Birçok farklı alanda yaptığı bilimsel araştırmalarla tanınan Andrew May’in yazdığı Astrobiyoloji, ‘evrende yaşam arayışını’ insanın zihninde yer edinmiş ‘tuhaf yaratıklar’ sınırından aşırtarak tek hücreli canlılara kadar indirgeyip esasen uzaydaki yaşamın kökenine bir yolculuk yapıyor.
Astrobiyoloji ya da egzobiyoloji, disiplinlerarası bir bilim olup, özellikle evrende yaşamın ortaya çıkmasını ve evrimini sağlayan jeokimyasal ve biyokimyasal etken ve süreçleri konu alır; bir başka deyişle, evrende biyolojik kökenin, evrimin, dağılımın ve canlıların geleceğinin incelenmesidir. Bu bilimsel disiplinler-arası alan, kısaca, Güneş Sistemi’miz içinde ve dışında kalan “yaşanabilir gezegen”lerdeki yaşanabilir ortamların araştırılmasını, abiyogenez (prebiyotik kimya) kanıtlarının araştırılmasını, Mars’ta ve Güneş Sistemi’mizde yaşamı, Dünya’daki yaşamın evriminin kökenleri ve erken dönemleri üzerine laboratuvar çalışmalarını ve alan araştırmalarını ve yaşam potansiyelinin Dünya ve uzaydaki zorluklara uyarlanması çalışmalarını kapsar. İnternette astrobiyolojiyle yaptığınız aramada karşınıza Vikipedi’deki bu detaylı tanımlama çıkıyor. Bizim elimizde ise bunun özetinin de özeti olacak bir açıklama daha var: “Yaşam, Darwinci evrim kapasiteli, kendi kendini sürdüren, kimyasal bir sistemdir.” Andrew May’in Yazgı Evrim Denizci çevirisiyle Say Yayınları’ndan ‘Evrende Yaşam Arayışı’ alt başlıklı Astrobiyoloji kitabında yer alıyor. Aslında bu tanım hem kitabın hem de astrobiyolojinin meramına kaynaklık ediyor. Zira biz “Evrende yaşam var mı?” diye sorduğumuzda aklımıza kafasında antenleri, kocaman kafaları ve yemyeşil suratlarıyla ortalıkta gezen ‘ecnebileri’ gözümüzün önüne getiriyoruz. Halbuki astrobiyoloji, gözle görülemeyecek kadar küçük mikroorganizmaları da alanına dahil ederek kendi ‘yaşam’ kavramını genişletiyor. Andrew May de Astrbiyoloji eserinde bu minicik yaşamlardan yola çıkarak konuyu ‘uzaylılara’ kadar getiriyor.
Andrew May bağımsız bir bilim danışmanı. Doğa bilimlerinden İngiliz tarihine, askeri teknolojilerden paranormal olaylara kadar birçok farklı alanda araştırmalar yapıyor. Newton ve Einstein biyografilerinin yanında İstikamet Mars ve Kozmik Etki kitaplarını da kaleme almış. May, Astrobiyoloji kitabında yukarıda bahsettiğimiz üzere evrendeki yaşam formunu, belki de alışılagelen ‘yaşam’ın dışına taşırıp astrobiyoloji parantezi içinde ele alarak anlatıyor. Bu kısıtlı bir anlatım gibi görünebilir ancak mevzubahis konunun, yani astrobiyolojinin kendisi zaten buna imkan vermediği için çapı oldukça geniş bir yelpazeden söz ediyor May.
Kitap, yerkürenin dışındaki hayatla, onun neler içerdiğine dair kapsamlı bir bakışla açılışını yapıyor. Daha sonra yönünün uzaylılara çevirip 2000 yıl öncesine kadar gidip Yunan tarihçi Plutarkhos’un “Ay’daki bu insan yerleşiminin imkânsız olduğunu kanıtlayabilecek ve bu kanıtı doğrudan gösterecek bir şey de yoktur,” sözüne bir de 17. yüzyılda John Wilkins’in, “İhtimaldir ki bu başka dünyada ikamet edenler vardır ancak hangi tür oldukları belirsizdir,” tespitini ekliyor. Bu iki açıklama önemli zira insanın özellikle Roswell Olayı’ndan sonra evrendeki yaşayanlarla ilgili kafasında kurduğu sabit tipolojinin yeni bir şey olduğunu açıklıyor. Ve yine ilerleyen sayfalarda yer alan ‘Antik Uzaylı’ kavramıyla da bunu destekliyor. Andrew May’in evrende yaşamla ilgili öngörüsü ise kitaba noktayı koyuyor: “Gelecek on-yirmi yıl içerisinde yapılması mümkün astrobiyoloji keşiflerini düşündüğümüzde en olası olan, bir ötegezegenin atmosferdeki biyoişaretlerin keşfidir. Gerçek şu ki, bugünkü beklentiler düşünüldüğünde bu çok da muhtemeldir…” Yani mikroorganizma deyip geçmemek lazım…
edebiyathaber.net (19 Ağustos 2022)