İtalya’nın kurşun yıllarında aktif bir sol militan olarak işlemediği bir cinayetle suçlanan, kaçan, sonrasında yakalanarak uzun yıllar hapis yatan Massimo Carlotto, uzun mücadeleler sonrasında 1993’te Cumhurbaşkanı tarafından affedilerek özgürlüğüne kavuştu. İtalya’nın popüler polisiye yazarlarından olan Carlotto, “Akdeniz Kara Romanı” temsilcisi sayıldı ve ünü İtalya’yı aşıp dünyaya yayıldı. Eserleri farklı dillere çevrildi, sinemaya uyarlandı, “Timsah” dizisi büyük ilgi gördü. Yazarın, Kaçak ve Âşıklar Çetesi’ne ek olarak elimizdeki kitap “Haydutun Aşkı”ndaki baş kahraman özel detektif Marco Buratti’nin maceralarına yer veren bir dizi polisiye romanı bulunuyor. Encore Polisiye dizisinden, Akdeniz Kara Romanı akımının başka temsilcilerinin de Türkçede yayımlanması planlanıyor, polisiye severler için güzel bir haber bu.
Marco Buratti 40’lı yaşlarının sonuna gelmiş blues ve caz düşkünü bir özel dedektif. Lisansı yok. Lakabı Timsah… Blues düşkünlüğü nedeniyle sürekli barlara gidiyor, arkadaşlarıyla kurdukları mekanda da gruplar düzenli olarak sahneye çıkıyor. İsmi geçen gruplar, vokaller ve şarkılar okumamıza roman boyunca eşlik ediyor, bir nevi atmosfer oluşturuyorlar. Timsah’ın bir ekibi var, cezaevi yıllarından beri sıkı dostlar. Ortaklarından Hafıza-Tombul- lakaplı Max, eski bir öğrenci lideri. Kayıt tutma, not alma ve plan yapma kosunda çok iyi. Öteki ise 60’larına merdiven dayamış eski bir hırsız ve kaçakçı olan İhtiyar lakaplı Beniamino Rossini… Para konuları ondan soruluyor. Spritz ve calvados içmeyi, makarna yemeyi çok seviyorlar. Hepsinin hayatında aşklarıyla ilişkili olarak kadınlar var. Kadınlar ikincil kahramanlar olduklarından gerektiğinde görünür oluyorlar. Hayatları güçlüklerle dolu, eğlence sektöründen ayrılarak düzenli bir hayat istiyorlar. Gerekirse muhbirlik ve ajanlık yapabiliyorlar. Aşklarını yaşama biçimleriyle daha aktif ve özgür oldukları görülüyor.
Yaklaşık iki yıldan beridir yaşamlarını beladan uzak durarak sürdürmeye çalışırken, İhtiyar Rossi’nin sevgilisi Sylvie’nin kaçırılmasıyla işler karışır. Arabasına bırakılan yüzük onlara geçmişi hatırlatır. Olay 17 Mart 2004 tarihinde Padova Üniversitesi Adli Tıp Kurumu’ndan çalınan uyuşturucu ile ilgilidir. Timsah ve arkadaşları bu işe zorla bulaştırılmak istenmiş, çaresiz kalınca cinayet işlemek zorunda kalmışlardır. İntikam kokusu hissedilir. Uyuşturucu ticaretini kontrol etmek isteyen Sırp ve Kosovalı çetelerle birlikte İtalyan emniyetinin de işe karıştığı, karmaşık bir suç dünyası vardır karşılarında. Uzak durmaya çalıştıkları yeraltı dünyasının ortasında bulurlar kendilerini.
Romanda olup bitenler romanın başkahramanı Marco Buratti’nin bakış açısından aktarılmış. Olayların temposu hiç düşmüyor. Anlatıcı geçmişe dönüyor, yoğunluğu artırmak için ileriye atlayarak aksiyonun yoğunlaştığı zaman dilimlerine geçiş yapıyor. Timsah’ın dünya görüşü satır aralarında belirgin oluyor. İtalya’ya ve dünyadaki dönüşüme eleştirel bir bakış bu. Her şey fazlasıyla tanıdık geliyor.
Romanın önsözünde belirtildiği gibi tuzun koktuğu, toplumsal yapıların baştan aşağı çürüdüğü İsmet Özel’in bize tanıttığı Rahip Daniel Berrigan’ın ünlü cümlesindeki gibi “Suçlu bir gücün çağında, güçsüz suçlular” olmayı seçen kahramanların ve anti-kahramanların hikâyesini okuyoruz. İtalyan toplumunun yaşadığı ahlaki çöküş hemen her satırda hissediliyor. Yeri geldiğinde Timsah ve arkadaşları da bundan nasibini alıyor. Herkesin birbirini kazıklamaya çalıştığı böyle bir çağda ellerinde kalan tek şey dostlukları belki de.
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (1 Ağustos 2018)