Sin, Sümerlerin Ay Tanrıça’sı Nanna’nın Babil ve Asur inançlarındaki adıdır. Ayın Tanrıça sayılmasında Mezopotamya Ana Tanrıça kültünün de çok önemli bir yeri vardır. Bu yöredeki kavimler ayın hilal halini bir genç kız gibi, yarım ay halini bir kadın gibi ve dolunay halini ise doğuma hazırlanan hamile sembolü olarak kabul etmişlerdir. Ayın devamlı büyümesi, küçülmesi, yok olması ve tekrar ortaya çıkması, onu ölüm ve yeniden doğuşla bağlantılı kılar. Yok olduğu gecelerde yer altı dünyasına inerek bu dünyadakileri yargıladığına, rehberlik ettiğine ve kararlar verdiğine, hilal halindeyken de teknesiyle gökyüzünde dolaştığına inanılırdı. Sin’in yukarıdaki özellikleri, Roma İmparatoru Jüstinyen’in Atina’daki Platon Akademisi’ni İÖ 529’da kapatması üzerine Atina’dan ayrılarak Harran’da rahat bir çalışma alanı bulan Yunan felsefeciler ve bilim adamlarının katkılarıyla Hermetizmin kolaylıkla kabul edilmesini sağlayacaktı. Helenistik dönemde bir taraftan özellikle alt sınıf halk arasında pagan inançlar devam ederken Sin ve Hermes bağdaştırılacak, öte taraftan Sabii dini de Grek felsefesi bilgelerinin getirdiği Hermes öğretileriyle kaynaşacaktır. Din bilimcileri tarafından tufandan sonra yeryüzünde ilk kurulan şehir olarak kabul edilen Harran’a, Hazreti İbrahim’in de İÖ 2000-1800 yılları arasında geldiği düşünülürse, Harran’daki Sin kültürünün paralelinde çeşitli değişimlere uğrayarak günümüze kadar varlığını sürdüren Sabii dininin de etkin olduğu görülmektedir.
Günümüz Süryani topluluklarının adı varsayımlara göre Asur, Asurî, Asuriyân, Sryan adlarının zamanla değişimi sonucu ortaya çıkmıştır. Süryaniler kendilerini Asurların torunları olarak kabul eder. Aramice konuşan bu topluluğun Harran merkezli dinleri de belki yeryüzünün ilk bâtini -belirli bir insan topluluğu dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan her türlü bilgi ve öğreti- dini olarak kabul edilebilecek olan Sabiiliktir. Asurların güneydeki komşuları astroloji ve büyünün yeryüzüne yayılmasını sağlayan; güneş, ay ve gezegenlerin hareketlerini düzenli olarak inceleyen Keldanilerdi. Astrolog, müneccim, sihirbaz, kâhin anlamlarına gelen Keldani, aynı zamanda Babil’de yaşayan kavim demektir. Babilliler, kaderin gökyüzüne önceden yazıldığına, yıldızların durumuna ve hareketlerine göre bunun öğrenebileceğine inanmış ve astrolojinin temellerini oluşturmuşlardır. Öğretilerindeki ana fikir, dört ana element olan; ateş, su, toprak ve havanın tanrısallığın doğadaki esasları olarak kabul görmesi, bunlara saygılı bir biçimde yaklaşılması ve davranılmasıydı. Sabii dini bağımsız bir dindir. Kitaplı dinler birçok ritüeli, inanç biçimlerini Sabilikten, Güneş ve Ay kültünden almıştır. Sabii dininin bütün dinlerden daha eski bir geçmişe sahip olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Kur’an’da; Bakara 62, Maide 69 ve Hacc 17 surelerinde adı üç kez geçen Sabiiler’in kurumlaşmış bir dinin inananları oldukları ifade edilir.
Tuğrul Yalnızoğlu tarafından kaleme alınan ve Oğlak Yayınları etiketiyle okurla buluşan Asur’un Kadim Sabii Dininden Günümüze Ezidiler ve Mandeenler kitabı üç ana bölümden oluşuyor. K itabın ilk bölümünde Harran Sabiileri, ikinci bölümde Irak Sabileri-Mandeenleri, son bölümde ise Kuzey Irak Ezidileri ele alınıyor. Her bölümde genel olarak ele alınan dinin tarihçesi, ortaya çıkış aşamaları, peygamber anlayışları, ibadetleri, günlük yaşamlarındaki doğum, evlilik, ölüm, namaz, kurban, oruç ve bayramlar gibi dini ritüeller, öteki dinlere etkileri, kozmolojileri ve mitolojileri yalın, özlü ve öğretici biçimde anlatılıyor. Kitabı bu açıdan, alanla ilgili derinlikli araştırmalar ve çözümlemeler yapmak isteyen araştırmacılar için bir tür giriş kitabı ya da başvuru kılavuzu olarak düşünebiliriz. Yapılan araştırmaları genişletmek ve okumaları çoğaltmak için metnin sonuna zengin bir kaynakça eklenmiş. Ayrıca metnin ilgili yerlerine konan siyah-beyaz fotoğraflar ve grafiklerin okuyucuda turist olarak da olsa bahsedilen yerleri gezme isteği uyandırdığını, bu anlamda işlevini yerine fazlasıyla getirdiğini belirtmeliyim. Metnin sonuna fotoğraflarla ilgili kaynakça da eklenmiş. Metinde geçen özel adlar, sıfatlar ve yer adları yazarın tercihine bağlı olarak araştırma yaptığı bölgenin halk ağzı esas alınarak aktarılmış. Metni yayına hazırlayan Çiğdem Bakırcıoğlu Aslan’in giriş notunda belirttiği üzere yazar Tuğrul Yalnızoğlu, uzun yıllar bu inançların hüküm sürdüğü çeşitli yörelerde derinlikli araştırmalar yapmış. Ezidilikle ilgili halkın bildiği yanlışları ve bilinmeyenleri yöre halkıyla uzun süreler yaşayarak ve görüşmeler yaparak yazıya dökmüş. Harran Sabiileri, Irak Sabiileri-Mandeenler ve Kuzey Irak Ezidileri inançlarına ait yazılı kaynak hemen hemen hiç yok. Bu inançlara ait bilgiler anonim biçimde, sözlü anlatım aracılığıyla kulaktan kulağa aktarılarak günümüze kadar gelmiş.
“Binlerce yıl önce doğan, biçimlenen, yayılan dinlerin inananları uzun yıllardır iç içe yaşamakta ve farklı dinlerin kültürleri birbiriyle harmanlanmaktadır. Birlikte kardeşçe yaşama becerisini gösteren halkların inançlarıyla ilgili bu tür araştırmaların çoğalması ve başka yazılı metinlere yön vermesi dileğiyle.”
Asur’un Kadim Sabii Dininden Günümüze Ezidiler ve Mandeenler, Tuğrul Yalnızoğlu, Yayına Hazırlayan: Çiğdem Bakırcıoğlu Aslan, Oğlak Yayınları Bilimsel Kitaplar.
edebiyathaber.net (15 Temmuz 2021)