kaynakların bilgisine göre Çin Gizli Servisine çalışan ancak Çinli olmayan üç kişi belki de çoktan Meksika’ya girmiştir. Üç gün içinde komplo söylentisinin doğru olup olmadığını öğrenmek gerekmektedir. Kendisini tanıyan iki general onay vermese de teşkilatın yöneticisi Albay için bu işe görevlendirilecek en uygun kişi romanın başkahramanı Filiberto Garcia’dır. Dolores sokağındaki Çinlileri yakından tanımaktadır Garcia. Özellikle uyuşturucu ve kumar konusunda çevirdikleri dolapları bilir. Hoşlandığı kadın da Çinlidir.
Duyguları, davranışları, diyalogları ve zihninden geçenlerle Garcia roman boyunca sahici bir karakter portresi çizer. Ağzı sıkıdır. Sululuktan hoşlanmaz. Ona verilen görevleri, emirleri layıkıyla yerine getirmiştir bu zamana kadar. Kalbinin üzerinde taşıdığı 45’liği ve cebinde taşıdığı sustalı bıçağı onun vazgeçilmezleridir. Her zaman şık giyinir. Sakalı gür çıkmaz. Çare bulamadığı tek şey yanağındaki yara izidir, ancak o yara izine neden olan gringo da ölümüne çare bulamaz. Karanlık yüzü, kımıltısız dudakları, badem biçimli büyük yeşil gözleriyle bir kediyi andırmaktadır. İşleri için acele etmez, vakti boldur. Kanun, nizam ve devlet için öldürmeler vakit almaz, ama bu kez elini çabuk tutması gerekmektedir. Amerika’yla başlayan ticari ilişkiler ve dünya barışı tehlikeye girebilir. Politik eğilimlerini ne olursa olsun açık etmez, ancak yirmi yaşında katıldığı devrime saygı duyulmasını ister. Belinde 45’lik, gabardin ceket, Teksas tarzı şapka ve yumurta topuk ayakkabının modası geçmiştir öte yandan. Bunlar devrimi yapıp kavgayı kaybetmiş olanlar içindir. Garcia eğitimsizdir, hukuka inanmaz, zaten ona yaptırılan eylemlerin hukuki dayanağı yoktur. Avukatlar ve eğitimli yeni yöneticiler hukuka inanıyor görünürler, ama biri ya da birileri ortadan kaldırılmak istenirse Garcia gibilere haber verilir. Bu arada Meksika değişmiştir; onların öldürerek, silah zoruyla yaptıkları devrim geçmişte kalmıştır. Eskiler artık ayak bağı oluyordur. İhtiyaç olana dek ortalarda görünmeyin, çünkü Meksika kokteyl salonlarında inşa ediliyor artık, eskisi gibi meyhanelerde değil, denir yeri geldiğinde.
Emrinde çalıştığı Albay, Garcia’ya şöyle der: “Ben sizin hükümetinize ve Meksika’ya sadık biri olduğunuza inanıyorum, Garcia. General Marchena’yla birlikte devrimde yer aldınız ve sonra, o kadınla yaşanan olayın ardından (…bir kez raydan çıktım ve emir verilmeden öldürdüm. O kadını öldürmek için nedenim vardı ama bana verilmiş bir emir yoktu. Ve yukarıdakilerden ricacı olup beni affetmeleri için pek çok işe bulaşmak zorunda kaldım.) San Luis Potosi Eyaleti’nin emniyet kuvvetlerine katıldınız… Sınırın temizlenmesi işinde gayet iyiydiniz ve Kübalılar şu gizli karargâhı kurduklarında gayet güzel iş çıkardınız.(Amerikan halklarını özgürleştirecek büyük komünist karargâhı oluşturan altı garibanı öldürdüm. İki makineli tüfek ve üç beş silahla kahramanlığa özenmiş altı şapşal velet. Albay da bu kardeşlerin ulusal egemenliği ihlal ettiklerini söylemişti. Sıçtığımın egemenliği! Belki de öyleydi ama artık ölmüşken hiçbir şeyi ihlal etmiyorlardı. Güya mülteci yasalarını da ihlal ediyorlardı. Sıçtığımın yasaları! O ormanlarda dolanıp dururken kaptığım sıtmanın da içine sıçayım. Sonra ortaya çıkıp da neden onların icabına bakmamam gerektiğini söylesinler diye hem de!)” Bütün bunlar yirmili yaşlarında olmuştur, Garcia artık altmış yaşına gelmiştir. O kendi deyimiyle devletin profesyonel tetikçisidir.
İç konuşmalarındaki argo, zihinsel durum ve çatışmalar sayesinde Garcia’yı daha iyi tanırız. Kara mizah çoğu zaman gülümsetir. Martita’ya olan aşkı bu sert, maço ve acımasız katilin öteki yüzünü, aşkla birlikte yaşadığı dönüşümü daha görünür hale getirir. Roman, sınırlı üçüncü tekil kişi anlatıcının yerli yerinde betimlemeleri, olay akışını işlevsel bir biçimde destekleyen anlatımları, tutumlu ve gerçekçi diyaloglar, başkahraman Garcia’nın samimi iç konuşmaları üzerinden soluk soluğa akıp gider. Yeni kuşakların pek bir şey bilmediği ve nedense merak da etmediği soğuk savaş yıllarının Meksika’sı sahici bir komplo üzerinden canlanır.
Kitabı İspanyolcadan çeviren Özgül Erman’ı ve keşfederek kara ayrıntı serisinden yayınını sağlayan Ömer Türkeş’i kutlamak gerekiyor. Metni okuyup bitirdiğinizde hikâye ve dil üzerinden bir dünya kurduğunuzu fark ediyorsunuz, gerçeklik etkisi güçlü bir dünya bu. İnanılmaz cümleler var: “Sonra da yüzlerinde asılı kâtip bıyıkları ve gülümsemeleriyle sorarlar: Varoluşçu musunuz? Figüratif sanattan hoşlanır mısınız? Casa Galas ( Meksika’da 1933-1070 yılları arasında basılan ve Meksika tarihinden sahneleri ve Meksika halkını geleneksel kıyafetleri içinde canlandıran resimlerin bulunduğu takvim) takvimlerini beğeniyorsunuzdur herhalde.”
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (11 Eylül 2017)