Geçtiğimiz günlerde Omega Yayınları’ndan çıkan Kozmosun Aklı: Niçin Buradayız? isimli kitap, okuru bilimle felsefe dünyası arasında uzun bir yolculuğa çıkaran, yeni bilimsel veriler ekseninde hayatın ve varlığın anlamına dair güncel yanıtlar üreten özel bir kitap.
1970 yılından beri birçok uluslararası çalışma yürüten ve onlarca kitap yayımlayan Ervin Laszlo, çalışmalarında kullandığı bilimsel verileri ele alış biçimiyle kendisine has, özel bir yerde duruyor. Bilginin sürekli değişip gelişebilen bir şey olduğunu öne süren Laszlo, Kozmosun Aklı’nda da bu tavrını devam ettiriyor ve alışık olduğumuz yazınsal kimliğini sürdürüyor. Türkçe’ye yeni kazandırılan bu kitapta ise Laszlo, bugüne kadar ele aldığı sorunları biraz daha ileriye taşıyor ve işin içine kozmosu da katıyor.
Temel olarak iki bölümden meydana gelen ve “Sonsöz”ünü James O’dea’nın yazdığı kitap, dünyada bulunma amacımızı sorgulamamıza neden oluyor. İnsanın yeryüzünde başıboş dolaşan bir varlık değil, duyuları ve zekâsıyla fark yaratan bir unsur olduğunu belirten Laszlo, bu süreçte edimlerin kişiler için ne denli önemli olduğunun altını çiziyor.
Başlangıçtan itibaren insanın dünyadaki varlığının neye bağlı olduğuna dair birçok yanıt üretilmiştir. Bu yanıt dinlere göre farklılık göstermekle birlikte bilimsel çevrelerde çoğu kez değişkenlik göstermekte, farklı yorumlanmaktadır. Bu değişkenlik de bilimin güncel şartlarına ve gelişim biçimine göre farklı biçimlerde değerlendirilmektedir. İşte Laszlo’nun temel çıkış noktasının tam da bu noktada devreye girdiği söylenebilir. Ervin Laszlo, bilimin ürettiği son veriler üzerinden hareket ederek âdeta zamanın ruhunu yakalıyor ve okuyuculara yeni bir konsept etrafında yeni bir çalışma/düşünme biçimi öneriyor. Bu biçim de dinleri işin içine katmakla birlikte kendisini daha farklı bir zemin üzerinden hareket ettiriyor: zaman ve kanıtlar.
Varlıkla ilgili gerek bilimsel, gerek felsefi, gerekse dinsel açıdan bugüne dek binlerce farklı yanıt üretilmiştir. Ancak bilimin son dönemdeki hızlı ilerleyişi bu konuda yeni soruları da beraberinde getirmiş, birçok konuda dinsel/inançsal tutumları zor durumda bırakmıştır. Bunanla birlikte felsefi düşünme biçimi de yeni veriler etrafında farklılıklar göstermiş, yeni akım ve tarzları beraberinde getirmiştir. İşte Laszlo bu noktada klasik sorulardan yola çıkıyor ve gerek felsefe gerekse dinler tarafından öne sürülen soruları ele alıyor. Bu soruların eskimiş olmakla birlikte önemini hâlâ koruduğunu belirten Laszlo, bunlara verilecek yanıtların ilerleyen süreçte de büyük önem arz edeceğini ifade ediyor. Sorular ne kadar eski olursa olsun, yanıtlar yeniden üretildiği sürece eski canlılık ve değerini koruyacak, okur için ufuk açmaya devam edecektir. Bir anlamda varlığın temelinde yatan şey de tam olarak budur.
İnsanoğlu için gerek evrenle gerekse insan ve öteki varlıklarla kurulan ilişkiler oldukça önemlidir. Zira tek başına yaşamına devam eden bir varlık olmayan insan, kurduğu ilişkiler ve bağlarla yaşamına devam eder. Bu süreç ise oldukça karmaşık ve bir o kadar da yeni etkileşimlere açıktır. İşte bu noktada insanlığın başlangıcından beri var olan sorunlar, her durum ve şartta kendisini yenileyerek bugüne kadar gelir. Bu noktada Laszlo, Albert Einstein’dan Wilhelm Leibniz’e kadar birçok önemli isimde soluklanır. Onun bu soluklanmaları aslında aradığı cevaplar için çaba göstermesidir. Çünkü o, tek bir cevap için onlarca farklı soru sorulması ve her bir soru için başka bir kaynağa, başka bir isme, başka bir arayışa girilmesi gerektiğini bilen birisidir. Aslında başarısının kökeninde yatan da tam anlamıyla budur. Uğradığı her kaynak, üzerine düşündüğü her isim ve kitap onda yeni bir dalgalanmaya neden olur ve bu dalgalanmalar peşinden yanıtları getirir.
Laszlo’nun çalışmalarına hızlıca bakıldığında onun bilimin yanı sıra teolojiden de sıklıkla beslendiği görülebilir. Burada aslında onun dini inançları sorgulamaktan ziyade onlardan beslenen, onların anlam arayışını geliştiren bir yapıda hareket ettiği söylenebilir. Özellikle Tao, İsa Mesih ve Hz. Muhammet bu açıdan ön plana çıkar. Geniş kitleleri peşlerinden sürükleyen bu isimler, kendi dini çerçeveleri içerisinde geliştirdiklari anlamlarla farklı yapılar meydana getirmiştir. Birbirlerinden ve birbirlerinin mirasından faydalanarak hareket eden bu düşünceler, bu açıdan Laszlo’yu da beslemiş, onun için katmanlı yapılar meydana getirmiştir.
Kozmusun Aklı’nda ön plana çıkan meselelerden birisi de bilginin ve bilimin işleniş biçimidir. Eserini oldukça basit bir dille yazan Evrin Laszlo, verileri işlerken de bu dili ve düşünme biçimini sürdürür. Aslında bu da verileri değerlendirme konusunda okuru yüreklendirerek bu eyleme ortak yapar. Okur için sanki gözünün önünde canlanan bir okuma ve veri kullanımı süreci söz konusudur. Bu yalınlık, ele aldığı oldukça ciddi meseleleri oldukça basitleştiren ve her yaştan okur için dizayn eden tavır övgüye değerdir. Bununla birlikte şüphesiz bunda kitabın çevirmeni Hira Doğrul’un da katkısını anmak gerekir. Doğrul, kitabı çevirirken benimsediği tavırla okurun işini bir hayli kolaştırmış, okurun işini kolaştırmak için oldukça önemli bir çaba sarf etmiştir.
“Doğum başlangıcımızdır, belki de değildir,” diyen Laszlo, bu ifadenin hemen ardından doğumla ölüm arasındaki karşıtlığı ele alır ve aslında yaşamın sınırlandırılmasının bu açıdan ne denli önemli olduğunu gündeme getirir. Zira ölümle sınırlandırılan yaşam, kendi içerisinde eşsiz bir yapı sunar. Bu yapı, varlığın anlamlarını sorgulamak konusunda insanı oldukça yüreklendirir. Zira bir kez yaşanabilecek bir şey, anlamlı olmalıdır, anlamlı olmak zorundadır, değil mi? Ancak bu anlamlar herkes için her zaman ve her koşulda açık değildir. Onu aramaksa herkesin başından geçen bir serüven değildir, ona kendi içerisinde farklı yollardan ulaşılabilir. İşte “Niçin buradayız?” sorusunun cevabını ararken tam da bu düşüncenin peşinden gitmek gerekmektedir.
Laszlo özellikle meseleleri sınıflandırması ve onları ait oldukları sınıf dâhilinde gözle görülür kılması bakımından da oldukça önemli bir isimdir. Sözgelimi “toplumsal değişim” meselesine değinirken de “bu ve bundan sonraki yaşamın anlamı” üzerine düşünmeye başlarken de ilk olarak öne sürdüğü düşünceye uygun bir düşünme biçimi, ona uygun bir metot geliştirir. Bu metot ona kendi içinde meselelerle diğer sorunlar arasında özel bağlar kurmak konusunda yardımcı olur. Tüm o sınıflandırmalar, alıntılar, listeler aslında tam da bunun içindir. Bu metot, kitabı okuyucu için kolaylaştırdığı gibi bir düşünme pratiği olarak kendisi için de kullanışlı bir hâle getirir. Bu açıdan Ervin Laszlo’nun ayırt edici özelliklerinden biri olarak benimsediği kolaylaştırıcı tavırdan söz edebiliriz.
Omega etiketiyle geçtiğimiz günlerde okuyucuyla buluşan Ervin Laszlo’nun Kozmosun Aklı: Niçin Buradayız? isimli eseri, bilimsel veriler eşliğinde hayatın anlamına dair yeni yanıtlar üreten değerli bir çalışma olarak ilgilileri bekliyor.
Ali Gence – edebiyathaber.net (24 Haziran 2020)