Kölelik, faşizm, soykırım ya da başka bir insan hakkı ihlalli çok eskiden yaşanmış bitmiş bir olay gibi gelir bize; hatta yakın tarihimiz bile… Bir daha bu denli facialar -apaçık- yaşanmayacak gibi davranırız; fakat bu bir yanılsamadır. Bazen ırkçı söylemleriyle bir dünya lideri hatırlatır bunu bize, bazen burnumuzun ucundaki savaş, bazen bir terör olayı. Böyle anlara dek mahfuz hayatlarımızı yaşarız. Eğer şiddet bir canlıya zarar vermekse genetiğiyle oynanan gıdaların da şiddetin bir çeşidi olduğunu göremeyiz, demokrasinin teoride kaldığını, kast sisteminin devam ettiğini. Sadece yeni kılıfların türediği fakat temel birçoğunun vazifesine devam ettiğini kavrayamayız. Eski gelenekleri koltuğundan eden yeni düzenlerin kusurları ise ancak geniş perspektiften bakıldığında ortaya çıkar. İşte tarih okumak, bunun için gereklidir.
Peki, salt gerçeği tarih kitaplarında bulabilmek mümkün müdür? TEDx konuşmacılarından Çağla Karaali’nin de dediği gibi “…göreceli, değişken tarih bilgisi var.” Bu durumda ise okurlara seçici ve eleştirel olmak düşüyor.
Tom Head ise Dünya Tarihi 101 adlı kitabında, tabuların ötesine ayak basarak alışılmışın dışında bakış açısı sunar okurlarına. Bugüne kadar birçok kaynakta modern liberal demokrasinin öncüsü olarak gösterilen Antik Yunanlıların karşısına -insan hakları açısından- Antik Pers İmparatorluğu’nu çıkarır. Bu durumun sebebini ise şu şekilde açıklar: “Bin yıl boyunca Amerikalılar ve diğer Batılılar, bazı Batılı medya tarafından dünyayı Hristiyan Batı ile İslami Ortadoğu arasındaki ideolojik mücadelenin sahnesi olarak görmeye teşvik edilmiştir. Antik Yunanlar Hristiyan değil, pagan; Persler de Müslüman değil, Zerdüşt olmasına karşın, tarihçiler Pers-Yunan mücadelesine inceden inceye bu Haçlılar fikrini işlemiştir.” der. Sahiden 2006 tarihli 300 filmine bakıldığında Perslerin eli kanlı zorba, Yunanlıların ise cesur ve onurlu olarak portrelendiği görülür. Tom Head’in bütün uygarlıklara aynı mesafeden bakan tavrı ise eser boyunca hissedilir.
Eser, nitelikleriyle de türünün diğer örneklerinden ayrışır. Tarihî karakterlerin öykülerini derlemesiyle bir antoloji, içerdiği etimolojik bilgilerle bir sözlük, vecize ve edebî metinlerden yaptığı alıntılarla bir seçki. Ezcümle, homojen bir bileşke. Bütün bunları anlatırken yazar, adeta meddahlığa soyunur. Buradaki gayesi, tarihi hikâyeler şeklinde anlatmaktır. Kalinga halkını katleden ve sonrasında pişman olup Budist olan Asoka’dan ve onun ardında bıraktığı insan hakları bildirgelerinden bu sayede haberdar oluruz. Babası ile ağabeyini öldüren Romalılardan öç almak için 1580 kilometre yolu aşıp Romalıları neredeyse tarih sahnesinden silen, ölüm döşeğindeyken bile onlara korku salan Kartaca Kralı Hannibal’ı; Robicon’u geçmek deyiminin ardındaki hikâyeyi de gene bu sayede öğreniriz.
Dünya Tarihi 101’i birbirinden beslenen dalların harmonisi şeklinde ifade etmek en öz tanımlama olacaktır.
edebiyathaber.net (15 Mart 2019)