Erik desen değil, limon desen hiç değil ama ekşi ki hem de nasıl! | Derya Ümit

Mayıs 25, 2015

Erik desen değil, limon desen hiç değil ama ekşi ki hem de nasıl! | Derya Ümit

Ekşilina'nın Hayret Verici MaceralarıBu başlık bir bilmece olsaydı, yanıtı Ekşilina olurdu. Ekşilina, Tudem Yayınları’ndan tazecik çıkan Eşsiz Benzersiz, Alışılmadık Derecede Çarpıcı, Sınırsız Mucizevi Ekşilina’nın Hayret Verici Maceraları: Yıkık Dökük Krallığım başlıklı kitabın kahramanı on-on bir yaşındaki nev-i şahsına münhasır bir kızcağız. Şimdi ki çocukların hepsi nev-i şahsına münhasır ve hepsi birer cin, zekâ küpü. Ekşilina öyle bir çocuk değil, zekâsıyla, cinliğiyle kalbinizi çalan bir çocuk değil. Zaten derdi de başından aşkın. Annesiyle babası ayrılmış, babası bütün hayatını geçirdiği Ekşimistan diye adlandırdığı krallığında kalırken Ekşilina ve annesi ruhsuz bir siteye taşınıyorlar, üstelik şehrin diğer ucuna. Dolayısıyla Ekşilina eski okulundan da ayrılmak zorunda kalıyor. Bütün bunlara anlam veremiyor, annesi çok kederli göründüğü için onun üzerine gidemiyor ama babasına hınç besliyor, bunu da onun adını anmayarak, ona sıfatıyla seslenmeyerek, onunla konuşmayarak yani onu görmezden gelerek gösteriyor.

Hikâye aslında bir çocuğun hayatının ilk dönüm noktasına uğramasıyla ilgili. Ekşilina ağlayabilen bir çocuk değil, mızırdanarak, vızıklanarak huysuzluk eden bir çocuk değil, Ekşilina üzüntüsünü, kırgınlığını hiddetlenerek gösteren bir çocuk, onun yaptığı da huysuzluk ama başka bir huysuzluk. Kendisi de ekşiliğinin farkında, hatta öfke nöbetini tarif edişi yakınmadan, utanmadan ziyade kabulleniş içeriyor. Ekşilina seve seve ekşilik ediyor, ekşiliğe hakkı olduğunu düşünüyor, kendini ekşilikle tanımlıyor. Ama öyle yersiz yersiz ekşilik etmiyor, hem yalnızca ekşilik etmiyor, eşlik de ediyor. Örneğin babasının babası olan yarı bunak dedesine. Sonra yeni okulunda tanıştığı içe dönük Paul’e. Ama eski yaşamını çok özlüyor, eski mahallesindeki arkadaşlarıyla bağını koparmıyor, hatta eski mahallesinde kurduğu dedektiflik kulübüne Paul’ü de üye yapıyor. Sürekli eski yaşamıyla yeni yaşamı arasında mekik dokuyor. Bunu yaparken de hissettiği hiçbir şeyi saklamıyor, çevresindeki kimseyi duygularından sakınmıyor. Her ne kadar aksiliğiyle göz korkutsa da ve aslında göz korkutmak istese de Ekşilina çok duygusal bir çocuk hatta ona duygu küpü demek yanlış olmaz. Anne ve babasının ayrılığında bir gariplik seziyor ve bütün dedektiflik maharetine karşın bu garipliği çözmesi bir kitap sürüyor. Ama yalnızca Finn & Rándedektiflik yapmıyor, doğum günü hediyeleri hazırlıyor, pastalar, krepler yapıyor, annesinin elinden dünyanın en güzel sıcak çikolatasını içiyor, kısacası gündelik keyiflerden de eksik kalmıyor.

Ekşilina uzun zamandır okuduğum çocuklar içinde zekâ küpü olmayan nadir çocuklardan, hayran olunacak hiçbir tarafı yok, özenilecek hiçbir yanı da yok, sanki zekâyla bilgiyle akılla ilgili her şeyi bir kenara bırakmış, yalnızca hissediyor. Bu anlamda da aslında üstü kapalı bir biçimde bize bir çocuk için tek dünyanın iç dünyası olduğunu, evrenin, düşme yasalarının, yıldızların, gezegenlerin, teleskopların, okulda olup bitenlerin, öğrenilenlerin, öğrenilip de unutulanların, ödevlerin, projelerin dışında bir dünyası olduğunu gösteriyor. Ekşilina garip bir biçimde sürekli bir şeylerle uğraşıyor ama hiçbiri okul projesi değil. Bir sürü şeyi dert ediyor ama bir tek gün ödeviyle ilgili bir satır laf etmiyor, ya da ediyorsa benim aklımda kalmadı.

Kitabı bitirdiğimde çocuklara ilişkin başka bir dünya olduğunu hatırladım, duyguların dünyası. Duyguların bilgisine değil, kendisine sahip çocukların dünyası. Hissedebilen ve hissettiklerini dosdoğru teklifsiz gösteren çocukların dünyası. Duygularını sözcüklere değil, davranışlara döken çocukların dünyası. Bayağıdır uzaktım böylesine, iyi bir hatırlatma oldu.

PS: Kitabın çizgi roman tadındaki çizimlerinin ustalığını tanımlayabilecek kadar yetkin değilim çizim konusunda, çizimlerin ruhunun, ‘esprit’sinin insanı ihya ettiğini söyleyebilirim ama.

Derya Ümit – edebiyathaber.net (25 Mayıs 2015)

Yorum yapın