Mustafa Orman’ın Everest Yayınları’ndaki dördüncü kitabı Ev Öldü Ben Ağaçları Seyrettim, günümüzde ve çoğu güneydoğuda geçen, birbirine bağlı öyküleri anlatıyor.
Tanıtım metninden
Farklı hikâyelerin bir ana izleği takip ettiği, en sonunda duygusal biçimde hepsinin birbirine bağlandığı, çoğunlukla doğu-güneydoğu hattında cereyan eden; kaçakçıların, sınırı gizlice geçenlerin, yoklukla terbiye olanların, askere oğul gönderip de geri alamayanların, gözaltında kaybedilenlerin, umutsuz ama sadık aşkların/âşıkların öyküleri bu kitapta ince halkalarla iç içe geçiyor.
Kelimeler öcünü alıyor benden. Hiç olmadıkları kadar düşüyorlar peşime. Ne dünün ne de yarının sesi var, gün böbürleniyor önümde. Söylediklerim ağrıyor başkalarının kulaklarında ve gelip bir düzmeceyle beni buluyorlar. Delikler, boşluklar kadar ihtişamlı değil. Gölgeler taşır insanı, bir gövdeden önce. Şimdi bir ölüyüm. Böyle bir isme bile yakışmıyorum.
Ev Öldü Ben Ağaçları Seyrettim, hayatın akışında saç örgüsü gibi birbirine bağlanan öyküleri barındırıyor. Ödüllü yazar Mustafa Orman’ın kaleminde ölümü anlamaya çalışanların, kaçakçıların, sınırı gizlice geçenlerin, yoklukla terbiye olanların, askere oğul gönderip de geri alamayanların, gözaltında kaybedilenlerin, yolculukların, umutsuz ama sadık âşıkların ve bir otobüs camında hızla kayan manzaraların öyküleri hayat buluyor. Fonda sürgit devam eden yas havası, buruk kavuşmaların da altını çiziyor. Ovada Paldır Küldür ile Fakir Baykurt Öykü Ödülü’nü, Annem Gittiğinden Beri Çiçek Ekmiyoruz Bahçeye romanıyla da Vedat Türkali Roman Ödülü’nü kazanan Mustafa Orman, edebiyat yolculuğuna devam ediyor.
“Oysa karanlığın izini bulamamak yıkmıştı ruhumdaki ışığı. Ufkumu dar eden hastalığın pençesi gelivermişti. Öylece. Kıpırtısız. Abartıya kaçmadan duruyordu. Bittabi tembihlediğim her şey inkârla karşıladı beni. Ruhumla beraber yaşamıyoruz, ayrı yaşadığımız kinayesiyle birbirimizden uzaklaşıyorduk. Bir daha da dönemiyorduk çıktığımız boşluklardan. Sabaha karşı Lazkiye’ye geldik. Evvelki gecenin endişesi üstümüzde cirit atıyordu.”