Fantastik, düş, gerçeküstücülük dile getirildiğinde akla gelen belki de ilk isim Borges. Harold Bloom tarafından “Batı uygarlığının olmasalardı manen daha az zengin olacağımız yazarlar” listesine seçilen Borges aynı zamanda eşsiz öyküleri ve şiirlerleriyle edebiyat dünyasına “Borgesvari” terimini kazandıran yazar. Borges biyografistlerinden James Woodall’a göre “Onun iç açıcı parlaklığı, modernizmin tükettiği ve edebiyatlarını kupkuru bıraktığı Fransız, İngiliz ve Birleşik Devletler kültürüne ilaç gibi gelmiştir. Şaşılacak kadar çok sayıda edebiyatı beslerken aynı zamanda onlardan etkilenmiştir.”
Uzun yıllar Arjantin Ulusal Kütüphanesi’nde müdürlük yapması nedeniyle Borges’in kitaplarla ve edebiyatla olan bağlantısı salt yazma eylemini aşıyor. Borges’in kitaplarla ilgili bu derin bağını hissettiğimiz eserlerinden biri de Düşsel Varlıklar Kitabı.
Çam ormanlarında ağlayan Squonk, ürpertici düşler görmemize neden olan Elf’ler, İskoçya’da ev halkı uyurken ev işlerini halleden Brownie’ler, kuyularda, kavşaklarda, pazar yerlerinde konuşlanan Cinler, yeşil renge bayılan Periler, ateşle beslenen Semender, silahlı ve çok güzel genç kızlardan oluşan Valkyrie’ler, kısacası Borges’in deyimiyle “düşlemsel hayvanbilim” Düşsel Varlıklar Kitabı ile hayatımıza giriyor. İlk kez İletişim Yayınları tarafından Türkçeleştirilen kitap edebi metinlerde yer alan kurgusal varlıkların neredeyse ansiklopedik denebilecek bir derlemesi. Kitabın başında karşımıza çıkan, Borges’in 1969 basımı için kaleme aldığı önsözde sarf ettiği sözler kitabı hazırlaması için gereken ender bilgileri bulmada yaptığı meşakkatli çalışmayı ve bundan aldığı keyfi anlatıyor. Borges, “hepimizin bildiği gibi, yararsız ve kıyıda köşede kalmış bilgilerin peşine düşmek insana aylakça bir zevk verir” diyor. (47) Büyük bir uğraş gerektirecek bu derlemeyi okurken Borges’in edebiyat dünyasına olan hakimiyetinin yanında edebiyattan ve edebi eserlerden aldığı keyfi göz ardı etmek de mümkün değil. Borges, bu kitapta karşımıza bizleri büyüleyen yazarlığının yanında iyi bir edebiyat okuru olarak da çıkıyor.
Fantastik edebiyat değerli midir, yüksek edebiyat olarak kabul edilebilir mi soruları edebiyat dünyasında daimi bir tartışma konusuyken Düşsel Varlıklar Kitabı; İlyada, Binbir Gece Masalları, Macbeth, Bir Yazdönümü Gecesi Düşü, İlahi Komedya gibi eserlere ilham verenlerin, bazılarında metnin temelini oluşturanların bu fantastik ve düşsel varlıklar olduğunu gösteriyor. Belki de bu şekilde, düşsel varlıkların tüm edebiyat dünyasını besleyen kaynaklardan olduğu tezini de ortaya koyuyor. Kitabın arka kapağında anlatıldığı gibi bu derlemede “Borges, metinlerarası geçişlerin olanak sağladığı kültürel alışverişin insanlık tarihine katkısını gözler önüne seriyor.”
Düşsel Varlıklar Kitabı, oldukça geniş bir zamanı kapsayan incelemesiyle, Doğu’ya ve Batı’ya özgü mitlerde, edebi metinlerde geçen çoğunluğu yabanıl hayvandan oluşan varlıkların madde madde alfabetik sıralanması ile oluşmuş bir edebiyat tarihi kitabı aslında. Edebiyatseverlerin aşina olduğu metinlerin yanında yerel hikayeler ve söyleyişler de Borges için bir o kadar önemli ve derlemenin içinde mevcut. James Woodall’ın kitabın önsözünde belirttiği gibi “Borges’in kafası Henry James’in öyküleri ve Franz Kafka’nın romanlarıyla olduğu kadar, kendi Arjantin cedlerinin şiiri, goşo gelenekleri ve porteno argosuyla da dolu.”
Kitabın farklı kaynaklardan beslenmiş olması her maddede anlatılan düşsel varlığın geçirdiği değişimleri de görmemizi sağlıyor. Eski Yunan’da bir yılan olarak anlatılan Basilikus, Ortaçağ’dan itibaren dört bacaklı bir horoza dönüşüyor. Başka bir kitapta sekiz bacaklı olarak anlatılan bu hayvanın değişime uğramayan tek özelliğinin bakışının ve soluğunun ölümcüllüğü olduğu anlatılıyor. Büyük Britanya’nın hanedan armasını oluşturan Tekboynuz’un İsa’dan önceye dayanan betimlemeleri, Anglosakson büyüleri, hem mahkemede görülen davaları hem de erken doğumu geciktiren Remora, takımyıldızı burçları simgeleyen hayvanlar, insanın aynadaki ve sudaki yansımasıyla oluşan durumlar… Okuyucuya tıpkı Borges’in bahsettiği gibi kıyıda köşede kalmış bilgilerin zevkini gerçekten de veriyor. Kitap Doğu ve Batı’nın kolektif hafızasından yararlanırken Plato ve Descartes gibi filozofların insan hayal gücünü yansıtan bu kurgusal varlıklara dair ilgi çekici tanımlamalarını da içeriyor. Bu sayede, hem Borges okurlarını tekrar heyecanlandırıyor, hem de daha önce Borges okumamış fantastik edebiyat tutkunların dikkatini çekmeyi başarıyor.
Nazlı Güher Beydeş – edebiyathaber.net (18 Mart 2015)