Aynadaki çatlak, loş ışıkla birlikte gıcırdayan kapı sesine uyandı. Üzerine düşen iki parça yüzün sahibi, sahne maskesini çıkarmak için elindeki tuvalet kağıdını gelişigüzel ıslattı. Yavaş hareketlerle gecenin kirlerini lavaboya akıttı. Gözlerindeki solgun ışık, gecelerin hatıralarını silmek istercesine parıldadı bir anlığına. Adı Hayat’tı, varoşlarda nefes bulmuş bedeni adını sürdürebilmek için yıllardır çırpınıyordu. Gıpta ile bakmıştı hayatın yolundan bir çırpıda meşhur olan artizlere, şarkıcılara. Hayalleriydi onu bu çıkmaza sürükleyen, ama artık sona gelmişti. Aslında kabullenmişti geceler boyu tüketilip silinmeyi, ama yalnız değildi son birkaç yıldır. Ve kendisi için yapamadığını hayat verdiği bu gülüş için yapmalıydı.
“Bu gece sondu.” diye düşündü, sabah ezanı köşeyi dönerken. Makyajı temizlenmiş yalın suratında bir tebessüm gün ışığıyla belirginleşti. İsli fayanslara tutunmuş kalorifer peteğinin üstünde kurumaya bırakılmış havluyla elini yüzünü kuruladı. Yüzlerin kederleri birikmişcesine ağırdı havlu, yine sona kalmıştı demek ki…
Banyoya uzanan koridorda birikmiş sigara, parfüm, alkol ve erkek kokusundan kaçarak salona attı kendini. Yer yatağında kocaman yorganın arasına sıkışmış Gaye’sini görür görmez ferahladı. Hep bu an için değil miydi çektiği çileler? Yavaşça kapıyı kapattı, kanepede uyuyan Hayriye anaya göz ucuyla bakarak usulca yer yatağına ilişiverdi. Gaye’nin masum kokusu yılların ekşimiş yorganını bile yumuşatmıştı ya, hayat gayesinin önemini bir kere daha tattı.
Annesinin varlığını hisseden küçük kız esneyerek gözlerini araladı. Hayat, çocukluğunun en bildik özlemini kızına bundan sonra yaşatmayacağı için bir kat daha umutlandı. Parmağını dudaklarına götürerek “Haydi!” dedi. Bu duruma alışık olmayan küçük kızdan gözlerini ayırmadan doğruldu. Gaye’yi de kucağına alıp usturuplu adımlarla salondan çıktı. Gaye’yi şaşkın bakışlarına aldırmadan seri hareketlerle giydirdi. Kilidi yerinden oynamış sokak kapısını bir uşak edasıyla açıp Gaye’yi yeni hayatlarına buyur etti. Kıkırdamaya başlayan küçük kıza tekrar sus işareti yaptı. Küçücük elinden tuttu, beraberce eşiği atladılar. Eski hayatına dair birikmiş parasından ve patronun elinden güçbela kurtardığı nüfus cüzdanından başka hiçbir şey almamıştı, kızıyla birlikte Hayat’ı yeniden yaşayacaktı. Son kez bu kadınlar evinden çıktı ama ilk defa gün doğmuştu. Kilidin dilini oturtabilmek için, belki de bir daha hiç açılmasın diye kapıyı arkasından mühürlercesine çekti.
Kapı sesine uyanan Hayriye Ana yer yatağında Gaye’yi göremeyince oflaya puflaya doğruldu. Dizlerini ovuşturarak çevresine bakındı, yine mi annesini karşılamaya kalkmıştı bu yumurcak. Salondan kapı sesinin yankılandığı koridora ilerledi. Biri hariç koridora bakan diğer odaların kapıları da birer birer şikayetçi mırıldanmalarla açıldı. Hayriye Ana’nın açık kapıya baktığını gören kadınlar da sessizleşti nihayetinde ve anladılar ki Hayat Gaye’siyle yola çıkmıştı. Onlaraysa kapılarını kapayıp pavyon gecelerini ayakta geçirmeye yetecek kadar dinlenmek kalmıştı. Ta ki sıra kendilerine gelene dek, işte o zaman ya gideceklerdi Hayat gibi gayelerine tutunup, ya da kalacaklardı Hayriye Ana misali…
Ahsen Serkan Usta – edebiyathaber.net (28 Kasım 2015)