Bu yazıyı 23 Nisan günü yazıyorum. Gerçek anlamda “Bugün 23 Nisan/Neşe doluyor insan” diyebileceğimiz bir günün düşüyle yazıyorum. Düşlüyorum çünkü şu anki gerçek çok acı ve acımasız. Şiddete maruz kalan çocukları, taciz ve tecavüze uğrayan çocukları, çocuk gelinleri yaşıyoruz hâlâ. Çok küçük yaşlarda çalışan, çalışmak zorunda kalan/ bırakılan çocukları yaşıyoruz hâlâ. Ama umudumuzu yitirmiyoruz. Umudumuzu besliyoruz. Octavia Paz, “Bir şiiri okumak onu gözlerimizle işitmektir; bir şiiri dinlemek ise onu kulaklarımızla görmektir” demiş. Onun bu sözündeki şiiri öyküye çevirerek, gözümüzle işiteceğimiz kulağımızla göreceğimiz öykülerden konuşalım istiyorum. Çünkü umut öyküde, öykü umutta!
“Buralarda Esnaf Lokantası Var mı?” diye sorarak yayımlanan bir kitaptan söz edeceğim bugün. Murat Şahin’in yazdığı kitap, Minval Yayınları arasından yayımlandı. Adını “Yusuf Atılgan” anısından alıyor kitap. İhsan Bayram’ın yakın dostu Yusuf Atılgan’la yaşadıklarından bir kesiti anlatması sonucunda ortaya çıkıyor bu öykü.
“Buralarda esnaf lokantası var mı? Onu ilk o gün gördüm. Yaşadığım küçük kasabaya yeni geldiği belliydi. Giyimi bizden farklıydı. Sözcükler ağzından tane tane dökülüyor ve tok bir sesle konuşuyordu. (…) Henüz on beş yaşındaydım. Zamanımın çoğunu okumaya ve futbola ayırıyordum. Şiirle yatıp öyküyle kalkıyordum. Edebiyat lafı geçti mi akan sular dururdu. (…) ‘Yeni hocayı neden sevmedin?’ ‘Anarşistmiş. Babam dedi ki, böyle adamlar burayı karıştırır.’ ‘Ağabey bu şairi tanıyor musun?’ diye sordum. ‘Biliyor musun, bu kitabı bana senden önceki edebiyat öğretmenimiz hediye etmişti. Defalarca okudum.’ ‘Çok yakından tanıyorum.’ ‘İnanmıyorum, o kadar çok kafa yordum ki bilemezsin. Kimdir? Bana biraz anlatır mısın?’ ‘ O şair benim.’ ‘Canım ağabeyim, beni makaraya alma.’ ‘Ne makarası İhsan, o kadar hukukumuz olsun.’ ‘Nasıl olur ama ağabey. Burada Nevzat Çorum yazıyor.’ ‘Bir dönem şiir yayınlatmam yasak olduğu için takma isim kullanmıştım.’” (kitaptan)
Kitap on beş öyküden oluşuyor. “Ben” diliyle yazılmış öyküler okurunu bir anda içine alıyor, hapsediyor. Bir öykü daha bir öykü daha diyerek soluksuz okuyorsunuz kitabı.
Samimi ve yalın bir dili var yazarın. Ve güçlü bir anlatımı… İnsanları çok tanıdık. Her an karşılaştığımız insanlar onlar. Sokakta, trende, vapurda, otobüste. Yaşamın olduğu her yerde.
Yaşamın hüzün yanı ağır basıyor bu öykülerde. Neşeyi aramayın, bulamazsınız. Nedenini ise şöyle açıklıyor yazar: “Öyküleri, benim karanlık yanım yazıyor!”
İşte o karanlığın içinden yıkıntılar, yoksulluk, yoksunluk, acı, keder üstünüze üstünüze geliyor. Adına öykü diyoruz ama yaşadığımız dünyanın gerçekleri bunlar. Edebiyatın yaşam, yaşamın da edebiyat olduğunun kanıtı öyküler.
Murat Şahin’in ilk kitabı “Amtafarak” 2008 yılında yayımlanmış. “Direnişin Adı Gültepe” adlı anlatıyı dikkate alsak da öykülerin üzerinden yedi yıl gibi uzun bir zaman geçmiş. Bu da demek oluyor ki öykülerini damıtarak yazan, yayımlama telaşına kapılmadan yazan bir isim.
Bugün piyasada yer alan öykü kitapları ile kıyaslandığında “Esnaf Lokantası”nın nitelikli öykülerden oluştuğunu görüyoruz. Yayımlanmasından hemen bir hafta sonra ikinci defa basıma giriyor olması da bunun göstergelerinden biridir sanırım.
“Esnaf Lokantası”ndaki öyküler yaşamı kucaklayan öyküler. Yazıyı kitaptan bir öykünün bittiği gibi bitirelim. “Ne hissediyorsan onu yap, aynı duyguları bir daha hissedemeyebilirsiniz.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (27 Nisan 2015)