Aşk! Tutku! Söze dökülemeyen arzu! İmkansızlığın o acılı yürekte yarattığı derin tahribat! Savrulmalar… Yaşarken ölme isteği, Werther’in içinde bulunduğu biçareliğin metaforu; bu ölümden kaçarken gerçek ölüme uzanma ise, Lotte’yle ‘meçhul ama öngörülen bir zamanda/mekanda’ buluşabilme arzusu…
Werther efekti
Goethe, 1774’te henüz 25 yaşındayken tamamladığı “Genç Werther’in Acıları”nda o günün edebiyatına, genel geçer yazma kuralına kafa tutan bir romanla çıkıyor okur karşısına. Bu kafa tutma, toplum ahlakına aykırı bir ‘yasak aşk’ anlatısı barındıran kötücül içeriği, bu ‘yasak aşk’ meselesinde kahramanımız Werther’in ‘yasak’tan ‘aşk’a geçemeyen ve bundan ötürü her geçen gün artan hastalıklı yapısı ve yine topluma kötü örnek teşkil eden ‘intihar’dan besleniyor. Sevenleriyle eleştirenlerini karşı karşıya getirip derin tartışmalara neden olan bu eser, izleği ve katmanları göz önüne alındığında ‘zamanının öncülü’dür. Kilise’nin devreye girip ‘dini kurtarma’, insanların ahlakını koruma çabaları, eserin kimi ülkelerde yasaklanması ve diğer eleştiriler, eserin ikinci baskısına engel olamayacaktır; Napolyon’un bu eseri tam yedi kez okumasına engel olamadığı gibi! Goethe, bu romanıyla, 1800’lerin Almanya’sında toplumu/aydınları edebi, felsefi tartışmalara yöneltmesiyle de farkında olmadığı –önemli– bir adım atmış olur. Thomas Mann’den başlayarak dünyaca ünlü/klasikleşmiş yazarların eserlerinde bir tipoloji’ye dönüşen Werther, edebiyat dünyasının bir başka önemli kazanımı olmuştur ki, Goethe’nin –eserini yazarken– bunu öngördüğünü de sanmıyoruz. Werther’in, aşkına karşılık bulamayan tüm dertlileri etrafında toplayan bunalımlı yanı, onu intihara sürükleyen biçareliği, psikolojide ‘Werther efekti’ kavramını doğuracak ve patolojik bir olgu olarak dünyaya nam salacaktır ‘Genç Werther!’
Toplum hayatında görülen bu –her ülkeye ve her zamana nasip olamayacak denli(!)– derin etki, sarsıcı yansımalar, romanın kıyasıya eleştirilmesi, Kilise’nin devreye girip romanı ‘şeytan’laştırma çabaları Goethe’ye geri adım attıramayacaktır. Romanın ikinci baskısı için yazdığı önsözde Goethe, tam bir ‘edebiyat yaparak’ tarihe geçecek şu cümleyi ekler: “Erkek ol ve beni izleme!”
18. asırdan günümüze bir aşkın anatomisi
İnsanoğlunun derin meselesidir aşk! Bu derin mesele, biz ‘sıradan’ların mahreminde saklı kalabilirken, usta kalemlerin elinde ‘kurmaca’nın ateşiyle beslenir de ‘Karamazov Kardeşler’ olur, ‘Savaş ve Barış’; kalır bir dünya! ‘Whatsapp’ görüşmelerinden muzdarip(!) günümüz âşıkları, belki de klasiklerin anlatılarında durulabilir. –Yeni zamanlarda– kıskançlığın gerçekte ne menem bir duygu olduğu, ‘sevgilinin telefonuna ulaşılamayan birkaç dakika’ya gösterilemeyen tahammül ve bunun sonuçları ile –eski zamanlarda– sevgiliden gelecek bir mektubu –fazla değil, birkaç km. ötededir evi aslında– bekleme sabrı ve zarafeti arasındaki duruş açısından mukayeseli olarak incelenmelidir modernizmin modern enstrümanı bizler tarafından. Okur olarak okurluğumuzu sorgulamak, belki de yapılması lazım gelen ilk iş olmalı! Malum zincir mağazalardan aldığımız kıyafetler gibi okuduklarımız da! Farklı olmamak, öz’ü anlamamak, derin’e inmemek, hayatı sorgulamamak için elimizden geleni yapıyoruz benzeri anlatım ve cümlelerle benzeri akıcılıkta yazılmış romanları okuyup kendimize ‘çok okur’ payesi kazandırarak. Kitap kurduyuzdur ve fetişizme varan bir hastalığımız vardır bu bahiste, övünürüz…
Eski mesel ‘aşk’ın 1770’lerdeki kimyasını ortalama 250 yıl geriye giderek okumamıza olanak sunuyor ‘Genç Werther’in Acıları’. Werther! Tutkulu, iflah olmaz/uslanmaz âşık! Acıyla özdeşleşmiş biçare! Aile mefhumuna saygı duyamayan ahlaksız bir deli, Werther! Kocası Albert’e rağmen sevdiği kadının dudaklarında yaşam iksiri arayan iflah olmaz bir sapkın! O tabanca daha bir onurlu ama. Tabancayı getiren hizmetçi söylüyor, Lotte verdi, diyor. Onun elleri değmiş tabancaya. Tozunu da almıştır, diyor bunu duyan Werther, öpüp koklamıştır… Şimdi o intihar daha bir anlam kazanacak. Sevdiğinin kocasının tabancasıyla ‘o evliliğin nişanı’nı cesedine işlemeye karar veren Werther, tabancaya ellerini değen sevdiğinin sıcaklığıyla, şimdi adeta ölümün soğukluğunu aşkıyla ısıtacak. Deli! Deli Werther!
Ayrıntı Yayınları’nın ‘Ayrıntı Klasik’ serisine eklediği ‘Genç Werther’in Acıları”, akademik bir ders sunusu niteliğindeki “Sunuş” ve “Sonsöz” bölümleriyle de romanın mayasına dair önemli bir inceleme olanağı sunuyor okura.
Barış Özdemir – edebiyathaber.net (12 Şubat 2016)