Okumak, sadece kelimeleri tüketmek değil, düşünceleri çoğaltmak ve paylaşmaktır. Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yaptığım yıllarda, bu düşünceden yola çıkarak okuma atölyeleri düzenledim. Zaten kitap okumayı çok seviyor ve buna zaman ayırıyordum, o hâlde neden başkalarıyla okuduklarımı paylaşmayayım diye düşünerek harekete geçip atölye fikrimi hayata geçirmiştim. Kitaplar üzerine konuşmak, farklı bakış açılarıyla zenginleşmek benim için tarifsiz bir keyifti.
Atölyelerden birinde bir arkadaşım, okuma listemi nasıl oluşturduğumu sormuştu. “Senin önerdiğin kitaplardan hiç kötü bir kitaba rastlamadım.” demesi beni öyle mutlu etmişti ki, hâlâ hatırladıkça gülümserim. Bu soruya o gün de tam anlamıyla yanıt veremedim, bugün de verebileceğimi sanmıyorum. Çünkü kitap seçmek, yalnızca bilinçli bir tercih değil, aynı zamanda uzun bir yolculuk, bir birikim meselesi.
Ben, devlet memuru bir anne ve babanın üç çocuğundan biri olarak, sınırlı imkânlarla ama büyük bir merakla büyüdüm. Kitaplara ulaşmak benim için bir ayrıcalıktı. Ankara’da yaşarken, harçlığımı artırabilmek için her yere yürüyerek gider, kazandığım her kuruşu kitaplara ayırırdım. Dost Kitabevi’nde geçirdiğim saatler, bana sadece iyi kitaplar kazandırmadı, aynı zamanda kitap sevgisini nasıl derinleştirebileceğimi öğretti. Rahmetli babam, kitap alabilmem için bana ve ablama bir Dost Kitabevi kartı hediye etmişti. Bu, onun ekonomik gücüyle orantısız ama sevgisiyle ölçülemeyecek kadar değerli bir armağandı.
Bugün çocuk edebiyatına yönelmem de tesadüf değil. Son üç yıldır oğlum için bilinçli kitap seçimleri yaparken, aynı zamanda çocuk edebiyatında güçlü eserleri keşfetmeye devam ediyorum. İşte, bu süreçte karşıma çıkan en etkileyici kitaplardan biri de Marie Gamillscheg’in “Böcek Kafe”si oldu.
Böcek Kafe: Doğa ile Bağlantımızı Hatırlatan Bir Hikâye
Günümüzde şehirleşmenin getirdiği betonlaşma, çocukların doğayla kurduğu bağı her geçen gün zayıflatıyor. İki oğlumu her gün parka ve ormana çıkarmaya gayret etsem de, etraflarında yükselen gri yapılar onların doğal dünyayı algılayışını etkiliyor. Oysa ben, onların doğaya ait olduklarını hissetmelerini, bir çöp parçasını bile atmaktan çekinecek kadar bu bağa saygı duymalarını istiyorum. Böcek Kafe’nin sakinleri de tam olarak bunu istiyor.
Ormanla çayırın birleştiği noktada, devasa bir mantardan yapılmış sevimli bir kafe var: Böcek Kafe. Girişindeki tabelada “BÖCEKLER KRALDIR” yazıyor. Kafe sahibi Karli, eskiden olduğu gibi kalabalık ve neşeli günleri özlüyor. Şimdi sadece birkaç sadık müşterisi var: Kırkayak Tasso, her zamanki yerinde oturmuş, bir şeyler okuyor ve öğrendiklerini çevresindekilerle paylaşıyor. Ama Karli’nin aklı, kafenin eski canlı günlerinde…
Ne oldu da Böcek Kafe boşaldı? Büyük, sarı metal böcekler, yani kepçeler çayıra geldiğinde her şey değişmişti. Önce çiçekler ve otlar yok oldu. Sonra çalılar ve ağaçlar kayboldu. En sonunda da böcek misafirler birer birer gelmemeye başladı. Şimdi onların yerine sessiz, dev bir insan evi duruyor.
Karli, böceklerin yok oluşuyla insanların da zarar göreceğini biliyor. Çünkü doğanın dengesini sağlayan küçük dostlarımız, aslında hepimizin sağlığı için çalışıyor. Karli bir karar veriyor: Böcekleri yeniden bir araya getirecek bir parti düzenleyecek!
Ancak herkes onun kadar iyimser değil. Geyik böceği endişeyle “İnsanlar çok büyük ve güçlüler, ne yaparsak yapalım bize üstün gelecekler.” derken, Kırkayak Tasso umutla yanıt veriyor: “Ama biz böcekler, dünyanın en büyük hayvan grubuyuz!”
Bu çağrıya pis kokulu yeşil böceklerden arılara, karıncalardan toprak solucanlarına kadar hiçbiri kayıtsız kalamıyor. Ancak bir tartışma başlıyor: Kafenin tabelasında yazan “BÖCEKLER KRALDIR” ifadesi adil mi? Toprak solucanı itiraz ediyor: “Bütün hayvanlar kraliçedir!” Tartışma büyüyor ama Karli, herkesin aslında aynı amaç için orada olduğunu hatırlatarak ortamı yatıştırıyor. Çünkü farklılıklarıyla güzel, birliktelikleriyle güçlüler.
Ve sonunda Böcek Kafe’nin tabelası değişiyor:
“Herkes gelebilir.”
Böcek Kafe, Çocuklar İçin Güçlü Bir Mesaj Taşıyor
7 yaş ve üzeri çocuklar için yazılmış Böcek Kafe, yalnızca eğlenceli bir hikâye sunmuyor, aynı zamanda doğanın dengesini ve birlikte hareket etmenin gücünü anlatıyor. Anna Süßbauer’in çarpıcı illüstrasyonlarıyla hayat bulan kitap, okurlarına doğadaki küçük canlıların aslında ne kadar büyük bir rol oynadığını fark ettiriyor.
Kitabın sonunda yer alan böceklerle ilgili bilgiler, onların ekosistemdeki işlevlerini anlamamıza yardımcı oluyor. Küçük okurlar için çevre bilincini güçlendiren, farkındalık kazandıran ve doğaya duyarlılığı teşvik eden bir eser.
Marie Gamillscheg’in yazdığı, Timaş Çocuk etiketiyle yayımlanan bu kitabı, minik okurlarınızla keşfetmenizi öneririm. Severek okumanız dileğiyle…