“Eva Perón Bir Efsanenin Yaşamı ve Ölümü” üzerine | Kamuran Kaya

Ağustos 31, 2024

“Eva Perón Bir Efsanenin Yaşamı ve Ölümü” üzerine | Kamuran Kaya

Bir Azizeye Dönüş Hikâyesi

Latin Amerika çalışmaları ile bilinen yazar Ursula Prutsch’un İletişim Yayınlarından bu sene çıkan “Eva Perón, Bir Efsanenin Yaşamı ve Ölümü” isimli biyografi kitabı yalnızca dönemini çok etkileyen popüler bir ismi ele almıyor. Aynı zamanda günümüzde de krizlerle boğuşan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı’nın oldukça ilgisini çeken ve bir akım olarak “Peronizm” olarak adlandırılan popülist bir hareketi enikonu önümüze seriyor. Kitap, öncelikle Eva’nın yoksunluklar içinde geçen hayatının ana duraklarına uğruyor. Ve sonrasında sahnelere çıkışına, artık tanınır olmasına ve kaderinin tamamen değiştiği Juan Perón ile tanışmasına odaklanıyor. Bu tanışıklık sadece iki kişinin duygusal birliğine yol açmayacak, aynı zamanda Arjantin için yeni bir siyasi figürün de ortaya çıktığını gösterecektir. Artık Eva, kocasının tüm siyasi hayatına müdahale eden, onun cezaevinden başkanlığa giden yolunu açan, sosyal reformlardan, kadınların sosyal haklarına, tüm zenginliklerin en geniş kesime aktarılmasından Katolik inancına ters düşen spritüal uygulamalara kadar giden çizgide yeni bir dönemin figürü haline gelecektir. İkinci Dünya Savaşı’nın o korkunç yıkıcılığında bir kadının toplumun geniş kesimince tam bir arzu ve hayranlık ögesi olması, zenginlikleri bölüştürmekten bahsetmesi Batı’nın da ilgisini çeker. Yapmış olduğu “Gökkuşağı Seyahati” adı altındaki gezilerinde kendisine gösterilen ilgi dönem iletişim kanallarında sıklıkla işlenir. Nerede ise bir azize olarak görülen Eva’ya Arjantinlilerin duyduğu hayranlık ölümüne ve hatta ondan sonrasında da devam eder. Kitapta buna ilişkin çok sayıda örnek sıralanmakta. Özellikle “gömleksizler” adı verilen “Descamisados” hareketinin artık Arjantin’in en önemli güçlerinden biri olması, sendikal CGT’nin egemenliği ve gazeteler, radyolar, hatta başka siyasi partilere egemenliklerle kimi kadın hareketlerinin tamamen Eva eliyle yürütülmesi, onun aynı zamanda gittikçe devlet gücünü de eline geçirdiğini resmeder. Siyasi bir kişilik olarak Eva Perón nerede ise tüm etkinliklerini hesap eder. Artık ne yapıyorsa kitlenin kalbine hitap etmelidir. Sadece siyasi söylemlere sığınmaz, fakirlikten güce uzanan yolda pırlantaları, pahalı elbiseleri ile geniş kitlelere “siz de yapabilirsiniz” mesajını iletir. Eva’nın “arzu nesnesi” haline bürünmesi asıl şimdi başlar. Ama öte yandan kitabın sonlarında da verilen ekonominin gittikçe kötüye gitmesi ile devlet mekanizması içerisinde Eva’ya şeytan muamelesi yapan bir kitle de az değildir. Ve bir de Eva’nın hayatına mal olan kanser hastalığının da ilk işaretleri ile birlikte Eva kitlelere Arjantin’in annesi olarak kendisine ağlamamalarını ister. Eva’nın ölümü ile birlikte lider Juan Perón için zor günler başlar. Bir darbe ile iktidarını kaybeder. İspanya’da sürgüne gider. Yeni gelen yönetim Eva’nın ölüsünden bile korkar. Yıllar sonra ortaya çıkan modern Robin Hood olarak görülen “Montoneros” hareketinin de gayreti ile Milano’da bulunan cesedi Arjantin’e geri getirilir.

Yoksulların Ve Arjantin’in Annesi

            “Eva imgesi” yıllar geçse de sarsılmaz. “Don’t Cry For Me Argentina” başlıklı şarkı dillerden düşmez. Önce tiyatro sahnelerinde müzikal olarak sergilenen Evita, daha sonra Neo-Peronist olarak görülen Devlet Başkanı Carlos Menem’in de desteği ile yönetmen Alan Parker tarafından filme çekilir. Evita’yı ise yine bir başka ikon “Madonna” canlandırır.

263 sayfadan ibaret sürükleyici kitabı Dilek Çınar’ın okunmayı daha da kolaylaştıran çevirisi ile bitiriyoruz. Kitap, yalnızca bir kişi portresini çizmekten öte modern siyasetin bir ikonu olan ve sürekli kendisine düşmanlar arayarak biz duygusunu halkına veren Eva’nın gerek bulunduğu kişisel psikolojik durumunu gerekse ülkenin geçirdiği o karmaşada böyle bir kadın lider figürüne duyulan ihtiyacın kökenlerini örnekleriyle ve dönemin tanıklarının ağzıyla iyi bir şekilde sunuyor. Kitabın arka kapağında da belirtildiği üzere “…Arjantin’de 1940’lardan 1970’lere kadar hüküm süren Peronizm, siyasi popülizmin modern tarihteki ilk ve en gelişkin modeli sayılabilir. Bu bakımdan, bütün dünya için kalıcı bir deneyim mirası bırakmıştır. Peronizm’in azizesi sayılan Eva Perón’un hikâyesi, bu akımın yoksul halk kitlelerini nasıl peşinden sürüklediğini anlatmanın sırrını sunmakta.” İşte yazar Ursula Prutsch, Eva Perón kitabında yoksul, taşralı, kimilerince kötü yola düşmüş gözüyle bakılan bir genç kızın sahneye çıkma arzusunun peşinde, nasıl bir azizeye dönüştüğünün hikâyesini herkesin rahatlıkla anlayabileceği bir dille başarıyla veriyor.

Yorum yapın