Otel görevlisi odanın kapısını açıp elinde bavuluyla içeri girdiğinde arkasından yöneldi. Çok şaşırdı. Diğer beş yıldızlı otellerin odası gibi değildi oda. Görevli çıkınca teşekkür edip yatağa oturdu ve şaşırmaya devam etti. Yerde halı yoktu. Lambalar fotoselli değildi. Eski usul, kendin açıyordun. Perde yoktu. Evlerdeki gibi de değildi. Camlar içeriyi karanlık yapmasına rağmen içerisi çok aydınlıktı. İki tane tek kişilik yatak yerine 1,5 kişilik tek bir yatak vardı. Eski usul. Gardrop ve şifonyer çocukken babaannesinin evindekinin aynısıydı neredeyse. Çalışma masası rahmetli dedesinin mektuplarını yazdığı masaydı sanki. Elini yüzünü yıkamaya banyoya girdiğinde ise şaşırması geçti, adeta şok oldu. Banyo çocukluğundaki banyolar gibiydi, içerisi ev banyosu gibiydi. Kenarları işlenmiş havlular vardı mesela. Babasının, dedesinin kullandığı usul traş takımları. İçerisi ev banyosu gibi kokuyordu.
O yüzden iki gün boyunca hiç dışarıya çıkmadı.
İlknur Ulusoy – edebiyathaber.net (22 Ocak 2016)