Farklı’yı yeni kuşak Alman yazarlarından Andreas Steinhöfel yazmış, Peter Schössow resimlemiş. Steinhöfel’in Türkçeye çevrilmiş diğer kitaplarına bakarak temel dertlerinden birinin toplumdaki farklılıklara tahammülsüzlük olduğu söylenebilir. Bunun yanında çocuklar üzerindeki eğitim baskısı da kalemine dolamayı görev edindiği bir başka mesele. Geçtiğimiz aylarda Suzan Geridönmez çevirmenliği ile Tudem Yayınları tarafından okurla buluşturulan “Farklı” bu anlamda farklı bir yerde durmuyor.
Adı Latince “mutlu insan” anlamına gelen Felix, on yaşını henüz bitirmişken okul dönüşü hem annesinin hem de babasının pay sahibi olduğu şanssız bir kaza geçiriyor ve aylarca kendinde olmaksızın yatağa bağlanıyor. Sonra bir gün, tıbbı şaşırtarak ayaklanıyor. Mutlu son mu? Hayır, macera yeni başlıyor: Uyanan bedenin sahibi, Felix olmadığını, kendisini “Farklı” olarak adlandırdığını söylüyor.
Felix’in annesi Melanie, farklılığını ilan eden bir çocuğu bağrına basacak türden bir kadın değildir. Onu, kucağına yeni aldığı bebeğine şunu söylerken hayal etmek gerçeklikle çelişmez: “Mutluluğunu ismini seçerken ben hallettim, sana da sadece başarılı olmak kaldı.”
Felix’in, nam-ı diğer Farklı’nın hafızasında çok az kişinin bildiği bazı sırları barındıran bir bölüm silinmiş ya da ulaşılmaz olmuştur. Kitabın gerilimi biraz da bunun üzerine kuruludur. Erişilemez bellek alanında neler kayıtlıydı acaba? Fellix’in arkadaşlarından Ben ve Nisse’yi takip etmek gerekir bu sorunun yanıtı için. Felix’in bilgisayarındaki saklı dosyalar da işe yarayabilir. Bu dosyalara ulaşmak için gerekli olan şifre, tahmin edileceği üzere Farklı’nın zihnindeki erişilemez kısımda kalmıştır. Ya Farklı geçmişi hatırlayacak ya da babası o şifreyi bulup dosyalara ulaşacak.
Kitabın önemli karakterlerinden biri de emekli matematik öğretmeni Stack… Sigortadan para almak için kendi tavuk çiftliğini, içindeki zavallı kanatlılarla birlikte kundakladığına inanılıyor. Delil var mı bunun için? Hukuki olarak yok ki, parmaklıklar ardına gönderilmemiş. Buna karşın kamu vicdanı mahkemesinde gereği düşünülmüş ve mahkum edilmiş. Toplumdan ayrı tek başına yaşayan biri… Ortada bir canavarlık varsa, bunu yapanın o olduğunu anlamak için daha ala bir kanıt gerekir mi?
Toplumun tek tipleştirme yönünde baskısını elbette ki öncelikle çocuklar hisseder. Dünyanın ve dolayısıyla da toplumun yenisidir onlar. Gerekli kesip biçme ve törpülemelerin ardından, kalabalığa dahil olma hakkına kavuşacaklar. Her şey yolunda giderse toplumun üç beş notalı marşını söyleyen ekipte yaşam boyu görevlerini yerine getirecekler. Peki ya harcanan onca emeği ziyan eden arızalı bireyler?.. Onlar da problemli yetişkinler olarak her fırsatta itilip kakılacaklar, suçlanacaklar ve belki gerçekten suça yönelecekler.
Felix ve arkadaşları ile emekli matematik öğretmeninin aynı toplum tarafından baskılanmak dışında da ortak özellikleri var. Bu yüzden aynı romanda buluşuyorlar; ancak bunu, kitabı okuyacakların alacağı keyfi azaltmadan açıklamak mümkün değil. Felix’in beynindeki erişilemez hafıza bölümünün kurtarılıp kurtarılamayacağını söylemek de aynı nedenle oyun bozanlık olur.
Bu bir toplumla çatışma hikayesi. Bir köşede anneler, babalar, öğretmenler, konular ve komşular… Diğer köşede birkaç çocuk ve yaşlı bir matematik öğretmeni… Yani bir tarafta kalabalık diğer tarafta azınlık. Azınlığın yiyeceği dayağın haddi hesabı yoktur, mu dersiniz? Gerçekçi bir tahmin. Yazarın, yaşlı matematik öğretmeni ile Felix ve arkadaşlarının tarafında olması sonucu değiştirir mi acaba? Kim bilir; farklılığına sahip çıkanlardan umut kesilmez. Okuyup görmek lazım.
Toprak Işık – edebiyathaber.net (31 Mayıs 2016)