Söyleşi: Gaye Dinçel
Fazilet Sitare ile yeni yayımlanan “Sûzidil” (Liman Yayınevi) adlı ilk romanı üzerine söyleştik.
Bu romanı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu ilk romanım. Daha önce hikayenin kıyılarında gezinip bir kitap oluşturacak kadar öyküler derlerken asıl keyif aldığımın roman okumak olduğunu anladım. Romanın öyküden daha katmanlı bir tür olması, karakterleri derinlikli bir şekilde işlemesi, tek bir tema etrafında dönse de onu besleyen diğer küçük olayların olması okurken çok heyecanlandırır beni. Ne kadar iyi bir okuyucu olsam da yazmanın zevkini de tatmak istedim.
Türk dili ve edebiyatı bölümü mezunu olduğum için Türk müziği yüksek lisansına başladığımda farklı bir dünyaya adım atmıştım. Daha önce adını duymadığım musikişinasları, Enderun hayatını öğrenmekten keyif aldığımı fark ettim. Savaşlardan, fetihlerden, at sırtından inmeyen padişahlardan başka bestekâr, hattat, neyzen olan, piyano, tambur çalan, oyun havası besteleyen padişahların da olduğunu öğrendim. Okudukça dönemi yazma fikri zihnime yer etti.
Roman III. Selim Dönemi’nde geçiyor. Neden bu dönemi tercih ettiniz?
Tarih okumalarım esnasında III. Selim’in ölümü beni çok etkilemişti. Ayrıca nahifliği, sanata ve sanatçıya verdiği değer, yapılan baskılara rağmen yeniliklerden vazgeçmemesi, yumuşak başlılığının tahttan indirilmesine sebep olması dönemi anlatma isteği uyandırdı. Bu yıllar, romanda Hattat Salih Efendi’nin de dediği gibi ihtişamın son kırıntılarının yaşandığı bir dönemdi. Devrin şa’şası devam ederken bir taraftan da çöküş başlamıştı. Baskıyla değil, doğal hayatın içinde yaşanıp giden bir din anlayışının yanında eğlenmeyi de bilen İstanbul halkı, birçok dinden ve milletten insanın kardeşçe yaşaması ilgimi çekti. Musikinin hayatın her alanında yer bulduğu, şiirin divan edebiyatının son büyük şairi Şeyh Galip’le zirveye ulaştığı aynı zamanda yeniçerilerin başıbozuk davranışları bu yılları yazma isteği oluşturdu bende.
Kütüphanede dönem araştırması yaparken George Oğulukyan’ın Ruzname’sine rastladım. 1806’da bir İngiliz filosunun Marmara’ya demir atıp donanmayı istediklerini, bu gerçekleşene kadar İstanbul’a erzak girişine izin vermeyeceklerini bir elçi göndererek bildirmişlerdi. Oğulukyan bunu ve sonraki olayları günlüğünde birebir yazmıştı. Bu günlüğü ve olayı esas alarak başlayıp Sultan Selim’in ölümüne kadar geçen yaklaşık iki senelik dönemi bir kurgu içerisinde anlattım.
Epeyce araştırma yaptığınızı biliyorum. Yazarken gerçekle kurgu bir arada mı ilerledi?
Önce kurgu karakter olan padişahın musahibi ve hat hocası Salih Efendi’yle başlayıp mahalledeki karakterleri belirledim. Sonra tarihi olay araştırmalarımı derinleştirerek romanın rotasını çizdim ve gerçekleri ana hatlarıyla yazdım. Kurguyu da bölümler halinde oluşturup en son düzenleyerek tarihi olayların içine yerleştirdim.
Olaylar birbirinden ilgi çekici karakterlerin gözünden anlatılıyor. Bu karakterleri ve anlatım yöntemini nasıl seçtiniz?
Hayri karakteri uzun bir süredir kafamda dolanıyordu. Bıçkın bir Osmanlı delikanlısı ve bir aşk üçgeni. Dönemi anlatabilmem için iyi bir fırsattı. Sonra ailesi ve çevresi şekillendi. Mahalleyle de saray dışındaki yaşantıyı anlatmak istedim.
Tek bir karakterin anlatmasının sıkıcı olacağını düşündüm. Birden fazla karakterin gözünden bakmanın tekdüzeliği engelleyeceği fikriyle belirli yerlerde keserek merak uyandıran bir anlatım tarzı oluşturdum ve şimdi yorumlardan gördüğüm kadarıyla bunda başarılı olmuşum.
Roman ney sesiyle akıyor. “Musiki” aşkınız nereden geliyor?
Müzik, hayatımda hep önemli bir yer tutmuştur, iyi bir dinleyiciyim. İlk gençlik yıllarımdan beri uda ilgi duyarım, tınısı ruhuma çok iyi gelir. Ud eğitimime halen devam ediyorum. Bir dönem Türk Sanat Müziği korosuna devam ettim, solfej ve şan dersi aldım. Yaşadığım sıkıntılı dönemlerin üstesinden gelmemde müziğin ve edebiyatın etkisi çok büyüktür.
Biyografi ve tarihi roman okumayı hep çok sevmişimdir, bu kitapta ikisini birleştirdim. İki yüz sene öncesinin ihtişamlı bir dönemini yazmak, o yıllarda gezinmek ruh dünyama da iyi geldi. O hazzı yaşamış olmak aylarca çalışmaya, kütüphanede haftalar geçirmeye değermiş. Bunu yaşadığım için mutluyum. Çok çalışarak ve zevk alarak bu romanı yazdım. Umarım benim yazarken aldığım keyif okuyucuya da geçer.
edebiyathaber.net (21 Ocak 2021)